17 Eylül 2023 Pazar

Rekabet Üzerine… / Temmuz 2023 / Satınalma Dergisi sayı 127

Michael Porter’ ın 1985-2008 dönemindeki çeşitli yazılarının bir araya getirildiği Rekabet Üzerine isimli kitabının dar kapsamlı içeriğini paylaşmak istedim.
Görselleri içeren yazıya ulaşabilirsiniz. Benim ilavelerim italik dizilidir.

Bölümlerin geniş özetini blog sayfamda bulabilirsiniz (http://daha-iyisini-yapabilirmiyiz.blogspot.com/ ). Özetlerin tamamına baktığımda kelimelerin analizini gruplandırarak vermek istedim:

 

Rekabet: Rekabet (169), strateji (71), taktik + operasyon + plan (0+15+23)

Değer: değer zinciri (13), tedarik zinciri (1), değer + kâr (72+5), maliyet (55)

Odak: talep + satış + pazarlama (12+12+6), arz + üretim + lojistik (6+7+6),

İyileştirme: verim + etkin + üretken + optimizasyon (21+33+11+3), sürdürülebilirlik + çevre + sosyal (14+26+10), kalite (15).

Bölüm 1-Stratejiyi Şekillendiren 5 Rekabet Kuvveti / 2008: Yeni girişim tehdidi (kolaylaştıran ve zorlaştıran faktörler), Tedarikçilerin gücü (ikame edilebilirlik, sektörel bağımsızlık, değiştirme maliyeti, farklılaştırılmış ürünler), Alıcıların gücü (sayısı, ürünlerin standartlığı, fiyata duyarlılık, kalite beklentisi), İkame tehdidi (çekici fiyat-performans oranı önerisi, örnek: video konferans, seyahatin ikamesidir), Mevcut rakipler arasındaki çekişme (rekabet yoğunluğu, fiyat dışı rekabet, sektör yapısı). Bir şirketin her sektör için ayrı stratejilere ihtiyacı vardır.

Bölüm 2-Strateji Nedir? / 1996: Operasyon etkinliği strateji değildir. İyileştirme teknikleri amaç değil, araçtır. Genel üstünlük bir şirketin bazı faaliyetlerinden değil, tüm faaliyetlerinden doğar. Kıyaslama (benchmarking, bence ERP yazılım-danışmanlığıyla gelen best practice de bu etkiyi yaratıyor) şirketleri birbirlerine benzetir. Kârlı büyümenin bir yolu, rakiplerin tek başlarına taklit etmeyi olanaksız veya masraflı bulacağı özellik / hizmetler sunarak, mevcut faaliyet sistemini destekleyen strateji genişlemelerine yönelmektir. Operasyon etkinliği bir faaliyette mükemmellikken, strateji faaliyetleri birleştirmektir. Operasyon etkinliğini iyileştirmek, yönetimin zorunlu bir parçasıdır ama strateji değildir. Stratejik uyum (strategic fit) faaliyet-strateji tutarlılığı, faaliyetlerin birbirini pekiştirmesi veya çaba optimizasyonu şeklinde sağlanır.

Bölüm 3-Enformasyon Nasıl Rekabet Üstünlüğü Sağlar? / 1985: Bilişim teknolojisi bilgisayardan ibaret değildir. Optimizasyon seçim (trade-off) yapmaya zorlar. Bir şirketin farklılaşma kabiliyeti, her değer faaliyetinin alıcı ihtiyaçlarını karşılamaya yaptığı katkıyı yansıtır. Şirketi farklılaştıracak rekabet avantajını yaratabilir. Uygulamada sırasıyla enformasyon yoğunluğuna bakın, bilişim teknolojisinin sektördeki rolünü belirleyin, rekabet üstünlüğü yaratma kabiliyetini değerlendirin, farkın nasıl oluşturulduğunu gözden geçirin, yararlanmak için bir plan yapın.

Bölüm 4-Strateji ve İnternet / 2001: İnternet her zaman bir lütuf değildir: Sektör içinde genel kârlılığı düşürüyor ve iş uygulamalarını benzeştirerek sürdürülebilir rekabet üstünlüğü kazanmayı zorlaştırıyor. İnterneti yerleşik faaliyetlerinden ayrı olarak değil, tamamlayacak şekilde kullanmak gerekir. Farklı bir stratejik yön olmadığında, artan hız ve esneklik işe yaramaz. Temel internet uygulamaları asgari zorunluluğa dönüşecek; yani şirketler bu uygulamalar olmadan ayakta duramayacak ama onlardan bir fayda elde edemeyecekler. Yerleşik bir şirketin karşılaşacağı en büyük tehdit, ya interneti hiç uygulamamasından ya da stratejiden yoksun uygulamasından doğar.

Bölüm 5-Rekabet Üstünlüğünden Şirket Stratejisine / 1987: Rekabet Stratejisi, bir şirketin rekabet ettiği iş alanlarının her birinde nasıl rekabet üstünlüğü yaratılacağını ele alır. Dört temel şirket stratejisi kavramı vardır: Portföy Yönetimi (benzer içerikli şirket satın alımları), Yeniden Yapılandırma (alınan şirketlerin iyileştirilmesi, verimsizlerin elden çıkarılması), Beceri Aktarımı (Değer zinciri çerçevesinde üstün yeteneklerin zincirde paylaşımı, sinerji) ve Faaliyet Paylaşımı (maliyet-fayda analizi). 

Bölüm 6-Ulusların Rekabet Üstünlüğü / 1990: Ulusal zenginlik yaratılır, miras kalmaz. Ulusal seviyede anlamlı tek rekabetçilik kavramı üretkenliktir. Rekabet üstünlüğünü korumanın iki önkoşulu vardır: Şirketin küresel bir stratejisi olmalıdır. Daha sürdürülebilir üstünlükler yaratmak, genelde bir şirketin mevcut üstünlüklerini, halen bir avantaj olsalar bile, geçersiz kılmasını gerektirir. Ulusal üstünlük elması şekildeki gibidir. Şirketlere öneriler: İnovasyon baskısı oluşturun, en yetkin rakipleri teşvik unsuru olarak kullanın, erken uyarı sistemleri oluşturun, ulusal elması geliştirin, yerel rekabeti memnuniyetle karşılayın, diğer ülkelerdeki seçici üstünlüklerden faydalanmak için küreselleşin, ittifakları kullanırken seçici olun, rekabet üstünlüğünü destekleyecek merkez üssü belirleyin.

Bölüm 7-Kümelenmeler ve Rekabet / 1998: Kümelenmeler, birbirleriyle rekabet eden, ama aynı zamanda işbirliği de yapan belirli alanlarda birbirine bağlı şirketler, uzman tedarikçiler, hizmet sağlayıcılar, ilgili sektörlerdeki firmalar ve bağlantılı kurumlardan (örneğin, üniversiteler, standart kurumları ve ticaret birlikleri) oluşan coğrafi yoğunlaşmalardır. Sinerji yaratır. Kümelenme oluşumu düşük yerel eğitim ve beceri seviyeleri, teknolojideki zayıflıklar, sermaye erişim eksikliği ve az gelişmiş kurumlar yüzünden engellenir. Sanayi teşvik ve kısıtlamaları olumsuz etkileyebilir. Üniversite ve teknik okul programları ihtiyaçlarla uyuşmayabilir. Kümelenme ekonomik kalkınma için zorunludur.

Bölüm 8-Coğrafi Konumlar Arası Rekabet / 1999: Coğrafi konum hala önemlidir. Merkezin güç ve yetkinliği yerele dağıtılırken, yereldeki dağınık faaliyetlerin koordine edilmesi gerekir. Rekabet üstünlüğü faktör verimliliğindedir. Yenilikçi kapasite geliştirilmelidir. Rekabet üstünlüğü çarpıcı biçimde yerelleşiyor. Bu bariz ikilem, verimlilik ve yenilikçiliği yücelten yeni uluslararası rekabet modeliyle açıklanabilir.

Bölüm 9-Yeşil ve Rekabetçi / 1995: Herkes yaşanabilir bir gezegen istiyor ama diğer yandan rekabetçiliğe zarar verdiği düşünülüyor. Bu yaklaşım 1980 lerin kalite devrimine benziyor. Bugün kalite artarken maliyetlerin düşebileceği fikrini kavramakta zorlanmıyoruz. İlkeler benzer: Girdileri daha etkin kullan, tehlikeli ve işlenmesi zor malzemelere ihtiyacı ortadan kaldır, gereksiz faaliyetlere son ver. Yeni yaklaşım, çevre gelişimini ve rekabetçiliği bir araya getiriyor. Kaynakları boşa harcayan yöntemlere takılıp kalan ve çevre standartlarından "çok pahalı" oldukları için vazgeçen gelişmekte olan ülkeler asla rekabetçi olamaz ve yoksulluğa düşer.

Bölüm 10-Şehir Merkezlerindeki Varoşların Rekabet Üstünlüğü / 1995: ABD şehir merkezlerindeki varoşların ekonomik sıkıntısı acil meselelerden biridir. Yoksulluk ve suça eğilimle sonuçlanır. Politikalarımız ve programlarımız serveti yeniden dağıtma tuzağına düşmüştür. Gerçek ihtiyaç ve fırsat, servet yaratmaktır. Varoşlara yönelik özel sektör rolü: şehir merkezlerindeki varoşlarda iş faaliyeti yarat ve yaygınlaştırın; bayilik, yerel çalışan istihdamı, yerele uyarlanmış ürün-hizmet, ortak güvenlik birimi oluşturun; şehir merkezlerindeki varoş şirketleriyle iş ilişkileri kurun; hayırseverlik değil, ticaret yapın; kurumsal hayırseverliği sosyal hizmetlerden şirketler arası çabalara yönlendirin; eğitim, yönetim desteği, teknik bilgi, mentorluk, danışmanlık sağlayın; özsermaye yatırımları için doğru modeli benimseyin; standart risk sermayesi modeli değil, özsermaye fonlama modeli uygulayın.

Bölüm 11-Sağlık Hizmetlerinde Rekabeti Yeniden Tanımlamak / 2004: ABD de sağlık sektöründe rekabet diğer sektörlerden farklı olmamalıdır ancak sektörde bölgeler-oyuncular arasında önemli kalite ve maliyet farkları vardır. Çözüm rekabetin olmaması değil, "doğru" olmasıdır. SORUN: Sıfır Toplamlı Rekabettir. ÇÖZÜM: Artı toplamlı rekabettir. Dönüşüm için işverenler öncülük etmelidir: Çalışanların tedavilere veya ağ dışı sağlayıcılara erişimini kısıtlamayan planlar seçin; sağlayıcılardan deneyimleri, geçerli standartların kullanımı ve sonuçları hakkında enformasyon isteyin; çalışanların enformasyona, teşhislere ve alternatif tedavilere ulaşmasını sağlayın, toplanan enformasyonu bölgesel ve ulusal seviyede paylaşın; çalışanların deneyimli sağlayıcılar tarafından tedavi edilmesinde ısrarcı olun; bütün hizmetler için tek bir açıklanmış fiyat isteyin; her yatarak tedavi veya tedavi döngüsü için tek bir fatura isteyin; çalışanların sağlık planları veya sağlayıcılar tarafından faturalandırılmasına son verin.

Bölüm 12-Hayırseverliğin Yeni Gündemi / 1999: Vakıflar için de performans ölçümü gerekir ama Vakıflar bunun hayırseverlik misyonlarıyla hiçbir ilgisi olmadığını düşünür. Vakıf sayı ve kaynaklarındaki artışa rağmen toplum sorunlarının çözümünde kullanılabilecek kaynaklar her zamankinden daha kıttır. Bir bağışçı sosyal bir kuruma para verdiğinde, tüm para toplumsal fayda yaratma çalışmalarına gider. Bir bağışçı bir vakfa para verdiğinde, bağışın büyük bölümü bir kenarda durur. Ortalamada, vakıflar her sene varlıklarının sadece %5,5 kadarını (yasal asgari sınır %5) hayır işlerine bağışlar, bakiyesi toplumsal değil, finansal getiriler yaratmaya ayrılır. Hayır kurumuna 100 USD verdiğinizde ülke 40 USD vergi geliri kaybeder ama topluma 100 USD değerinde hizmet edilir, 40 USD ın getirisi 100 USD olur, %250!. Oysaki aynı 100 USD vakfa verildiğinde ülke yine 40 USD vergi geliri kaybeder ama topluma katkı sadece 5,5 USD olur, getirisi %14!!! Ülke olarak ertelenen sosyal faydalar için peşinen para ödüyoruz. Vakıflar varlıklarının değer artışı üzerinden vergi vermedikleri için vergi kaybı daha da büyüktür. Üstelik vakıfların her sene 2-3 milyar dolarlık idari maliyetleri vardır. Başvuranlar için ağır prosedürler de kullanımı zorlaştırır. Vakıflar ancak faaliyetleri, bağışların satın alma gücünü aşan toplumsal faydalar ürettiğinde değer yaratır.

Bölüm 13-Şirketlerin Hayırseverliğinin Rekabet Üstünlüğü / 2002: Amaca yönelik pazarlama gerçek stratejik hayırseverlik değildir. Toplumsal etkiyi değil, tanıtımı vurgular. Arzulanan fayda, bir şirketin rekabet gücünü artırmak değil, itibarını iyileştirmektir. Milton Friedman şirketlerin bağış yapmasını doğru bulmaz, yapılacaksa bunu bireylerin-ortakların yapması gerektiğini düşünür. Toplumsal gelişim bir şirketin faaliyet alanıyla ne kadar bağlantılıysa, o kadar çok ekonomik faydaya yol açar. Uzun vadede toplumsal ve ekonomik hedefler birbirleriyle çatışmaz, aksine bütünsel olarak birbirine bağlıdırlar.

Bölüm 14-Strateji ve Toplum / 2006: Şirketlerin Kurumsal Sosyal Sorumluluğa (KSS) artan ilgisi tamamen gönüllü bir yaklaşım değildir. 2005' te dünyanın en büyük 250 çokuluslu şirketinin %64 ü, ya yıllık faaliyet raporlarında ya da çoğunlukla ayrı sürdürülebilirlik raporlarında, KSS raporları yayınlayarak, yeni bir serbest rapor yazma sektörü yarattı. Bu tip yayınlar tutarlı bir çerçeve sunamaz. Yazılmayanlar, yazılanlardan daha bile ilginçtir. İleriye dönük taahhütler neredeyse yoktur. Bir şirketin topluma en büyük katkısı refahı artırmaktır. Şirketler gelişmekte olan ülkelerde ve gelişmiş ekonomilerdeki geri kalmış topluluklarda bu gidişatı değiştirebilecek bilgi birikimi ve kaynaklara sahiptirler. Sivil toplum örgütleri, hükümetler ve şirketler "kurumsal sosyal sorumluluk" açısından düşünmeyi bırakıp, "kurumsal toplumsal bütünleşme" açısından düşünmeye başlamalıdır. Sosyal sorumluluğun hasar kontrolu ya da halkla ilişkiler kampanyası olarak değil de, ortak değer oluşturma çabası olarak algılanması işletmede çarpıcı biçimde farklı bir düşünce gerektirir. Şirketler dünyanın bütün sorunlarından sorumlu olmadıkları gibi hepsini çözecek kaynaklara da sahip değillerdir.

Bölüm 15-Yeni CEO’ lar İçin Yedi Sürpriz / 2008: Bir şirketin başarı ya da başarısızlığında bütün sorumluluğu taşımak ama bu sonucu belirleyecek faktörlerin çoğunu kontrol edememek... Kurumda herkesten çok söz sahibi olmak ama bu gücü talihsiz sonuçlar doğurmaksızın kullanamamak... CEO' ların karşılaştığı bazı sürprizler zaman ve bilgi kısıtlamalarından doğar. Diğerleri beklenmedik ve alışılmadık yeni rollerden ve değişen mesleki ilişkilerden kaynaklanır. Ayrıca gücünüz arttıkça bu gücü kullanmak maalesef zorlaşır.

·   Şirketi Yönetemezsiniz: CEO herkesi denetleyemez. Önceki pozisyonlarına göre şirket operasyonu hakkında daha az bilgileri vardır. İdare için doğru üst düzey ekip seçilmelidir.

·   Emir Vermek Pahalıya Mal Olabilir: CEO' nun coşkuyla kabul etmeyeceği hiç bir öneri masaya gelmemelidir. En güçlü CEO, çevresindekilerin gücünü artıran CEO' dur.

·      Gerçekte Ne Olup Bittiğini Bilmek Zor: CEO' lar şirketin her yönünü denetleyemeyeceklerini anlasalar bile, hatalı bir biçimde bilmeleri gereken her şeyi öğrenebileceklerini varsayarlar. Üst yönetime gelen bilgiler iyi / kötü niyetle süzgeçten geçirilir. CEO' ların kurumdan bağımsız ve güçlü danışmanlarla çalışmak istemesi bu yüzdendir.

·      Her Zaman Bir Mesaj Yollarsınız: Her hareketiniz bir mesajdır; hem içeride hem de dışarıda... Özgeçmiş dedikoduların başlangıcıdır, yeni iş başı yapıldığında iyice sindirmeden kurumsal ölçekli tartışmalardan kaçınılmalıdır. Mesaj sık tekrarlı, öykü destekli, açık ve net olmalıdır.

·    Patron Değilsiniz: CEO organizasyon şemasının en üstünde görünür ama yine de yönetim kuruluna hesap verir. CEO sadece şirketi değil, yönetim kurulunu da yönetebilmelidir. İlişkilerin en önemli noktası karşılıklı güvenin oluşturulmasıdır.

·        Hedef, Hissedarları Memnun Etmek Değil: Hissedarlar ve analistler kısa vadeli düşünürler. Oysa CEO' lar sürdürülebilir ekonomik değer yaratabilmelidir.

·  Hâlâ İnsansınız: Süper kahramanlar değiller. Kişisel ve profesyonel hayatlar arasında denge sağlanmalıdır.

Bu 7 sürprizin sonuçları vardır: CEO, günlük faaliyetlere odaklanmaktansa kurumsal bağlamı yönetmeyi öğrenmelidir. Pozisyonunun ona liderlik yapma hakkı vermediği gibi kurumun sadakatini de garanti etmediğini kabullenmelidir. CEO kendini rolüne kaptırmamalıdır.

Porter, M. (2008). Rekabet Üzerine. Çev.Kıvanç Tanrıyar, Harvard Business School Publishing Corporation, Optimist Yayınları, İstanbul

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder