21 Temmuz 2021 Çarşamba

Vespayla Seferihisar-Kuşadası-Didim-Bodrum seyahatim 2021

Her sene Vespayla orta mesafeli "Memleketimizi Tanıyalım" turu yapıyorum. Bu sene 630 kilometreyi 3 günde gezdim, 142 TL benzin ödedim, 18 litre benzin tükettim. Bir gece Didim'de akrabalarımda ve bir gece Bodrum'da kardeşimde kaldım. Ören yeri girişleri 150 TL tuttu. Sele altına sığan küçük bir çanta ve açılır tarzda tam yüz korumalı bir kask kullandım, turistik ve yazlık bir seyahat oldu :)

İlk durak Kuşadası. 99/1 dönem asker arkadaşlarımdan Mehmet Başimi ile buluştuk. Eski günleri andık, dedikodu ettik. Kuşadasında kadını erkeği, genci yaşlısı sanki herkes motora biniyor, daha önce Türkiye'de bu kadar çok motoru bir arada görmemiştim. Dünyada sadece 3 adet olan minyatür işçiliğe dayalı eserlerin sergilendiği müzelerden birisi Kuşadasındaymış, ziyaret ettim, doğrusu çok emek verilmiş eserler ama insan "neden bununla uğraşmış ki?" diye düşünmeden edemiyor. Otoparkın en güzeli benim Vespam!

 
İkinci durak Dilek Yarımadası Milli Parkı. Toplu taşımayla da ulaşılabiliyor, dolayısıyla ilk bir iki koy genelde kalabalık oluyor. Ben Vespayla sonuna kadar gittim, dördüncü koyda denize girdim, duş-kabin-şezlong vb olanaklar vardı, ortam nezihti, deniz güzeldi. Parkın çıkışında Zeus Mağarası vardı, obruk tarzında bir oluşum, bir şekilde deniz suyuna kavuşmuş. İnsan gibi yürüyüş yolunu takip edenler ancak fotoğraf çekebildi, yoldan çıkanlar burada suya girdiler, Zeus ile yüzdüler :)

Üçüncü durak Doğanbey, Rumlardan kalma eski bir köy. Doğanbey ismi karışıklık yaratıyor, ben şimdiye kadar üç adet Doğanbey sayabildim; birincisi Seferihisar yakınında deniz kenarında, ikincisi Yeni denilen bugünün yerleşim yeri olan Doğanbey ve üçüncüsü Yeni olana yakın Eski denilen hakiki Doğanbey. Köyün içinden geçen yol arnavut kaldırımına benziyor ama çok harap, Vespayla girmek istemedim. Girişe bir otopark ayarlanmış, köye araç girişi istenmiyor. 
   

Eski evler var, orjinaline uygun restore edilerek cafe-restoran-butik otel haline getirilmiş. Gastronomik değeri var ama henüz çok fark edilmemiş. Ayrıca göçmen kuş yolu üzerinde, kuşları izleme noktaları var. Özünde hiç bir aktivitesi olmayan, interneti kısıtlı, şebekesi zayıf olan bu yerde insan sevdiğiyle bir gece kalıp "kendini arayabilir", romantik bir yer. 

  

Puli Cafeyi ve işleten aileyi sevdim, İstanbuldaki çalışma hayatı ve düzeni bırakıp metruk bir eve yatırım yapmak, hem de 3 sene boyunca canla başla çırpınarak bugünkü haline getirebilmek gerçekten büyük bir adanmışlık.

Dördüncü durak Milet antik kenti oldu. Akşam saatiydi, giriş ücreti ödemeye gerek kalmadı. Bir zamanlar deniz kenarında olduğuna insanın inanası gelmiyor. Efes bir kompleksti, sokakları, binaları ile kent havasındaydı. Burada tek bir eser var, sahiden esaslı bir tiyatro. Zindanları var, koridorlarla tribüne çıkılıyor, oturma yerleri taştan minder havasında, ara merdivenler var, sahneyi her yerden aynı netlikte görebiliyorsunuz.

   

Geceyi Didim'de akraba ziyaretiyle taçlandırdım. Ertesi gün sabah erkenden Didim / Apollon Tapınağına gittim. 

Tapınak adeta iki kısımdan oluşuyor, ilk gördüğünüz ihtişamlı ancak yapımının tamamlanamadığı hissediliyor. İçinden geçtiğinizde bir koridorla arka tarafa ulaşıyorsunuz ve sanırım bir tören avlusuna geliyorsunuz.

   

Didimden çıkarak Bodrum'a doğru gidiyorum. Yolda Euromos kazı alanında duruyorum. Önemli bir antik kent ve devam eden bir kazı var. Çalışan arkeologları bir süre izliyorum. Hepimiz çalışıyoruz ama çalışmanın da türlü çeşit formu var sahiden..

   

Milas Havaalanı civarında bir akraba ziyareti daha yapıyorum. Geceye kalmadan Bodrum'a varıyorum, akşam gün batımı için Ortaköyde Pablos Cafe'ye gidiyoruz, yerel üreticiden buğday birası deniyorum, gece kardeşimde kalıyorum. Sabah Yalın Enstitü / Yalçın İpbüken Beyi yazlığında ziyaret ediyorum, bayramlaşıyoruz, laflıyoruz. Aklımda Zeki Müren Müzesi var ama telefon tutucum kırıldığı için telefondan navigasyona sık bakamıyorum, kavşağı kaçırmışım, "başka sefere artık" diyerek yola revan oluyorum. Önümde İncirliin Mağarası var. Yolu bozuk, çok sayıda merdivenle inilip - çıkılıyor, yaz sıcağında zorlayıcı.. Keşke içeride hafif bir epik müzik, bir kaç ışık gösterisi vb olsaydı...

   

Dönüş yolunda Ortaklar mevkiinde Magnesia antik kentinin içinden (!) geçtim, devlet yolu nasıl olduysa kentin ortasından geçiyor. Giriş kapısı geride kaldığı için dönmedim ama "yok artık!" dedirtti sahiden..

2 yorum:

  1. Merakla, zevkle ve imrenerek okudum. İnşallah bizlerede nasip olur?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Her sene bir tur yapmaya gayret ediyorum. Büyük Taarruz rotası, Çanakkale Milli Parkı, Selçuk-Şirince gezebildim. Aklımda İzmir, İstanbul, Söğüt-Eskişehir, Hatay-KMaraş-GAntep rotaları var.

      Motor şart değil, araçla da geziliyor: Çorum, İnebolu, Yörük Köyü, Erzurum,… memleketimin her yeri ayrı güzel🇹🇷

      Sil