22 Nisan 2015 Çarşamba

Paradigmanın Neresindesiniz? 8. Muhasebe Yöntemleri - Maliyet Muhasebesi


8.     MUHASEBE YÖNTEMLERİ


Maliyet Muhasebesi (Cost Accounting)


Temelde 2. Endüstri Devrimi esnasında ve büyük ölçüde GM katkısıyla gelişti. Ortaya çıktığı dönemin şartlarına fevkalade uygundu ve bir dönüm noktasıydı. Hızla yaygınlaştı, GAAP olarak bilinen ilkelerle endüstriyel standart haline geldi. Dönemin şartlarını o denli değiştirdi ki artık ortaya çıktığı dönemin varsayımları geçersizdi, kendisini geçersiz hale getirmişti. Neydi bu şartlar?

O dönemde işçilik parça başı ödenirdi, direk giderdi. Direk işçiliğin saat ücreti, endirek işçiliğin on katıydı. Genel giderlerin toplam maliyetteki payı %0,1 mertebesindeydi. Genel giderin payı 1990 lı yıllarda  %3-5, bugün %30-40 bandındadır! İşçilik artık parça başı ödenen direk gider değildir, maaş olarak ödenen dolaylı gider haline gelmiştir. Az çalışsa da, yıllık izinde olsa da, o ay hiç siparişimiz olmasa da işçimize maaşını öderiz. Üstelik tarifeler de artık eskisi gibi değil, bugün direk işçiliğin saat ücreti, endirek işçiliğin onda biri civarındadır.

Bir şirketin amacı ‘şimdi ve daima para kazanmaktır’. Yüksek kalite, sosyal uygunluk, hızlı servis, iyi fiyat, yenilik, vb amaca uygunluk için gereken şartlardır.

Geleneksel muhasebe amaca uygunluğu aşağıdaki şekilde kontrol eder. Ancak bu veri seti işletme katında günlük kararlar veririken ‘ilişkilendirme’ güçlüğü nedeniyle çok kullanışlı değildir. Örneğin makine yatırımı, ürünü içeride veya fasonda yapma, fazla mesai vb kararlarda o departmanın, o siparişin verisiyle firma genelindeki aşağıda gösterilen bilgilere ulaşmak zordur.

  • Gelir Tablosu üzerindeki net kâr,
  • Bilanço üzerindeki yatırımın geri dönüşü (ROI: Return of Investment),
  • Nakit Akışı

Bir diğer güçlük geleneksel muhasebedeki dönem kavramıdır. Paranın gerçekten el değiştirdiği zaman yerine karşılık ayırma veya döneme paylaştırma gibi kavramlar oluşmuştur. Transfer fiyatlarıyla iç hesaplamalara olanak tanır.

Firmanın geliri tüm ürünlerin satış adediyle fiyatlarının çarpımı kadardır, ürün bazındadır. Firmanın giderleri departmanların harcadıkları paralar ve hammadde harcaması kadardır, kategori bazındadır. Net kâr hesaplamak için bu ikisinin farkını almak gerekir. Ancak bu firma ölçeğinde bir cevaptır. Bunu departmanlara veya ürünlere indirebilmek için ‘dağıtım anahtarları’ geliştirilmiştir. Genel giderlerin bir kısmı direk işçilikle, bir kısmı departmanın nüfusuyla veya alanıyla, bir kısmı satış cirosuyla vb dağıtılır. Bu dağıtım yöntemi ve beraberindeki değerlendirme sadece muhasebecilerde değil, işletmecilerde, satışta, satınalmada, tasarımda her yerde içimize işledi, paradigma haline geldi.

Ürün maliyeti matematiksel bir hayalettir, hiç bir zaman bir ürüne ödeme yapmayız!

Net kâr firma içindir, ürünler veya departmanlar değil, tüzel kişilik kâr eder.

Firmaları batıran düşük kâr oranı değil, kötü nakit akışıdır.

Girişimci ilk yıllarında farkında olmaksızın Dönüşüm Muhasebesiyle çalışırken (örneğin bir bakkal, terzi..) zamanla işleri büyür (süpermarket, atölye), profesyonelleri dahil eder ve onlarda maliyet muhasebesini getirirler, girişimci kontolü kaybetmeye başlar..

Geleneksel muhasebenin bir diğer sonucu da kesirli tasarruf edilebilmesidir. Ancak bir makinenin %13 ünü alamazsınız, bir işçinin %40 ını tasarruf edemezsiniz. Son tahlilde tasarrufun gerçekleşebilmesi için işçiliğe ödenen paranın azalması gerekir, verim artışı iddia edildiğinde harcamalarınızı kontrol edin, azalmadıysa verim de artmamıştır.

Muhasebe planlarında gerçek hayatla kopukluklar vardır. Örneğin amortismanı sıfırlanmış bir makinenin defter değeri sıfırdır ancak satmak isterseniz yine de bir rayici vardır. Örneğin stoklar kayıtlara belgelenen giriş değerleriyle yazılırlar ancak atıl bir stok kalemini satmak isterseniz değerinin altında bir fiyat önerilecektir.

Maliyet  muhasebesi, Gider Dünyasının paradigmasına uygundur. Sistemi anlaşılır kılmak için parçalara ayırır, her parçayı kendi içinde değerlendirir. Ortak konuları çeşitli anahtarlarla parçalara dağıtır. Parçaların toplamını sistemin çıktısı olarak sunar. Klasik fonksiyonel organizasyon şemasıyla uyumludur, departmanlar kendi cumhuriyetlerinde kendileri için en iyi olanı yapmaya çalışırlar. Lokal optimumların toplamının global optimumu vereceği yanılgısı vardır. Akış kavramı, süreç algısı yoktur. 

ABC (Activity Based Costing) Muhasebe planının fikir babası olan Dr. Robert Kaplan dahi bu yöntemin ileriye dönük kararlar vermek için kullanılamayacağını söylemiştir. İlişkiler çelişki doludur: Finansman – Üretim ilişkisi tasarruf temelindedir, Finansman – Satış ilişkisi gelir artışı temelindedir, Üretim – satış ilişkisi taleplerin karşılanabilmesi temelindedir. Ortak paydaya ulaşmak zordur.

Maliyetleri, dağıtım anahtarlarıyla ürünlere dağıtırız. Ürün maliyetini hesaplarız. Üzerine hedeflediğimiz kârı koyarak ürün fiyatını oluştururuz. Üreticinin kral olduğu, pazarda rekabetin olmadığı dönemde bu yapılabiliyordu. Artık ürünlerin pazarda oluşan bir fiyatı var ve bunun üzerindeki fiyatlarda satma şansımız yok. Peki ne olacak? Bazen arzu ettiğimiz kârdan fedakârlık edeceğiz, bazen ürünün birim maliyetini düşürmek için tasarruf etmeye ve/veya verimi artırmaya çalışacağız, bazen de kârsız ürünlerden vazgeçeceğiz. Bu ne demektir?

Kâr, şirketin itici gücüdür, fedakârlık ettikçe gelecekte sıkıntılara gebe kalırız. İyi bir fikre benzemiyor..

Tasarruf ederek şirketi büyütmek maalesef mümkün değildir. Vücudunuzu geliştirmek istediğinizi hayal edin, ağırlık çalışıyorsunuz ama tasarruf nedeniyle yeterince proteinli gıda alamıyorsunuz. Sonu nereye varacaktır? Gelişebilecek misiniz? Yine olmadı.. Peki verimi artırsak, otomasyona geçsek, etüd yapsak falan.. Diyelim ki başardık ancak üretimimiz talepten daha fazla oldu. Satılamayarak stokta biriken malları ne yapacağız? Kağıt üstünde birim maliyet düştü ve hedef kâra ulaştık ama kasaya para girmiyor. Olmadı..

Zarar eden veya düşük performanslı ürünleri koleksiyondan çıkaralım, iş yapanlara odaklanalım. Ancak müşteriniz çeşitlilik talep eder, temel ürünlerden ibaret kaldığınızda müşterinin gözünde “sıkıcı” olabilirsiniz. Üstelik bunun işe yarayacağından emin misiniz? Bir örnek yapalım mı?

İdeal bir dünyada çalışalım; arıza yok, devamsızlık yok, talep garanti, ödeme riski yok, kalite mükemmel, tedarikçiler on numara beş yıldız.. Sadece iki ürünümüz var: X ve Y.

 
X
Y
Fiyat
90 TL
100 TL
Talep
150
150
Proses Süreleri
A
6
3
B
7
4
C
8
14
D
7
4
Toplam
28
25
Test süresi
4
6
Ağırlık
10
2
Maliyetler
Hammadde
45,00
42,00
Üretim
12,96
11,57
Test
4,44
6,67
Yükleme
20,00
4,00
Toplam maliyet
82,41
64,24
Kâr
7,59
35,76
Kâr %
%9
%56

Üretimde 4 işçimiz (A, B, C, D)   var, tek operasyon yapıyorlar. Haftada 45 saat yani 2.700 dakika çalışıyoruz. C kaynağı her iki ürünün toplam talebine yetişemiyor, darboğazdır. Bu durumda bir ürün karması kararı vermeliyiz.

3 ayrı prosesimiz (üretim, test, yükleme) var. Hammaddeyi doğrudan gider aldık, diğer tüm giderleri anahtarlara göre dağıtacağız.

Üretimde 4 kişi için 2.700 dakikadan toplam 10.800 dakika kapasitemiz ve haftalık 5.000 TL giderimiz varsa birim maliyetimiz 0,46 TL/dak olacaktır.

Test için haftada 45 saat karşılığı 2.700 dakika çalışıyoruz, 3.000 TL giderimiz varsa birim maliyetimiz 1,11 TL/dak olacaktır.

Yükleme kapasitemiz haftada 2.000 kg ve giderimiz 4.000 TL ise birim maliyetimiz 2,00 TL/kg olacaktır.


Buna göre standart maliyetleri tamamlayalım. Karar zamanı!

Talep garanti, kapasite sıkıntısı var. Önceliği kârlılığı yüksek olana verelim, 150 adet Y yapalım, C operasyonunda kalan zamanımızda (2.700 – 150 X 14 = 600 dakika) X ürününden 600 / 8 = 75 adet yapabiliriz. Dolaylı giderlerimiz 5.000 TL üretim + 3.000 TL test + 4.000 TL yükleme = 12.000 TL idi.

Satıştan gelirimiz 150 X 100 + 75 X 90 =21.750 TL olacaktır.

Hammaddeler için 150 X 42 + 75 X 45 =9.675 TL vereceğiz.

Dolaylı giderlerimiz 12.000 TL idi. Elimizde kalan sadece 75 TL olacaktır.

Bizi gereksiz yere yoran X ürününü iptal edelim. Pazarlama Müdürümüzü de sıkı bir motive edelim, öyle ki bize nefes aldırmayacak kadar (verim şart!) çok Y ürünü satabilsin. Şimdi hesap zamanı!

2700 dak / 14 = 192 adet Y ürünü satacağız.

Satıştan gelirimiz 192 X 100 = 19.200 TL olacaktır.

Hammaddeler için 192 X 42  =   8.064 TL vereceğiz.

Dolaylı giderlerimiz 12.000 TL idi. Sonuçta 864 TL zarar edeceğiz !!

Bu nasıl oldu? Kârlı ürünü tercih ettik, kârsız olanı iptal ettik, hiç boş durmadık, stok yapmadık, eskisinden daha çok sattık, nasıl oldu da zarar ettik?

Ürünü iptal ettiğimizde dolaylı giderlerimiz azaldı mı? Çok sayıda ürününüz varken maliyet hesabını her tekrar ettiğinizde başka bir ürünün daha artan maliyet nedeniyle kârlılığını yitirdiğini göreceksiniz. O ürünü de iptal edin, sonra yine, yine, ta ki ürün kalmayıncaya kadar… Fabrikayı kapattınız..

Neyi yanlış yaptık ? Ya sadece X ürününü yapmak isteseydik ? Deneyin, şaşıracaksınız..

Bu kültürdeki bir firma değişen CEO veya can havliyle pazara yaklaşmaya çalışır, başarılı olur. Ancak bunun geçici bir çaba olduğu kanısı vardır. İşler tekrar yoluna girdiğinde eski doğrular tekrar masaya gelir, şirket yine verimden, birim ürün maliyetinden konuşmaya başlar. İşler tekrar düşüşe girer ama bu sefer de “pazarın geçici daralması” olarak yorumlanır, beklenir. İyice bozulduğunda tekrar pazara doğru bir hamle yapılır. Kısır döngü tamamlanır.

Azalan faydalar Kanunu, işe yarayan bir faktörün zamanla etkisini kaybedeceğini söyler. Örneğin arabanız 0-100 km hızlanmasını belki 10 saniyede yapabilir ama ikinci yüz kilometreyi, 100-200 km hızlanmasını çok daha uzun sürede tamamlayabilecektir. Dolayısıyla şirketlerde işe yarayan bir uygulama, örneğin Toplam Kalite Yönetimi, odaklanmadığı sürece bir zaman sonra işe yaramaz denilerek bırakılacaktır. Aslında yanlış olan yöntem değil, odaklanılan noktadır, kısıtın yeri değişmiştir...

Geleneksel Maliyet Muhasebsinin varoluş şartları değişmiştir, artık geçerli değildir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder