2. ALMANAK
1500-1750 yılları – Merkantalizm
Hikâyemiz Avrupa'nın Atlantik
kıyılarında başlar. İngiltere, Portekiz, İspanya gibi zamanın denizcilikte
ileri ve hırslı ülkeleri batıda ne olduğunu merak ederler. 1492 de Kristof
Kolomb Amerika’ yı keşfetmişti ve 1522 de Macellan dünyanın etrafında bir tur
atmıştı. Bu merak ve zenginlik hırsı köle ticaretine, sömürgeciliğe ve doğal
olarak emperyalizme yol açtı. Bu dönemin ana karakteri mutlak üstünlüktü, güçlü
olanın istediği olurdu. Koloniler kuruldu, korumacı ticaret başladı, ithal
ikamesi fikri doğdu, iç tüketimi ve ücretleri kısarak gelen altın ve gümüşleri
biriktirdiler. Yeni dünyanın zenginlikleri eski dünyaya akıyordu.
Thomas Friedman bu dönemi
Küreselleşme 1.0 olarak isimlendirdi. Teması “Küresel ekonomide ülkemin yeri
nedir?” sorusuydu.
Isaac Newton İngiliz Fizikçiydi. 1642’ de prematüre
doğmuştu, kısmen otistikti. Babası bir
çiftçiydi. Optikte ışığın renk tayfını, cebiri, binom teoremini, diferansiyel
denklemleri, yerçekimini, gel-git olayını açıkladı. 1687 de Philosophie
Naturalis Principia Mathematica adlı Latince kitabında çok bilinen hareketin üç
yasasını açıkladı:
1. Atalet : Hareketli cisim, dışarıdan bir kuvvet uygulanmadıkça
hareketini sürdürür.
2. Kuvvet : Cismin ivmesi uygulanan sabit kuvvetle doğrusaldır, F = ma
3. Etki-Tepki : Her etkiye karşı
ona eşit bir tepki vardır.
O tarihte Newton bu üç yasanın
çok uzun bir süre dünyanın işleyişini etkileyeceğini herhalde tahmin bile
edemezdi. Böylece "Doğrusal Dünya" nın temelleri atılmış oluyordu. Bu
prensipler değişime direnci (etkiye karşılık tepki), ekonomik doktrinlerdeki
kapitalizm ve komünizm gibi alternatifleri (etkiye karşı tepki), paradigmadaki
yavaş değişimi (dış etki olmadıkça hareketini sürdürür), daha fazla yatırımla
daha fazla kazancın mümkün olduğunu (F=ma),... açıklayabiliyordu. Görünen ve
bilinen dünyanın işleyişi fizik yardımıyla anlaşılıyordu. Newton'un insanlığa bir
diğer armağanı da cebir oldu. İleride doğrusal cebir, optimizasyon olarak
farklı yönlere de gidecekti.
John Locke, devlet ve toplum
işleyişini Newton’a göre yorumladı. Doğayı inkâr ederek sürekli büyüme ve
servet artışının filozofu oldu. Merkantalizme öncülük etti.
Sorbone Üniversitesindeki Jacques
Turgot 1750 de sürekli değişim ve hareketi övdü, tarih tek yönde sadece ileriye
doğru akıyordu ve bu esnada bozulmuyor, gelişiyordu.
Adam Smith, İngiliz politik ekonomistti. 1776 da The Wealth of
Nations adlı eseriyle dünya ekonomisinde çığır açtı. Bu eserinde
"görünmeyen bir el" den söz ediyordu. Bu el Newton'un
prensiplerindeki dış etkiyi temsil ediyordu. Böylece piyasalar dengeye
geliyordu. İş bölümü verimi artıracaktı, üstelik vasıfsız yığınlar için iş
fırsatı yaratıyordu, F=ma olduğu için daha çok işçi alarak daha çok üretim
yapılabiliyordu. Serbest ekonomi fikri böylece ortaya çıktı. Madem üretim
yapabiliyorduk, o zaman her yere satabilmeliydik. Devlet bize engel olmasın
yeterdi. Homo Sapiens insanın tür adıydı ama aklı başında ekonomik bilince
sahip insan için homo economicus denilebilirdi. Bu dönem çalışma barışı
açısından işveren veya sermaye lehine dengesizlik yaratan sıkıntılı bir süreci
başlattı.
Bu dönemde zanaatkârlar iyi iş
yapıyordu ama çok iş yapamıyorlardı. El işçiliği hakimdi, alet veya makine
henüz yoktu. İşyerine yığılmalar kente göç olgusunu başlatmıştı. Günler hâlâ
birbirine çok benzerdi, piyasalarda önemli bir değişkenlik yoktu, arz talebe
yetişemiyordu. Merkantalizm dönemi, Kapitalizmin nüvesiydi.
1760 - 1840 yılları - 1.Endüstri Devrimi
Thomas Friedman 1. ve 2. Endüstri
devrimlerini Küreselleşme2.0 olarak isimlendirdi. Taması “Küresel ekonomide
şirketimin yeri nedir ?” sorusuydu.
Makineler kol gücünün yerine
geçiyor. Emek verimliliği artıyor. Adam Smith’ in birinci faktörü.. İngiltere'de
yaşayan James Watt buhar makinesini icat ederek, makinelerin kol gücünün yerine
geçmesine ön ayak oldu.
Bu dönemin hakim endüstrisi
tekstildi, buhar makinesi çırçırdan iplik eğirmeye, dokumaya kadar hızla
yayıldı. Verim artışı inanılmazdı, iplik eğiriminde 1000 kat, çırçırda 50 kat,
dokumada 40 katlık büyük sıçrama büyük zenginliği ve dengesizliği beraberinde
getirdi. Tekstilde vasıfsız işçiler çalışıyordu ve makineleşme sayesinde çok
daha fazlasını üretebiliyorlardı, bu da kısmen işlerini kaybetmelerine neden
oluyordu. Devrim İngiltere'de başladı, buradan Avrupa ve Amerika’ ya yayıldı.
Amerika'da 1776 da Bağımsızlık
Bildirgesi ilan edildi. Avrupa’ da benzer bir demokrasi hareketi 1789 Fransız
Devrimiyle şekil buldu. Tarihte ilk defa nüfus ve gelir birlikte artıyordu.
Standart ürünler, ucuz mallar, kitle tipi üretim refahı getirmişti. Ancak
çalışma şartlarında bozulmalar, çocuk işçiliğinin artışı, devlet kontrolünün
olmayışı sıkıntı yaratıyordu. Stabilize yollar, demiryolları derken ulaşım
buharlı lokomotifle kolaylaşıverdi. Gümrük korumacılığı devam ediyordu. Artık
orta sınıf oluşmuştu.
Buhar, sonunda demir üretimine
yardımcı oldu. Böylece alet, makine ve ev imalatı hızlandı. Şehirler büyüyordu,
göç devam ediyordu.
Buluşların çoğu İngiltere'deydi,
İngiltere yükseliyordu. İcatlar asillerden değil, sıradan insanlardan
geliyordu. Üstelik bu insanlar sadece mucit değil, aynı zamanda girişimciydiler,
icatları sayesinde süratle zenginleşip sınıf atlıyorlardı.
Thomas Robert Malthus İngilizdi,
akademisyen ve politik ekonomistti. 1778 de yayınladığı An Essay on the
Principle of Population eserinde özetle gıda kaynaklarının aritmetik artışına
rağmen nüfusun geometrik artışı nedeniyle eninde sonunda dünyada kıtlık
çıkacağını iddia etti. Yıllar sonra tarımda mekanizasyon ile büyük bir atılım
yapılacaktı ama yine de Malthus' un işaret ettiği risk ciddi boyuttaydı.
Bir başka İngiliz doğa bilimci
Charles Darwin bu dönemde evrim teorisini ortaya attı, doğal seleksiyon
sayesinde türlerin evrilerek hayatta kalabildiklerini, önce zayıfların
tükendiğini gösterdi. Pasifistti. Zaman içinde türlerin birbirine rağmen değil,
birlikte hayatta kalabilmesini daha akılcı buldu. Newton gibi Darwin de o
dönemde teorisinin daha sonra ekonomi alanında da değerlendirileceğini
düşünmemişti.
David Ricardo da İngilizdi,
politik ekonomistti. Kıyaslamalı üstünlük fikrini ortaya attı, her millet iyi
olduğu alanda uzmanlaşmalı ve lokal verimi azamiye çıkarmalıydı. Daha sonra
serbest ticaret ile malların mübadelesi gerçekleşebilirdi. İngiltere'nin o
dönemde üstün konumu bu fikri kolaylaştırmış olmalıydı. Newton' un doğrusal
dünyası iş başındaydı, parçalara ayırınca daha kolay anlayabiliyor ve
yönetebiliyorduk, üstelik parçaların toplamı bütünü veriyordu.
Gelişmeler işçi sınıfının
aleyhineydi, demokratik vicdanı da zedeliyordu. Bu dönemde Alman ekonomist Karl
Marx varlıklı bir ailenin çocuğu olmasına rağmen Almanya - İngiltere - Fransa'
da gördüklerinden sonra işçilerin kurtuluşu olarak sosyalist devrimi
öngörmüştür. Marx' a göre bu hakim zengin sınıfın kendi isteğiyle yapacağı bir
iyileştirme değildir, devrimle yapılmalıdır.
İlk işçi sendikaları 1799 da
İngiltere’de görüldü, 1830 da daha organize oldular. 1820 de bir milyon kişilik
nüfusa ulaşan ilk şehir Londra oldu.
Termodinamiğin kanunları da bu dönemde ortaya çıktı:
Sıfırıncı Kanun : Isı
transferi denge anına kadar devam eder.
Birinci Kanun : Ortamdaki
ısı ve yapılan iş değişince iç enerji de değişir.
İkinci Kanun : Isı,
sıcaktan soğuğa doğru hareket eder.
Üçüncü Kanun : Mutlak sıfır noktasında (-273⁰C, 0⁰K) entropi
minimumdur.
Bu Newton prensiplerine yapılan ilk itirazdı. Demek ki hiç bir hareket
dış kuvvet olmasa bile sonsuza kadar süremezdi. Doğanın doğal akışı bozulma
yönündeydi, cam bardak kolayca kırılabiliyor ama aynı kolaylıkla tekrar bir
araya getirilemiyordu. Demek ki işlerin yolunda gitmesi için sürekli bir gayret
gösterilmeliydi. Ancak artan gayret aynı ölçüde artan sonuç getiremeyebilirdi
çünkü ısının hareketi belirli şartlara bağlıydı, yani doğrusallık yoktu.
Etkiyle tepki eşit olmayabilirdi çünkü ısı dengesi kurulduğunda transfer
bitiyordu.
Entropi zamanın tek yönlü
değişimini açıklıyordu, doğrusal dünyadaki gibi ileriye giden her şey geriye de
gelemiyordu. Entropi artık işe dönüştürülemeyen enerjiydi, başka bir ifadeyle
kirlenmeydi.
Her şeyi belirleyen akıştı, ısı
veya para ama ille de akış. Bu dönemde daha çok Batı Avrupa olmak üzere
dünyanın %13 ü kalkındı, kabaca 130 milyon kişi faydalandı.
1840 - 1950 yılları - 2.Endüstri Devrimi
Thomas Friedman’ a göre
Küreselleşme 2.0 dönemi içindedir: Küresel ekonomide şirketimin yeri nedir?
Makineler beyin gücünün yerine
geçiyor. Adam Smith’ in ikinci faktörü olan sermaye verimliliği artıyor.
Demiryolları çoğaldı, demir
üretimine çelik üretimi de eklendi. Elektrik kullanılmaya başlandı. Makineleşme
fabrika ölçeğine geldi. Alaşımlar ve kimyasallar fark edildi. İçten yanmalı
motor icat edildi. Telgraf, radyo derken 1876 da telefon geldi.
Birinci devrim tekstil, demir ve buhardı.
İkinci devrim çelik, demiryolu, petrokimya, elektrik oldu.
Her iki dönemde de nüfus arttı,
devletler korumacı kaldılar.
Bir milyonu aşan şehir sayısı 11
oldu.
Demir - çelik ve alaşımlar,
elektrik ve ihtiyaç bir arada asansörü ve gökdelenleri yarattı. Muazzam ölçekte
gemiler yapıldı. Ucuzlayan lojistik refahı yaygın hale getiriyordu.
Elektrik, makineleşme, alet edevat
imalatı, kitle tipi üretim, standart ürün Ford Model T yi bir araya getirdi. Kağıt
üretimi ve matbaa sayesinde bilginin yayılımı hızlandı.
Büyüyen işletmeler yönetim
ihtiyacını ortaya çıkardı. Mavi yaka - beyaz yaka ayrımı geldi. Demiryollarıyla
birlikte muhasebecilik başladı. Bilimsel Yönetim, zaman etüdü, endüstri
mühendisliği kavramları bu dönemde belirdi. Artan verim ve makineleşme
işsizliği körükledi. İşler vasıfsızlaşırken, okullarda şefler eğitilmeye
başlandı.
Ani verim artışı ve lojistik
kolaylığı geçici olarak arz talep dengesizliklerine ve buhranlara neden oldu.
Amerika'da iç savaş yaşandı.
1.Dünya Savaşı ve 2.Dünya Savaşı çıktı. Vietnam savaşları, Kore Savaşı,
Arap-İsrail Savaşları derken sıcak günler başladı. Birleşmiş Milletler, Varşova
Paktı, Nato, IMF, Dünya Bankası, Avrupa Birliği bu dönemde kuruldu. Amerika’ da
Malcolm X, Güney Afrika'da Mandela ile siyahlara eşit hak talepleri görüldü.
İnsan Hakları Beyannamesi ilan edildi.
ABD li makine mühendisi Frederick
W. Taylor endüstriyel verim ve bilimsel yönetim üzerinde çalıştı. İşlerde
mental ve manuel ayrımı gözetti. İşçiden tepki gördü, grevler oldu.
Ancak patronlardan da tepki gördü
çünkü o dönemde parça başı ücret ödeniyordu ve Taylor yöntemini kullanan
işçiler çok daha fazla para kazanabiliyorlardı. Yönteme göre;
1. Rastgele veya eskiden olduğu gibi değil, bilimsel yöntemle
çalışılmalı,
2. İşçilerin öğrenmesini umarak vakit kaybetmeden, işçiye öğretilmeli,
3. İşler detaylı tarif edilmeli, tarife uygun yapıldığı kontrol
edilmeli,
4. Yönetici bilimsel çalışmalı,
düşünmeli ama işçi düşünmeden işini yapmalı, iyi yaptığında
ödüllendirilmeliydi.
Frank B. Gilbreth ABD liydi,
alaylıydı. Bilimsel Yönetime katkısı oldu, zaman etüdünü geliştirdi, iş akış
şemasını ortaya çıkardı.
Henry Gannt ABD liydi, makine
mühendisiydi. 1903 te Gannt Şeması verilen gösterimi geliştirdi, ileride bu
teknik PERT (Project Review and Evaluation Technique) haline gelecekti. Çok
makineli atölye yerleşimi için çizelgelemeyi başlattı, üretim kartı adı altında
"hemen bugün yapılacak acil işler" şeklinde hızlandırıcıyı uyguladı,
% tamamlanma oranı ile takip yöntemini ilk defa denedi. Kaynak çakışmalarının
çizelgelemede büyük sorun çıkarabileceğini gördü ancak konuyu çözmeyi
başaramadı.
Walter Shewart ABD li fizikçiydi.
1931 de İstatistiki Proses Kontrolü tekniğini geliştirdi.
ABD li bir başka fizikçi olan W.Edwards Deming
bu yöntemi 14 ilkesiyle birleştirerek Toplam Kalite Yöntemine dönüştürdü.
Örnekleme planlarını oluşturdu. PUKÖ (Planla Uygula Kontrol et Önlem al)
döngüsünü tanıttı. Sürekli iyileştirme fikrini ortaya attı. Değişkenliğin doğal
ve suni iki ana kaynağı olduğunu gösterdi, suni olanı yani yöneticilerin gereksiz müdahalelerini daha
kritik olarak değerlendirdi. TKY de işçinin sadece çalışması yetmiyordu,
düşünmesi de gerekiyordu.
Alfred Sloan ABD li elektrik
mühendisiydi. Otomotivde GM (General Motors) ile varlığını hissettirdi.
Standart ucuz ürün piyasasını yıllık model değişimi ve pazar segmentasyonu ile
alt üst etti. Lojistik olanaklar hızlı hareket etmeye uygun değildi, Ford' un
aksine GM entegrasyonu farklı lokasyonlardaki üretim tesislerinden oluşuyordu
ve talep arzdan fazlaydı, başka bir ifadeyle eksik parça nedeniyle satışı
kaçıracağına fazla stok taşımak daha akıllıcaydı. Bu dönemin muhasebesinde
stoklar varlık sayılıyordu. Maliyet muhasebesi doğuyordu.
William C.Durant ABD liydi,
alaylıydı. Dikey entegrasyonun çok firmalı yapısı onun eseriydi. Durant, GM'
nin kurucusuydu. Maliyet muhasebesinin öncüsüdür.
Henry Ford ABD liydi, alaylıydı.
1891 de Edison Illuminating Company' de çalışırken Thomas Edison ile tanışıyor,
teşvik görüyor. 1901 de ilk 26 beygirlik prototipi yola çıkıyor, kendi adını
taşıyan şirketin Başmühendisi olarak çalışıyor. 1902 de anlaşamayarak Ford
Company' den ayrılıyor, ayrıldığı şirketin adı Cadillac Automobile Company
olarak değişiyor. 1903 te Dodge Brothers ve Malcomson ile ortak olarak Ford
Motor Company kuruyor. 1908 de Model T trafiğe çıkıyor. Solda direksiyon
endüstriyel standart oluyor. Çıkış fiyatı 825 USD idi ve her yıl fiyatı düştü.
1913 te hareketli konveyör bantları uyguladı. 1914 te işçiye verilen saat
ücretini rayicin iki katına çıkardı, 5 USD/saat verdi, artık iyi işçileri
bulmak ve tutmak Ford için daha kolaydı, böylece kısıtını iyileştirdi. 1916 da
Model T satışları 472.000 adede ulaşmıştı, fiyat 360 USD ye düşmüştü. 1918 de
ABD deki araçların yarısı Model T idi. Hareketli konveyör bantlardan önce
değişik renklerde yapılmasına rağmen, hızlı kuruması nedeniyle konveyör bantlardan
sonra tek renk siyah üretildi. Haftalık çalışma saatlerini 1922 de 6 X 8 = 48
saate ve 1926 da 5 X 8 = 40 saate düşürdü. İşçisini müşterisi haline getirmeye
çalışıyordu. Daha sonra buna refah kapitalizmi de dendi, Fordizm adı da
verildi; "verim sayesinde iyi işçileri alırım, yüksek ücret ödeyebilirim,
böylece müşterim olurlar" şeklinde düşünüyordu.
1920 de rekabet arabaya eklenen
aksesuarlar ve müşteri kredi planlarıyla geldi, Ford önemsemedi, satışları
düşmeye başladı. 1926-1931 de Model A üretildi, daha sonra da rakibi GM gibi
her sene yeni modele girdi. 1930 da şirket kurup müşteri kredi planına geçiş
yaptı. Muhasebecilere inanmazdı. Bir kere bile denetime ihtiyaç duymadan muazzam bir servet edindi. Demir cevherinden
yola inen otomobile kadar tüm süreç sadece 81 saatti. Bu devasa entegre tesiste
depo yoktu. 1927 de Model T üretimi durduğunda toplam satışı 15.007.034 adetle
sonraki 45 yılın satış rekoruydu. 1941 de sendikaya karşı olmasına rağmen UAW
ile anlaştı.
Henry Ford barış yanlısıydı, savaşı
israf olarak görürdü. Savaşın yerine uluslararası ticaretin geçmesi gerektiğine
inanırdı. Otomobil yarışlarını desteklerdi.
John Maynard Keynes İngilizdi,
ekonomistti. Kontrolü sağlamak üzere devlet müdahalesinin gerektiğine inanırdı,
bu müdahaleler olmazsa sürekli ani genişleme ve daralmalar, yani buhranlar
olacağını söylerdi. Karma ekonomiyi savundu. Merkez bankalarının para arzını ve
mali tedbirleri birlikte kullanması gerektiğini iddia etti. Böylece özel
sektörün daraldığı veya tüketimin azaldığı dönemlerde devlet eliyle para arzı
sağlanacak ve buhranlar önlenecekti. Daha sonraları Keynezyen diye anılan
yenilikçi kapitalizm öğretisi oldu.
Büyük Buhran 1930-1940 yılları
arasında oldu, ülkeler farklı zamanda bu dönemden geçtiler. 2.Dünya Savaşı
öncesine rastlar. Üretim, dış ticaret ve fiyatlar düştü, işsizlik çok arttı.
Sebepleri arasında arz-talep dengesizliği, faizin ayarlanamaması, serbest
pazarın bozulması, bankaların batması sayılabilir. Keynes'in devlet müdahalesi
isteği bu dönemler içindir. Marx' a göre bu orantısız sermaye birikiminin doğal
sonucudur, aslına bakılırsa işçilerin devrimi için uygun bir ortamdır. Servetin
dengesiz dağılımı tüketim ekonomisini yavaşlatıyor. Peşinden gelen savaş ve
getirdiği savaş ekonomisi piyasayı
canlandırdı, askere gidişler ve savaştaki can kayıpları işsizliği azalttı. Bu
dönemde ülkeler altın karşılığı para standardını bırakmaya başladılar.
1917 de Rusya' da Kızıl Devrim
gerçekleşti, sosyalizm kuruldu. 2.Dünya savaşından sonra da soğuk savaş ve
demir perde ülkeleri hayatımıza girdi, Berlin duvarla ikiye bölündü.
Albert Einstein Alman fizikçiydi.
İzafiyet kuramıyla 1921 Nobel Fizik ödülünü kazanmıştı. Niels Bohr ile birlikte
kuantum mekaniğini oluşturdular. Newton' un doğrusal dünyası izafiyetin özel
bir haliydi, alt kümesiydi çünkü ışık hızına yakın hızlara ulaşıldığında artık
hiç bir şey doğrusal olmuyordu. 1920 de Max Planck dalga kuramını geliştirdi.
1932 de Heisenberg Nobel Fizik Ödülünü belirsizlik kuramıyla aldı. Newton' un
doğrusal dünyası yine yetmemişti, bu sefer atom mertebesinde küçük partiküllere
inilmişti ve yine doğrusallık yoktu, hız ölçülürken konum, konum belirlenirken
hız etkileniyordu.
Newton'un doğrusal dünyası uzun
bir süre dünyaya hakim oldu. Tümden gelim ve tüme varım yaklaşımları çıktı.
Sistemler karmaşıktı ama parçalara ayırdığımız zaman daha kolay anlayabiliyor
ve yönetebiliyorduk. Her parça kendisi için en iyi olanı yaptığında bütün için
de en iyisi sağlanacaktı. Böylece maliyet merkezleri ve kâr merkezleri
oluşturduk. Ürünlerin performansını ölçebilmek için maliyet dağıtım
anahtarlarını icat ettik. Piyasalar büyük ölçüde sakin olduğu için tahmin
yöntemleri başarılı oldu, optimizasyonlar iyi sonuç verdi. Giderek
elimizdekilere daha çok yapıştık. Yaptıklarımız o kadar iyiydi ki başlangıç
şartlarını, yani bu sistemi mümkün kılan şartları değiştirdi. Doğrusal dünyayı
kendi ellerimizle öldürmüştük. Tek sorun farkında olmamamızdı!
Ilya Romanovich Prigogine Rus
fizikçiydi. Dissipatif Sistem ile 1977 Nobel kimya ödülünü almıştı. Bu kuramın
doğal ve sosyal bilimlerde yansımaları vardı. 1997 de yayınlanan The End of
Certainity kitabında "Evren hakkında daha çok şey öğrendikçe determinizme
inanmak daha da güçleşiyor" diyordu ve bu Newton - Einstein – Schrödinger’
den temel bir ayrılıktı. Aynı eserde "Geri dönülemezlik ve dengesizlik
karşısında determinizm zayıf düşüyor" iddiası vardır, hava durumu ve canlı
organizmalar zaman içinde yükselen bir düzenlilik (hücre-doku-organ-vücut..)
gösterdikleri için entropiye terstir. Dengesizlik determinizmle değil
istatistik olasılıkla açıklanabilir. Evrimsel süreçte daha yüksek formlar
dayanabiliyor çünkü bunlar çevreden daha çok enerji çekebiliyorlar.
Newton fiziğinden ilk aykırılık
dalga kuramıyladır (kuantum mekaniği). Daha sonraki ayrılık zaman-mekan
algısıdır (izafiyet). Daha sonraki ayrılık belirsizliktir (kaos teorisi). Bu
listeye termodinamik kanunları da eklenebilir.
Kaos teorisine göre bugün yarını
belirleyebilirken, "yaklaşık bugün" maalesef "yaklaşık
yarını" belirleyemez. Buna kelebek etkisi de denir. Hava durumu tahmini
yaparken binde bir mertebesindeki bir farklılık sonucu çok değiştirince fark
edilmiştir.
1. Başlangıç şartlarına
hassasiyet : Kelebek etkisidir. Optimizasyon gibi statik ve başlangıç
şartlarına çok bağlı uygulamalar yüksek değişkenlik gerektiren ortamlarda uygun
değildir.
2. Topolojik karma :
evrimleşmedir. Darwin' in işaret ettiği gibi "rağmen" değil,
"birlikte" hayatta kalma halidir. Şirket düzeyinde de düşünülebilir.
3. Periyodik yörüngeye yakınsama : bilinen yörüngeye benzeyen
yaklaşık yörüngelerdir. Bu da mükemmel yerine "yeterince iyi"
kavramına şans tanır.
Kaos Teorisinin gelişiminde 1880
Henry Poincare, 1961 Edward Lorenz (hava durumu deneyi), 1987 Per Bak, Chao
Tang, Kurt Wiesenfeld (self organized
criticality) ve 2012 John H. Holland (Signals&Boundaries) sayılabilir.
İkinci endüstri devrimiyle ABD,
Kanada, Avustralya, Rusya, Japonya, Çin, Hindistan derken dünya nüfusunun
yaklaşık %37 si ilk defa sanayileşti.
1950 den sonraki yıllar - 3.Endüstri Devrimi
Thomas Friedman bu dönemi Küreselleşme
3.0 olarak isimlendirdi. Teması “Küresel ekonomide benim yerim nedir?”
sorusuydu.
Makineler dijitalleşti. Adam
Smith’ in üçüncü faktörü olan toprak yani sürdürülebilirlik bu dönem içinde
mecburen önem kazanacaktır. Birinci endüstri devriminden önce orta sınıftan bir
kişinin günlük enerji tüketimi 2,000 kcal ve etkilenen nüfus 130 milyon
kişiyken bugün enerji tüketimi 200,000 kcal ve etkilenen nüfus kabaca 2,5
milyar kişidir. Yani doğal kaynakların üzerindeki stres 2,000 kat artmıştır.
Geri dönüşüm, alternatif enerji, enerji verimliliği ihtiyaçtan gündeme
girmiştir.
Soğuk Savaş ve silahlanma krizi
bitti, Almanyalar birleşti, Berlin duvarı yıkıldı, SSCB dağıldı, Varşova Paktı
bitti, NAFTA, ILO, Green Peace kuruldu. Afganistan Savaşı, İran-Irak Savaşı,
Körfez Savaşı, Lübnan Savaşları çıktı. 11 Eylül yaşandı. Avrupa Birliği
genişledi. Aya inildi, uzay mekiği defalarca göreve çıkıp geri dönebildi.
Bill Gates ABD li, üniversiteden
terkti. 1975 te Microsoft' u kurdu, 1980 de DOS, 1985 te Windows, 1995 te
explorer, 2001 de X-box çıktı.
Steve Jobs ABD li, üniversiteden
terkti. 1976 da Apple kurdu, 1986 da Pixar' ı kurdu. 1985 te NeXT Computer,
1998 de MAC, 2001 de I-pod, 2007 de I-phone çıktı.
1946 da ENIAC çalıştı, bir oda
büyüklüğündeydi, 1955 e kadar hizmet verdi. 1965 te ilk PC Program101, 1976 da
Apple1, 1980 de Commodore ve Sinclair çıktı. 1980-1990 döneminde internet
yayılmaya başladı.
Bu dönemde analogtan dijitale
geçildi. Bilgi çağına girildi, medya önem kazandı. Cep telefonu, internet, TV
yayıldı. Hız çok önemli oldu, küreselleşildi, branşlar arasında veya
endüstriler arasındaki sınırlar belirsizleşti.
Özgürlük için iç savaşlar çıktı,
Arap Baharı yaşandı. Küreselleşme ve fason / taşeron ilişkileri yoğunlaştı.
Veri çokluğu anlamayı zorlaştırdı, veri yığınından işe yarayanları seçebilmek için özel uzmanlık
gerekmeye başladı, veri madenciliği ortaya çıktı. İnsan hakları daha kolay
izlenebilir oldu, dijital devrim insan hakları ihlallerini hızlıca medyaya taşıdı.
Bu döneme kaynak devrimi de
denilebilir. Yenilenebilir enerjiye geçiş, sürdürülebilir kalkınma, enerjinin
internet gibi küresel dolaşımı, küresel şebekeye uyumlu elektrikli araçlar,…
1950 de 75 şehir bir milyonu
geçmişti, 1976 da 191 şehir milyonluk olmuştu bile.
Tam entegre yerine konsolide
tedarik zinciri ön plana çıktı. Tedarik zincirini ilk defa 1982 de Keith Oliver
konu etti, 1990 da EDI - ERP kurumsal kaynak planlama yazılımlarıyla elektronik
veri alışverişi gündeme geldi, 1998 de Peter F. Drucker bu konuya vurgu yaptı,
VMI (Vendor Managed Inventory) kavramı oluştu. 1998 - 2003 arasında ASP
(Application Service Provider) denendi, 2003 - 2006 arasında SaaS (Software as
a Service) uygulamaları başladı. Aracılar ortadan kalkıyordu, B2B ve B2C
başladı. Giderek insanlar bilgi sistemlerine esir oluyorlardı, insanlar sisteme
uymak için çalışmaya başlamışlardı.
Peter F.Drucker ABD li
düşünürdür. Hedeflerle yönetim, bilgi işçisi, taşeronlaştırma, insan kaynağının
bir edim değil varlık olması, kamu yönetiminde yeni bakış, planlı emeklilikle
değişime yer açmak, homo economicus' un sonu, toplu halde hayatta kalma,
müşteriye servis, sürdürülebilirlik için kârlılık gibi çeşitli kavramları
ortaya attı.
Taichi Ohno Japon mühendistir.
1932 de Toyota Spinning de işe başladı, 1933 te otomatik tezgah duruşunu
sağlayan sistemin patenti İngiltere'ye satıldı. 1935 te A1 ve G1 isimli ilk
otomobiller üretilmişti. Ohno 1943 te Toyota Motor Company ' ye geldi. 1982 de
ABD de üretime başladılar. Toyota Üretim Sistemini yaratmıştır. Yalın
literatürde söz edilen 7 israfı listeledi. Tam Zamanında üretimi hayata
geçirdi.
Eliyahu M.Goldratt İsrailli
fizikçidir. Kısıtlar Yönetimini oluşturmuştur. Özel sektörde hiçbir deneyimi
olmayan akademisyen ve muharip subaydır. 1984 te The Goal, 1986 da The Race,
1990 da The Haystack Syndrome ve What is This Thing Called TOC?, 1994 te It's
Not Luck, 1997 de Critical Chain, 2000 de Necessary But Not Sufficient, 2008 de
The Choice, 2009 da Isn't It Obvious? kitaplarını yayınladı.
2.Dünya Savaşı esnasında Yöneylem
Araştırmaları gelişti, Navy bu teknikten çok yararlandı. 1947 de Simpleks
Metodu geliştirildi, doğrusal programlamayla optimizasyon başladı. Doğrusal
dünyadan bunu takiben Kritik Yol (CPM), PERT, yerleşim planı, coğrafi konum
seçimi, atama problemi, rota problemi, tedarik zinciri iyileştirmesi,
çizelgeleme ürünleri de çıktı. Hepsinde ortak olan noktalar determinizm ve
sınırsız kapasiteydi. Oysa ki üretim ve servis ortamında prosesler arasında
bağımlılık vardı, değişkenlik vardı ve kapasiteler elbette ki sınırlıydı!
Dolayısıyla bu ürünlerin hiç biri beklenen faydayı getiremedi.
CPM 1950 de Morgan Walker
tarafından oluşturuldu, 1959 da Allen Booz ile PERT e dönüştü.
1987 de Art Schneidman, Analog Devices firmasında ilk Balanced
Scorecard formunu denedi. Balanced Scorecard 1990 da Robert Kaplan ve David
Norton tarafından geliştirildi. Çok subjektif olması eleştirildi, finansal iyi
sonuç getiremediği için beğenilmedi.
1990 da Michael Hammer
Re-engineering kavramını getirdi. Müşteriye değer yaratmayan işlemleri
otomatize etmeyin, iptal edin dedi. Peşinden downsizing, rightsizing vb gibi
küçülme operasyonları geldi, Taylorizmin modern yüzü olarak eleştirildi,
gayriinsani bulundu. Finansal açıdan olumlu sonuç üretemedi. 1995 te Business
Process Management kavramına evrildi, aşırı bilgi teknolojisi bağımlıydı,
pratik bulunmadı.
1915 lerde henüz bilgisayarlar
yokken tekrar sipariş noktası, asgari sipariş miktarı gibi yöntemler
uygulanıyordu. 1934 te istatistiki stok kontrolü denendi. Bilgisayarlarla
birlikte 1962 de simulasyon yapılabildi, 1964 te Joseph Orlicky Malzeme İhtiyaç
Planlaması adındaki temel eseri yayınladı. 1970 te ilk ticari MRP yazılımı
piyasadaydı. Dönemin büyük firmaları peşpeşe bu sisteme girdiler, 1972 de
kapalı devre MRP haline geldi, 1980 de MRP II adıyla Üretim Kaynak Planlamaya
dönüştü. 1983 te Oliver Wight aynı eserin ikinci versiyonunu yayınladı. Veri
bütünlüğü ve değişkenlik sorgulanmaya başlandı. 1990 da internet ortaya çıktı,
ERP adı altında daha fazla entegrasyonla Kurumsal Kaynak Planlaması oluştu.
Çizelgeleme ihtiyaçları 1996 da APS (Advanced Planning & Scheduling)
yazılımlarına yol açtı. 2011 de Carol Ptak ve Chad Smith aynı eserin üçüncü
versiyonunu yayınladılar. Böylece MRP ye Kısıtlar Yönetimi ve Yalın izi de
eklenmiş oldu.
Yalın üretimi eşzamanlı üretim
teknikleri arasında değerlendirirsek geçmişi Benjamin Franklin'e kadar gider.
Franklin' e göre "aşırı stok israftır". Ancak Franklin' in çözümü
ürünün akışını sağlamak yerine tasarruf marifetiyle akarını kesmektir. Henry
Ford' un kitle tipi üretimi, adanmış makineler, değiştirilebilir standart
malzemeler, stok biriktirecek alanın olmaması, hareketli bant gibi nedenlerle
sahici bir akış sistemiydi. Hareketli bantlardan önce de prosesler arasında
yere çizilmiş kutucuklar vardı, kutu doluyken gerideki proses duruyordu. Frank
Gilbreth, Ohno'nun 7 israf listesindeki gereksiz hareketleri hedef almıştı.
Taylor bilimsel yönetim kapsamında iş içeriğini akışı sağlayacak şekilde
organize etmek istemişti. Shigeo Shingo SMED adı altında hızlı tip değişimi
için metodolojiyi geliştirdi. Genichi Taguchi kalitenin standarda uygunluk
olduğunu ve limitler içinde olsa bile saptıkça maliyet yaratacağını gösterdi.
Deming Toplam Kalite Yönetimi adı altında sürekli iyileştirme ve istatistiki
proses kontrolünü birleştirdi. Ohno bütün bunları alarak Tam Zamanında
Sistemini oluşturdu.
6Sigma çalışmaları yoğun
istatistik bilgisi gerektiriyordu, Toplam Kalite Yönetimi disiplini içinden
ayrılarak ihtisaslaştı. Değişkenliği söndürmek istiyordu oysa ki doğada
değişkenlik vardı, dolayısıyla yel değirmenlerine karşı savaşıldı. 1986 da
Motorola'da güzel sonuçlar alındı. 1995 te GE de Jack Welch ile çok bilinir
hale geldi. O dönemin şartlarında prosesler kontrol altında değildi, arz talebe
yetişemiyordu ve kısıt kaliteydi. Kalite henüz piyasaya giriş şartı değildi,
rekabet avantajıydı. Bu şartlar altında odaklanma olmaksızın değişkenliği
azaltma çabaları finansal iyi sonuçlar üretebildi. Sonraki senelerde bu denli
parlak sonuçlar alınamayacaktı. Uygulaması zordu, yüksek öğrenim gerektiriyordu
ve sahada anlaşılırlığı azdı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder