Türkiye büyümüştür ama rakipleri kadar hızlı büyüyemediği için orta gelir tuzağından çıkamamıştır. Son 60 yılda bu tuzaktan kurtulan 2 ülke (G.Kore ve Tayvan) varken bu gelir grubuna yükselen 20 ülke vardır, rekabet zorlaşmıştır. Hayat hedeften ibaret değildir, esas olan yolculuktur, mücadele edenler için başarısızlık da başarı kadar doğaldır. Bizde işbirliği söylemde var ancak eylemde yoktur.
Bizde yaratıcı sınıf eksiktir. Toplumları sıra dışı olan %3-5 lik kesim ilerletiyor. Herkesin vasat dışı olmasını istemek doğru değildir. Bu kesim "yaratıcı sınıf" olarak anılıyor, fark edilmesi, yeteneğine göre geliştirilmesi, kendini gösterecek ortamın hazırlanması gerekir. Herkesi eşit seviyede eğitmek mümkün değildir, faydalı da değildir. Bu kesim için en cazip kentler New York, Londra, Tokyo, Paris, Şikago, Los Angeles, Hong Kong, Milano. Ortak akıl çoğunluğun (vasatlığın) tekelidir, yaratıcı fikirleri maalesef boğar.
Girişimci ekosistemimiz yoktur. Türkiye'de girişken çok ancak nitelikli girişimci azdır. Ekosistem oluşturulmalı, milli vizyonla sektör seçilmeli, güncel 3T (Teknoloji, Talent, Tolerans) erişimi sağlanmalıdır.
Sermaye birikimimiz ve ölçekli-nitelikli firmalarımız azdır. Gelirin eşit paylaşıldığı yerde sermaye birikimi olmaz. Ancak bir yerlerde yoğunlaşması ve doğru insan kaynağına rastlaması halinde değer üreterek eşitlik sağlanabilir. Dolaylı vergi gelir eşitsizliğini artırır, adaletsizdir. Normalde tarım - sanayi - hizmet sırasıyla milli zenginlik yaratılır, bizde sanayi tamamlanmadan hizmete atlanmıştır.
Siyaset üstü ve etkinlik odaklı STK lar yoktur. Yıllarca sanayimizi ve paramızı verimle, kaliteyle, inovasyonla değil, kanunlarla korumaya çalıştır. Bugün zorunlu üyelik, zorunlu aidat ve tek çatı altında örgütlenme dayatmasıyla oluşturulan STK lar etkin değildir, çıkar çatışması yaşanır, statükoya teslim olur.
Veri tabanlı, ortak çıkarlarda ortak akıl yerine ortak rıza arayan STK lar yoktur. Türkiye'de küçük ölçekli, kasaba seviyesinde, sıkı bir şekilde örülü ve doğrudan kişilerarası ilişkileri yansıtan cemaat (gemenschaft) bağları güçlü ve baskıcıdır. Ancak kentteki kişilikten azade, gevşek ilişkilerin bazı yapı ve kurumlar aracılığıyla yönetilmesini esas alan sivil toplum (gesllschaft) bağları ise zayıftır. Çoğulcu sistem yerine çoğunlukçu sistemin hükmü bizi vasatlığa sürükler. Kişiler arasında, kurumlar arasında, devlete ve hukuka güven sağlanmalıdır.
Etki analizyle takip edilen, seçmece teşvik sistemi gerekir. Türkiye devlet teşvikleri açısından küresel ölçüde liderdir ancak etkinlik neredeyse yoktur, takip de edilmez. Etki analizi yapılmalı ve kıt kaynakların doğru şekilde kullanılması sağlanmalıdır. Her şeye az da olsa teşvik vermek oy avcılığıdır, seçilmiş kurumlara tam destek verilmelidir.
Hukukun üstünlüğü sağlanmalıdır. Hukukun üstünlüğü ekonomik gelişme için zorunludur. İstikrar böylece sağlanacaktır.
Eğitim yaklaşımımız güncellenmelidir. Eğitimde gelir gruplarına / bölgelere göre fırsat eşitliği sağlanmalı, yeni dünyanın anahtar kavramlarını içerecek şekilde müfredat güncellenmeli, eğitimin kalitesi artırılmalı, %3-5 lik kesimi ayırt edecek beceri sağlanmalıdır. Kadınlar işgücüne katılmalıdır. Meslek Liselerine saygınlık ve işlev kazandırılmalıdır.
İhtiyacımız olan büyüme değil, kalkınmadır. Kalkınma; toplumun sosyo-kültürel ve ekonomik gelişmişlik, özgürlük, demokrasi ve mutluluk başta olmak üzere tüm alanlarda ilerlemesi ve zenginleşmesidir. Büyüme, sadece finansal anlamda bir gelişme sağlanmasıdır. Kalkınmanın aksine büyümede gelir dağılımı eşitsizliği, her bireyin hayatına olumlu dokunuş gerekli değildir. Kurumsal yapısı oturmuş bürokrasi, bağımsız merkez bankası, insan hak ve özgürlükleri, hukukun üstünlüğü kalkınma için önemlidir.
Karnemiz:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder