26 Kasım 2023 Pazar

Sürdürülebilirlik Standartları sürdürülebilirliği sabote ediyor! / Kasım 2023 / Satınalma Dergisi, 7 gün 7 gündem

Ağustos 2023 tarihli ve Bill Baue tarafından hazırlanan e-kitap doğru bildiklerimi tekrar gözden geçirmeye zorladı: The Lost Decade: Sustainability Standards Sabotage Sustainability. 

Yazarın en popüler sürdürülebilirlik standart raporlaması olan GRI (Global Reporting Initiative) kurucularından Allen White ile Kasım 2013 tarihinde yaptığı röportajda “on yıllık bir dönemin kaybedildiği, bir bu kadarını daha kaybetmeye dayanamayacağımız” vurgulanıyor.
Uçurumdan yuvarlanmak üzere olan bir araçta olduğunuzu ve içerdekilerin durmak / yön değiştirmek yerine, yeni araçlara navigasyon – ABS sistemleri takılması konusunu tartıştığını düşünün!

Sabotaj iki ana şekilde gerçekleşiyor: Birincisi, küresel etkiler yerine şirket seviyesine “izole edilerek” ve ikincisi, gerçekten önemli olan eşik değerler yerine geçmişle ve daha dar içerikle kıyaslayarak… GRI (Global Reporting Initiative), ISSB (International Sustainability Standard Board), ESRS (European Sustainability Reporting Standards), SASB (Sustainability Accounting Standards Board), IIRC (International Integrated Reporting Council) kurumları kronolojik sırada değerlendirilmiştir.

GRI 2002 – Özgün sürdürülebilirlik (authentic sustainability): 1997 senesinde GRI kurulduktan sonra sürdürülebilirlik bağlamı kavramını getiren G2 versiyonunu 2002 senesinde yayınlamıştır. Önemli bir gelişmedir, küresel etkiyi esas alan eşik değerlere vurgu yapılmıştır. Olumlu bir adımdır.

GRI 2006 – Bağlamsal Önem (context-based materiality): 4 ana prensiple (önemlilik, paydaş katılımı, sürdürülebilirlik, tümlük) kapsam belirleyen G3 versiyonu yayınlanmıştır. Önemlilik sosyal-çevre etkisinin finansal etkiyle kıyaslanarak belirlenmesi istenmektedir. Firmanın raporlamasını içten-dışa (firmanın paydaşlar ve yakın çevresine etkileri) ve dıştan-içe (küresel konuların firmaya etkileri) bağlamında yaparak bütüncül (holistic) bir yaklaşım göstermesi beklenmektedir.

GRI 2011 – Sabotaj başlıyor (sabotage): GRI, G3.1 adıyla “masum” bir güncelleme yapmıştır. Ana kavram aynı kalmış gibi görünse de Önem Matrisi grafiğindeki yatay eksen değiştirilmiştir. Yatay eksen “Ekonomik – Çevre – Sosyal Etkilerin Önemi” yerine “Şirket için önemi” olmuştur. Artık firmalar gezegene etkilerini değil, kendi etraflarını düşünmekle yetinebilecektir. Bu sonun başlangıcıdır. Sustainable Brands Aralık 2011’de bu gelişmenin sakıncalarını açıklayan bir makale yayınlamıştır. Dahası Ford şirketi 2004-2005 sürdürülebilirlik raporunda, yani henüz GRI güncellemesi yapılmadan, bu yaklaşımdan söz etmiştir!? Nasıl bunu önceden bilebilirler diyebilirsiniz. Sebebi belki de Ford’un GRI ana kurucularından biri olmasıdır!

GRI 2013 – Görmezden geliş: Sürdürülebilirlik Bağlamı uygulaması için kılavuzluk yapmayı red ettiği G4 versiyonu yayınlanmıştır. Kamusal geri bildirimlerdeki itirazlar bu versiyonu durduramamıştır. Sürdürülebilirlik raporlamasının esaslarını belirleyen kuruluş bu konuda kılavuzluk etmek istememiştir!

SASB 2013 – Standart, sürdürülebilirlik istemiyor: SASB gezegenin sınırları ve eşik değerlerin akademisyenlerin işi olduğuna, dahası kendi kontrolünde olmayan bu alanlarla ilgili firmaların sorumlu tutulamayacağına inanmıştır. Başka bir ifadeyle gezegenin kaynaklarını kullanan, kirleten firmalar verdikleri zararlardan sorumlu değillerdir! Kamusal geri bildirim itirazları bu yaklaşımı da durduramamıştır.

IIRC 2013 – Gezegenin sınırları mı? 2010 senesinde kurulmuştur. Gezegenin kaynaklarını ve eşik değerleri başka bir açıdan ele almıştır. Sınırlı kaynakların insanlığın mal-hizmet ihtiyaçlarını karşılamak üzere “mutabık kalınabilecek” eşik değerini ve bu eşik içinde ilgili kaynakların nasıl paylaşılacağını tartışmaya açmıştır. Kapitalist bir yaklaşımdır, artık “sürdürülebilirlik bir metadır” ve elbette pazarlık edilebilir!

ESRS 2014 – 2022 – Avrupa standardı: Avrupa Birliği gezegenin sınırlarını “biyo-fizik gerçeklik” yerine, IIRC’ nin ekonomik yaklaşımından ayrılarak politik pazarlık konusu olarak ele almıştır. Finansal ve Çevre-Sosyal Önemlilik konularını Çifte Önem (Double Materiality) adıyla yeni bir kavram gibi öne çıkarmıştır ancak bu kavram zaten GRI G3 versiyonunda vardır.

GRI 2020 – Performansa gerek yok… Exposure Draft of the GRI Universal Standards yayınlanmıştır. Standartta, kaynakların iyiyle kötüyü ayırt etmek için kullanılabilecek paylaşımı, eşik değerleri, hedefleri veya kıyaslama noktaları yoktur. GRI hala uygulamada rehberlik etmemektedir. Özetle raporlamanın özünü öldürmüştür (GRI has eviscerated the heart of sustainability reporting).

IIRC 2020 – Gezegenin sınırlarına yaklaşırken… Consultation Draft of the International <IR> Framework yayınlanmıştır. Aslına bakılırsa gezegenin sınırlarına yaklaşmak bir tarafa dokuz sınırın dördü çoktan aşılmıştır! IIRC kaynak sıkıntısına dikkat çekerken firmaları gezegene etkileri konusunda harekete geçmeye zorlamamıştır.

ISSB 2021 – 2023 – Elinde barut izi var! S1-General Sustainability-related disclosure requirements ve S2-Climate-related disclosure requirements dokümanları yayınlandı. IIRC ve SASB birleşerek VRF (Value Reporting Foundation) oluşturmuş ve sonrasında COP26’da IFRS (International Financial Reporting Standards) tarafından desteklenmiştir. Bu dokümanlarda gezegenin sınırlarına dair eşik değerlere yer verilmemiş ve firmaların çevreye etkisi yerine çevrenin firmalara etkisine odaklanılmıştır. Gelinen noktada sürdürülebilirlik ISSB standartlarında aynı anda her yerde bulunan ve görünmez bir kavrama dönüşmüştür (Sustainability is simultaneously ubiquitous and invisible in the ISSB standards).

ESRS 2022-2023 – Umudumuz… Delagate Act yayınlanarak ESRS1 ve ESRS2 zorunlu tutulurken, 5 çevresel – 4 sosyal – 1 Yönetim standardı “gönüllüye” değiştirildi. Gezegenin sınırlarına ilişkin eşik değerlerin konu edildiği standartların tekrar zorunluya çevrilmesi gerekmektedir. Her şeye rağmen GRI standardın yanaşmadığı eşik değerleri benimseyen ESRS, gelecekte gezegene faydalı olabilecek standart olarak umut vericidir.

Sürdürülebilirliğe en çok zarar verenler arasında maalesef sürdürülebilirlik standartlarını oluşturan kurumlar da vardır. 

Kaynak: Bill Baue, The Lost Decade: Sustainability Standards Sabotage Sustainability, August 2023

11 Kasım 2023 Cumartesi

Yayınlarım...

Maltepe Üniversitesinde Lojistik ve Tedarik Zinciri Yönetimi doktora programı öğrencisiyim. Dersli dönemlerimi tamamladım. Yeterlik sınavını geçtim. Tez Önerisi aşamasındayım.

Linkedin profilime ve Linkedin üzerindeki Scai.Tech sayfama bu bağlantılardan ulaşabilirsiniz.

Bu yazıyı "içindekiler" niyetiyle oluşturdum. 

Akademik dergilerde yayınlanan yazılarımı ve youtube üzerinde izlenebilen videolarımı derlemeye gayret ettim.


Akademik yazılar

  1. Gelir Dağılımı Adaletsizliğini Azaltmak İçin Simülatörlü Program Önerisi: İstanbul Üniversitesinin Sosyal Siyaset Konferansları Dergisinde Temmuz 2023 tarihinde yayınlandı. 
  2. Sadeleştirilmiş kısıt-tampon-bağ (S-DBR) ve yalın-hat dengesi yöntemlerinin simülasyonla kıyaslanması: Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesinin NÖHÜ Mühendislik Bilimleri Dergisinde Ekim 2023 tarihinde yayınlandı. Makalede söz edilen S-DBR simülasyon modeline ve yalın simülasyon modeline erişebilirsiniz.
  3. Trafik Akışı İyileştirmesinin Trafik Sıkışıklığını Azaltmaya Etkisi: Simülasyonlu Alternatif Bakış: ODTÜ'nün Trafik ve Ulaştırma Araştırmaları Dergisinde Ekim 2023 tarihinde yayınlandı.
  4. Stok Yönetiminde Min/Mak, Ekonomik Sipariş Miktarı ve DDMRP Politikalarının Simülasyonla Kıyaslaması: Manisa Celal Bayar Üniversitesinin Yönetim ve Ekonomi Dergisinde Mart 2024 tarihinde yayınlandı.
  5. Tedarik Zincirinde Direnç Konulu Literatürün Bibliyometrik Analizi: TMMOB Makina Mühendisleri Odasının Mühendis ve Makina Dergisinde Mart 2024 tarihinde yayınlandı.
  6. Talebe dayalı çekme tipi üretim yönetimine dönüşüm süreci: Bir hazır giyim firmasında uygulama : Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi JTOM dergisinde Temmuz 2024 tarihinde yayınlandı.

Video - TV yayınlar

  1. Üç mesaj ve üç çağrı: Küresel Kalkınma Amaçları, sürdürülebilirliğin zaman içindeki erozyonu, gelir dağılımı adaletsizliğine ilişkin simülatör fikri, gençlere finansal okuryazarlık için "oyunlu" eğitim ve destek çağrısı içeren 35 dakikalık Üniversite TV yayınıdır, Kasım 2022 tarihlidir. 
  2. Tekstil Sektöründe Sürdürülebilirlik: Yeşil Büyüme kanalında Kasım 2023 tarihinde yayınlanan 80 dakikalık röportajdır. KOBİ ölçeği için sürdürülebilirliğin neden önemli olduğu, nasıl sağlanacağına dair yapılabilir yol haritası üzerinde konuşulmuştur.

Trafik Akışı İyileştirmesinin Trafik Sıkışıklığını Azaltmaya Etkisi: Simülasyonlu Alternatif Bakış / 2023 / makale

ÖZ: Çalışmanın amacı büyük şehirler için çevre yolunda dinamik trafik akışına uygun düzenlemelerle akışı iyileştirerek emisyonu azaltmak, seyahat süresini uzatan beklemeleri azaltarak yakıt tasarrufu sağlamaktır. Bir çevre yolundaki trafik akışı için farklı kuralları içeren senaryolar Goldratt Research Labs tarafından AnyLogic üzerinde hazırlanan Traffic Flow paket simülatörü kullanılarak operasyonel bazda kıyaslanmıştır. Yaygın kullanılan statik ve sensörlerle desteklenen hibrit uygulamalar yerine trafik yoğunluğuna dayalı katılım sınırı içeren dinamik sistem kullanıldığında yoldan geçen araç sayısı artmakta ve seyahat süresi kısalmaktadır. Büyüyen şehirler ve artan lojistik hacim çevre yol düzenlemesini gerektirmektedir. Özellikle transit geçişlerdeki yerleşim yerlerinde ve trafik yoğunluğu yaşanan büyük şehirlerde mevcut trafik sensörleriyle bağlantılı olarak kullanılabilecektir. Çevre yolu trafik düzenlemeleri arasında İstanbul’da uygulanmayan akıllı sinyalizasyon, yan yolun akıllı geçiş tercihine bağlanması, yola katılım sınırlaması, otoyolda trafik sinyalizasyonu gibi alternatifler simülasyon ortamında değerlendirilmiştir. Metot içindeki acil geçiş – araba – kamyon kurgusu, iş dünyasındaki acil işler – normal kapsamlı işler – geniş kapsamlı işler olarak yorumlandığında proje yönetimi için de geçerli görünmektedir.

Anahtar kelimeler: çevre yolu, trafik akışı, akıllı sinyalizasyon, simülasyon

Bağlantı: https://doi.org/10.38002/tuad.1274489 


12 Ekim 2023 Perşembe

Ekonomiler Büyümek zorunda mı? / Ekim 2023 / Satınalma Dergisi sayı 130

Görselleri içeren yayınlanmış yazıya bakabilirsiniz. Sürdürülebilirlik konusundaki ortak payda Birleşmiş Milletlerin Küresel Kalkınma Amaçları (UNSDG) gibi görünüyor. 

Ancak Gezegenin Sınırları (Planetary Boundaries)  kavramı bugün giderek bozulan insan-gezegen dengesini daha iyi vurguluyor.

SDG8-İnsana yakışır iş ve ekonomik büyüme amacını karşılamak için ekonominin büyümesi, büyümek için daha fazla üretmesi ve tüketmesi gerekiyor. Oysa UNSDG12-Sorumlu üretim ve tüketim amacında da daha az kaynak kullanımı, dolayısıyla daha az tüketim yani daha az üretim isteniyor. Geri dönüşümlü malzemeyle doğal kaynak kullanmadan üretim yapılabilse dahi, kalitenin korunması için entropi kanunu gereği olarak her seferinde “sıfır” hammadde ilavesi gerekecek, yine emisyon – atık oluşacaktır.  

Küresel ölçekte, her ülkede, ekonomik büyüme birinci önceliktir!

   

1968 yılında Robert F. Kennedy özetle “GDP (Gross Domestic Product, GSYİH-Gayri Safi Yurt İçi Hasıla) bizi biz yapan değerleri dikkate almıyor” demiştir. GDP ile malzeme kullanım ve enerji tüketimleri paralel seyretmesine rağmen GPI (Genuine Progress Indicator, iyilik hali endikatörü) olumsuz etkilenmektedir.

Yoksulluğun giderilmesi için ekonomik büyümenin gerektiği iddia edilmektedir. Ancak GDP artışıyla ifade edilen ekonomik büyüme aslında gelir dağılımı adaletsizliğine yol açmaktadır. Jason Hickel “Yoksulluğun (kişi başına 5 USD/gün gelir) giderilmesi için GDP nin 175 katına çıkarılması gerektiğini ve bunun kaynak kullanımını da 175 kat artıracağını” söylemektedir.

Gelişmiş ülkelerin lehine önemli bir çarpıklık vardır. Gelişmenin bedeli olan kirlilik-iklim krizi vb sorunlar bugün tüm dünyaya mal edilmektedir. Bir yılda yenilenen kaynakların tüketildiği tarihi gösteren World Overshoot Days her sene daha da geriye gelmektedir. Dahası hiçbir ülkede sosyal ihtiyaçlar karşılanamamaktadır.  







Her şeye rağmen ekonomik büyüme istenmektedir!

Masum bir hedef gibi görünen %3 büyüme aslında 24 yılda iki katına ve 100 yılda 19 katına büyümek anlamına gelmektedir. Doğada hiçbir alanda bu ölçekte büyüme söz konusu değildir. Tek istisnası kanserdir ve kontrolsüz büyüme “ağır tedaviye” rağmen çoğu zaman ölümle sonuçlanmaktadır.

Dahası bu uğurda güvence John Kerry’ nin ifade ettiği gibi” henüz var olmayan teknolojilerdir”. Gerçekleşen bazı teknolojilerse henüz uygulanabilir-ölçeklenebilir halde değildir. Naomi Klein bu durumu “ekonomik sistemimiz doğayla savaş halindedir” şeklinde özetlemektedir. 

 



DEGROWTH akımı bu döngünün dışına çıkarak, homo sapiens’in gezegenle “barışmasını” öncelemektedir.

Degrowth  “aşırı tüketen ülkelerde, planlı-demokratik şekilde malzeme/ enerji tüketimini azaltarak küresel  iyilik ve adaleti sağlamak” tır.

Degrowth için iki aşamalı bir plan önerilmektedir:

Birinci aşama: İyilik halinin, ekonomik büyümeden ayrılması

·        Temel hizmetlerin sağlanması (eğitim, sağlık, toplu taşıma, barınma, gıda, enerji-su-internet için kotalı erişim)

·        Çalışma haftasının 3-4 güne düşürülerek mevcut işlerin paylaşılması (istihdam)

·        Yerel yönetim fonlamasıyla “isteyen herkese çalışma-iş garantisi” sağlanması

·        Çalışamayanlara veya çalışmak istemeyenlere asgari temel ücret verilmesi



İkinci aşama: Malzeme ve enerji tüketiminin azaltılması

·        Fosil yakıt, biftek, özel jetler, silahlar, tek kullanımlık ürünler, fast fashion, aşırı büyük konut inşaatları, ticari havayolları, uzun menzilli tedarik zincirleri gibi çevreye zararı olan endüstrilerin küçültülmesi

·        Planlı ürün ömrü (bilerek bozulması, güncellenmesi sağlanan ürünler) ve gıda atıklarının sona erdirilmesi

·        Reklamların iptal edilmesi

·        Sahiplik yerine “kullanım hakkına” geçilmesi


6 Ekim 2023 Cuma

Açık Öğretim ders kitaplarının zihin haritaları

DEPOLAMA VE ENVANTER YÖNETİMİ 


 










DIŞ TİCARETTE GİRİŞİMCİLİK











İSTATİSTİK











İŞLETME YÖNETİMİ











İŞLETMELERDE KARAR VERME TEKNİKLERİ












LOJİSTİK YÖNETİMİ












PAZARLAMA YÖNETİMİ












YÖNEYLEM ARAŞTIRMASI - I



21 Eylül 2023 Perşembe

Tekstil-Hazır Giyim Sektöründe Sürdürülebilirlik Görünümü / Eylül 2023 / Satınalma Dergisi sayı 129

Avrupa Birliği (AB) Yeşil Mutabakat (Green Deal), Özen Yükümlülüğü (Due Diligence), Artırılmış Tedarikçi Sorumluluğu (Extended Responsibility of Suppliers), Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları (UN Sustainable Development Goals) paralelinde kişisel Tekstil-Hazır Giyim sektör değerlendirmemdir. Görselleri içeren yayınlanmış yazıya bakabilirsiniz.

Küresel bir sürdürülebilirlik eğilimi var. İklim değişimi çok bileşenli, etkileşimli ve devingen bir konu olmasına rağmen indirgemeci bakış açısıyla kimi zaman sadece izlenebilirlik veya sürdürülebilir elyaf kullanımı veya karbon emisyonunu azaltmak gibi tekil başlıklara odaklanılıyor. Dr. Howard Dryden’ın 2022 tarihli makalesine bakmak isteyebilirsiniz.

Bu çerçeveden bakıldığında UN SDG13-İklim Eylemi, SDG14-Sudaki Yaşam ve SDG15-Karasal Yaşam amaçları doğrudan çevreyle ilgiliyken, SDG12-Sorumlu Üretim ve Tüketim amacı aşırı üretimi önleyerek dünya kaynaklarının gereksiz tüketimini azaltmayı öncelemektedir. Ancak bu amaç SDG8-İnsana Yakışır İş ve Ekonomik Büyüme amacıyla çelişkilidir. Ekonomik büyüme tüketim-üretimle sağlanırken SDG12 bunu azaltmaktan söz etmektedir. Birleşmiş Milletler Türkiye sayfasında hedefleri alt amaçlarıyla birlikte bulabilirsiniz.

Benzer şekilde AB Yeşil Mutabakat kapsamında AB bölgesini “kimyasallardan-ambalaj atıklarından” koruyarak temiz tutmayı, bu konuda AB merkezli firmaların maliyet kaygısıyla AB dışındaki üretimlerinde sorumsuz davranmalarını önlemek üzere Özen Yükümlülüğünü ve Artırılmış Tedarikçi Sorumluluğunu, iklim eylemlerine katkı sağlamak üzere yeşil enerji kullanımı ve Sınırda Karbon Düzenlemesini gündeme almıştır. 

AB merkezli markaların Türkiye çalışma pratiği bu mevzuata göre zaman içinde değişmeye başlamıştır. Markalar, tedarikçilerinden izlenebilirlik, sürdürülebilir elyaf ve sipariş takip ettikleri portallara kayıt olmalarını ve beyan usulüyle veri girmelerini istemektedir. Girilen verinin bir kısmı üçüncü taraf belgelendirme kuruluşları (Intertek-SGS-BV gibi sosyal-çevre uygunluk, test hizmetleri; Control Union-USB-GCL gibi sürdürülebilir elyaf sertifikalama hizmetleri; Bettercotton gibi iyi uygulamalara katkı hizmetleri) tarafından desteklenmekte, bir kısmı yine üçüncü taraf denetim kuruluşları tarafından rastgele denetimlerle doğrulanmaktadır.

Mevzuat dijital pasaport adıyla ürün etiketlerinden izlenebilme kabiliyetini arzu etmektedir. Çeşitli firmaların bu konuda farklı alternatifleri (Oekotex Made In Green, Renoon, Haelixa gibi) vardır ancak henüz sektörel mutabakat sağlanamamıştır. Tedarik Zincirleri seviyeleriyle tarif edildiği için To-T1-T2-T3-T4-T5 olarak ayıracak ve üçlü muhasebe (Triple Bottomline: PPP: People, Planet, Profit; Sosyal-Çevre-Yönetim) başlıklarında değerlendireceğim. Her ana başlıkta bildiğim programları, AB yaklaşımını ayrıştırmaya ve kanımca boşluk olan alanları göstermeye gayret edeceğim.

Önce söz konusu programları kısaca hatırlayalım:

·        GOTS: Global Organic Textile Standards kuruluşunun prestijli organik ürün belgesidir, kimyasal yönetimi, kurum içi izlenebilirlik ve sosyal kurallar (adil ücret sorgusu vardır) içerir. Ürüne verilen belgedir, GOTS onaylı logoyu ürün etiketlerinde kullanma zorunluluğu genellikle markaların GOTS belgeden kaçınmasına yol açmaktadır. Kurumlar kapsam sertifikasıyla ve işlemler kütle denkliğine uygun olarak transfer sertifikasıyla belgelendirilir, portala kayıt edilir.

·        GRS: Global Recycled Standard, Textile Exchange tarafından geri dönüşüm için sağlanan sertifikadır. Genellikle polyestere özgü olduğu sanılmakla birlikte her elyaf (örnek pamuk) için geri dönüşüm söz konusu olabilmektedir. GOTS gibi ürüne verilir, kimyasal yönetimi, kurum içi izlenebilirlik ve sosyal kuralları (adil ücret sorgusu vardır) içerir. Textile Exchange onaylı logoyu ürün etiketlerinde kullanma zorunluluğu markaların mesafeli durmasına neden olmaktadır. Kurumlar kapsam sertifikasıyla ve işlemler kütle denkliğine uygun olarak transfer sertifikasıyla belgelendirilir, portala kayıt edilir.

·        OCS: Organic Content Standard, Textile Exchange tarafından sağlanır. Sadece izlenebilirlik ve çok temel sosyal kuralları içermesi ve uygulaması-sağlaması-maliyet uygunluğu kolaylığıyla özellikle atölyeler tarafından tercih edilmektedir. Ürün etiketlerinde logo kullanma mecburiyeti olmaması markalar açısından da uygun bulunmaktadır. Kurumlar kapsam sertifikasıyla ve işlemler kütle denkliğine uygun olarak transfer sertifikasıyla belgelendirilir, portala kayıt edilir. In-conversion programıyla tarlaya kadar uzanmaktadır. Pamukla sınırlı değildir.

·        RCS: Recycled Claim Standard, Textile Exchange tarafından sağlanır. Sadece izlenebilirlik ve çok temel sosyal kuralları içermesi ve uygulaması-sağlaması-maliyet uygunluğu kolaylığıyla özellikle atölyeler tarafından tercih edilmektedir. Ürün etiketlerinde logo kullanma mecburiyeti olmaması markalar açısından da uygun bulunmaktadır. Kurumlar kapsam sertifikasıyla ve işlemler kütle denkliğine uygun olarak transfer sertifikasıyla belgelendirilir, portala kayıt edilir. Polyesterle sınırlı değildir.

·        BCI / BCP: Better Cotton Initiative / Better Cotton Platform Sertifika programı değildir, pamuk tarlalarındaki üretim-üretici-hayat-çevre şartlarını iyileştirmeyi hedefler. Çırçıra kadar fiziki ayrım ve kütle denkliği gözetir, çırçırdan perakendeye kadar sadece kütle denkliği takip eder, ayırma yoktur, ürüne verilen bir belge değildir, dünyanın herhangi bir yerindeki bir pamuk çiftçisine veya pamuk tarla ekosistemine katkı yaptığınızı gösteren bir nevi “kontür” sistemidir. Markalar ve iplikçiler üyelik, diğer tedarikçiler platform kullanımını tercih eder. Tedarik zinciri boyunca platform üzerinden işlem belgesi düzenlenebilir.

·        REEL: Cotton Connect bir İngiliz sosyal kuruluşudur, izlenebilirlik için Haelixa iş birliğiyle TraceBale yazılımını kullanır, hizmete erişim ücretlidir. Çırçırdan başlayarak pamuk DNA sı üzerinde insana ve çevreye zararı olmayan bir iz bırakılır ve gerektiğinde özel cihazlarla okunarak ürünün orijini belirlenir. Odaklandığı alan tarladan çırçıra kadardır, sosyal kurallar ve çevre bilinciyle pamuk – keten tarımını ve bu ürünlerin tedarik zincirlerini iyileştirmeyi hedefler.

·        Euro Flax: Bureau Veritas tekelinde ve Fransa merkezli bir keten menşei belgelendirmesidir. Çok yavaş işleyen bir süreç tecrübe ediyorum.

·    Sorumlu Viskon: Lenzing, Birla, Canopy Renewcell, Naia gibi çeşitli formatlarla sorumlu viskon üretimini izleyebilmeyi amaçlar. Testlerle ürün doğrulaması yapılır. Ancak belgeli viskon kullanımının doğayı korumaya ne derece katkısı olduğu tartışmalıdır.

·        Diğer: Yün (RWS-Responsible Wool Standard), kaz tüyü (RDS-Responsible Down Standard), asetat, gibi çeşitli elyaflardır.

·        MRSL: Most Restricted Substances List Müşterilerin tedarikçi sözleşmelerinin ekinde yer alan çevre ve insan sağlığına zararlı kimyasalların listesidir. Bu listedeki malzemeler kullanılmamalıdır.

·        ZDHC: Zero Discharge of Hazardous Chemicals Çok ortaklı bir girişimdir, bir platform üzerinde sıfır çevresel zararlı atık seviyesine ulaşabilmek için yaş işlemlerin girdi, süreç ve çıktılarını iyileştirmeyi hedefler.

·        FEM: Facility Environment Module, Higg Index tarafından sağlanır, markaların öncülüğüne oluşan bir yapıdır, öz değerlendirmeyi takiben akredite üçüncü taraf kuruluşların doğrulamasını gerektirir. Seçilen baz yıla göre uygulama içindeki kriterlerde iyileşmeyi takip eder, %skor tayin eder, sistemde biriken veriyle kıyaslama fırsatı sağlar. Skor ve rapor bir yıl süreyle değişmez.

·        GTW: Green To Wear, ıslak işlemli üretimler için Inditex standardıdır, kimyasal kullanımı, atık su evsafı, testlerle doğrulama, üçüncü taraf denetimleri içerir.

·   Oeko-tex STD100: Süreçte ve üründe kimyasal kalıntı testlerindeki sonuçlara göre “temiz-güvenli” anlamına gelen sistem belgesidir.

·        ISO14001: Uluslararası Çevre Yönetim Sistemi Sertifikasıdır, yeterince etkin olduğunu düşünmüyorum.

·        ISO9001: Uluslararası Kalite Yönetim Sistemi Sertifikasıdır, yeterince etkin olduğunu düşünmüyorum.

·        Oeko-tex STeP: Çevre, kimyasal yönetimi ve sosyal konuları kapsayan skora göre sınıflandırma yapan, çift denetimli sistemdir. Öz değerlendirme portal üzerinde doldurulur, denetçi doğrulamaya gelir.

·        SEDEX: Supplier Ethical Data Exchange, İngiltere merkezlidir, markların öncülüğünde kurulmuştur, tekraralı denetimlerden sakınmak ve raporlama standardı oluşturmak amaçlıdır. Sadece akredite üçüncü taraf denetimi yapılması halinde Disney (FAMA) tarafından tanınır. Maliyet uygunluğu, skorlama yapmaması, çevrimiçi veya sahada denetim tekrarıyla düzeltme olanağı vermesi, diğer programlara göre daha temel seviyede olması nedeniyle sahada yaygın denetim programıdır. Kıta Avrupası müşterileri (özellikle Fransa) bu programı değil, BSCI programını isterler.

·        BSCI: Business Social Compliance Alliance, Kıta Avrupasının sosyal uygunluk programıdır, Sedex’e göre daha ağır şartlar içerir, tedarik zinciri boyunca yayılım beklentisi vardır, çevrimiçi düzeltme olanağı verir ancak düzeltmeler tamamlansa bile skoru güncellemez. Adil ücret sorgusu vardır. BEPI adıyla çevresel uygunluk programı da sağlamaktadır.

·        FSLM: Facilitt Social Labor Module Higg Index tarafından sağlanır, markaların öncülüğüne oluşan bir yapıdır, öz değerlendirmeyi takiben akredite üçüncü taraf kuruluşların doğrulamasını gerektirir. Puanlama % cinsinden yapılır her marka kendi sistemine uygun olarak değerlendirir, veriler genellikle SLCP sistemine aktarılır. Herhangi bir aksiyon takibine izin verilmez, skor ve rapor bir yıl süreyle sabit kalır.

·        Teknik Denetimler: Kalite güvencesini sağlayarak ürünlerin sevk gününde kalite kaynaklı gecikmesini önlemek ve olası müşteri şikayetlerini azaltmak üzere sipariş hayat döngüsünü takip eden önemli noktalarda işletmede kurulu sistemin değerlendirilmesidir. Firmalarda kimi zaman kalite ve denetim bağı kurulamayarak farklı departmanlara sorumluluk verilmektedir. Ancak doğrusu kalite güvence departmanının teknik denetimi kendiliğinden ve müşteri talebiyle yapılmasını sağlamak, uygunluğunu iyileştirmektir.

Değerlendirmemin özeti aşağıdaki tabloda görülmektedir. Soru işaretleri ilgili konuda henüz yeterli bilgi sahibi olmadığım alanlardır. Örneğin markalar kendi ülkelerinde bilinen çeşitli sosyal programları takip etmektedirler ancak bunları henüz incelemiyorum. Siyah renkle kapatılanlar geçersiz olanlardır, örneğin sentetik elyafta tarla konusu yoktur. Yeşil renkte olanlar bana göre kapsanması gerekirken henüz boş kalan alanlardır.

·        Sosyal Boyut: AB’ nin sosyal konulardaki yaklaşımı izleyebildiğim kadarıyla T3-İplik seviyesiyle sınırlıdır. Bu bölgede çiftçi için CC ve BCI etkindir, BCI da sosyal konular anılır ancak bir referans standart yoktur. CC mevcut sosyal standartlara benzer şekilde çiftçiler için bir sosyal kural seti önermektedir. Çırçırda sosyal kural konusu sadece CC de yer almaktadır. Her aşamada bir alt seviyenin sorumluluğu üst seviyedeki tedarikçiye verilmektedir ancak konfeksiyon firmalarının cirosu-gücü alt seviyedeki kumaşçılara göre son derece düşüktür, dolayısıyla konfeksiyon üreticisinin kumaş üreticisine yaptırımı neredeyse “yok” düzeyindedir. Markaların sosyal açıdan güvenli-şeffaf-izlenebilir tedarik zinciri algısında iplik-çırçır aşamaları eksiktir ve alt seviyelerdeki üreticilerin sorumluluğundan kaçınmaktadırlar.

·        Çevresel Boyut: AB’ nin çevre konusundaki yaklaşımı T2-kumaş/aksesuar üretimiyle sınırlıdır. İplik ve çırçır yoktur, tarlalar sadece gıda güvenliğiyle ilişkili olarak ele alınmıştır. OCS programı In-conversion olarak tarlaya kadar uzanmaktadır. Bettercotton izlenebilirliği çırçıra kadardır, tedarik zincirinin diğer aşamalarında izlenebilirlik beyana ve rastgele doğrulama denetimlerine tabidir. Lenzing ürün testiyle kullanılan elyafı kontrol eder, elyafın uygunluğu Lenzing beyanına göredir. Birla bir portal üzerinde izlenebilirlik sağlar ancak müşteriler siparişi portalda açmadan portal kullanılamadığı için tecrübe etme şansım olmadı. Çevre denetimleri bir anlık “fotoğraftır”, yıl boyunca işleyişi tanımlamakta yetersiz kalır. Son olarak tahmine dayalı satış ve üretim işleyişi aşırı üretime – bazı ürünlerde aşırı stoka – bazı ürünlerde yetersiz stoka neden olmaktadır. Bu tavır miktar iskontoları sayesinde tedarik zincirinin tamamına sirayet etmektedir. Markaların çevresel açıdan sürdürülebilirlikleri denetim-belge koleksiyonundan ibarettir, “yasak savmadır”.

·        Yönetim Boyutu: Firmalar para kazanabildikleri sürece hayatta kalacak, dolayısıyla sürdürülebilirlik uğruna yapılan çalışmalar uzun soluklu olabilecektir. Mevcut yapıda tekrarlı ve pahalı denetimler, çeşitli portallara yapılan veri girişleri zaman almakta, maliyet yaratmakta ve yeterince etkin olmamaktadır. ISO9001 Kalite Yönetim Sistemi belgesi bence yeterince etkin değildir. Firmaların benzer içeriği dikkate aldıkları teknik denetim programları yine anlık “fotoğraftır”, denetimden sonra firmada alışılmış çalışma biçimi devam edebilmektedir. Yakın zamanda bazı markalarda final kontrol performansına (sadece geçme oranı değil, aynı zamanda ortalama hata puanı) göre teknik denetim tekrarı uygulamasına başlanmıştır.  Markaların, tedarik zincirinde sürdürülebilirlik için sağladıkları katkı sadece çeşitli programlara zorlamaktan ibarettir, olumlu uygulamaların fiyata yapılan ilavelerle desteklenmesi söz konusu değildir. Bulunurluk esaslı abonelik tarzı benzeri farklı iş modelleri tekstil-hazır giyim tedarik zincirinde henüz benimsenmemiştir.

Değerlendirmenin kişisel algım, anlayışım, tecrübe ve görgümle sınırlı olduğunu hatırlatmak isterim. Lütfen sorgulayarak yorumlayınız.

17 Eylül 2023 Pazar

Şahane Toptancı! / Ağustos 2023 / Satınalma Dergisi sayı 128

Şahane Hatalar Cumartesi kitabını okurken bu formatta tedarik zinciri öyküsü yazmayı istemiştim. Aynı başlangıç ve vereceğiniz kararlara göre farklı sonları olan bir öykü… Karar verdiğinizde ilgili numaraya atlayarak okumaya devam edin lütfen.

Yayınlanan yazıya ulaşabilirsiniz.

Kazanmanın coşkusu kaybetme korkusunu aştığında dönüşüm başlayacaktır.

scai>tech   /  blog sayfası   /  FILLRATE100 / OTIF100 



Rekabet Üzerine… / Temmuz 2023 / Satınalma Dergisi sayı 127

Michael Porter’ ın 1985-2008 dönemindeki çeşitli yazılarının bir araya getirildiği Rekabet Üzerine isimli kitabının dar kapsamlı içeriğini paylaşmak istedim.
Görselleri içeren yazıya ulaşabilirsiniz. Benim ilavelerim italik dizilidir.

Bölümlerin geniş özetini blog sayfamda bulabilirsiniz (http://daha-iyisini-yapabilirmiyiz.blogspot.com/ ). Özetlerin tamamına baktığımda kelimelerin analizini gruplandırarak vermek istedim:

 

Rekabet: Rekabet (169), strateji (71), taktik + operasyon + plan (0+15+23)

Değer: değer zinciri (13), tedarik zinciri (1), değer + kâr (72+5), maliyet (55)

Odak: talep + satış + pazarlama (12+12+6), arz + üretim + lojistik (6+7+6),

İyileştirme: verim + etkin + üretken + optimizasyon (21+33+11+3), sürdürülebilirlik + çevre + sosyal (14+26+10), kalite (15).

Bölüm 1-Stratejiyi Şekillendiren 5 Rekabet Kuvveti / 2008: Yeni girişim tehdidi (kolaylaştıran ve zorlaştıran faktörler), Tedarikçilerin gücü (ikame edilebilirlik, sektörel bağımsızlık, değiştirme maliyeti, farklılaştırılmış ürünler), Alıcıların gücü (sayısı, ürünlerin standartlığı, fiyata duyarlılık, kalite beklentisi), İkame tehdidi (çekici fiyat-performans oranı önerisi, örnek: video konferans, seyahatin ikamesidir), Mevcut rakipler arasındaki çekişme (rekabet yoğunluğu, fiyat dışı rekabet, sektör yapısı). Bir şirketin her sektör için ayrı stratejilere ihtiyacı vardır.

Bölüm 2-Strateji Nedir? / 1996: Operasyon etkinliği strateji değildir. İyileştirme teknikleri amaç değil, araçtır. Genel üstünlük bir şirketin bazı faaliyetlerinden değil, tüm faaliyetlerinden doğar. Kıyaslama (benchmarking, bence ERP yazılım-danışmanlığıyla gelen best practice de bu etkiyi yaratıyor) şirketleri birbirlerine benzetir. Kârlı büyümenin bir yolu, rakiplerin tek başlarına taklit etmeyi olanaksız veya masraflı bulacağı özellik / hizmetler sunarak, mevcut faaliyet sistemini destekleyen strateji genişlemelerine yönelmektir. Operasyon etkinliği bir faaliyette mükemmellikken, strateji faaliyetleri birleştirmektir. Operasyon etkinliğini iyileştirmek, yönetimin zorunlu bir parçasıdır ama strateji değildir. Stratejik uyum (strategic fit) faaliyet-strateji tutarlılığı, faaliyetlerin birbirini pekiştirmesi veya çaba optimizasyonu şeklinde sağlanır.

Bölüm 3-Enformasyon Nasıl Rekabet Üstünlüğü Sağlar? / 1985: Bilişim teknolojisi bilgisayardan ibaret değildir. Optimizasyon seçim (trade-off) yapmaya zorlar. Bir şirketin farklılaşma kabiliyeti, her değer faaliyetinin alıcı ihtiyaçlarını karşılamaya yaptığı katkıyı yansıtır. Şirketi farklılaştıracak rekabet avantajını yaratabilir. Uygulamada sırasıyla enformasyon yoğunluğuna bakın, bilişim teknolojisinin sektördeki rolünü belirleyin, rekabet üstünlüğü yaratma kabiliyetini değerlendirin, farkın nasıl oluşturulduğunu gözden geçirin, yararlanmak için bir plan yapın.

Bölüm 4-Strateji ve İnternet / 2001: İnternet her zaman bir lütuf değildir: Sektör içinde genel kârlılığı düşürüyor ve iş uygulamalarını benzeştirerek sürdürülebilir rekabet üstünlüğü kazanmayı zorlaştırıyor. İnterneti yerleşik faaliyetlerinden ayrı olarak değil, tamamlayacak şekilde kullanmak gerekir. Farklı bir stratejik yön olmadığında, artan hız ve esneklik işe yaramaz. Temel internet uygulamaları asgari zorunluluğa dönüşecek; yani şirketler bu uygulamalar olmadan ayakta duramayacak ama onlardan bir fayda elde edemeyecekler. Yerleşik bir şirketin karşılaşacağı en büyük tehdit, ya interneti hiç uygulamamasından ya da stratejiden yoksun uygulamasından doğar.

Bölüm 5-Rekabet Üstünlüğünden Şirket Stratejisine / 1987: Rekabet Stratejisi, bir şirketin rekabet ettiği iş alanlarının her birinde nasıl rekabet üstünlüğü yaratılacağını ele alır. Dört temel şirket stratejisi kavramı vardır: Portföy Yönetimi (benzer içerikli şirket satın alımları), Yeniden Yapılandırma (alınan şirketlerin iyileştirilmesi, verimsizlerin elden çıkarılması), Beceri Aktarımı (Değer zinciri çerçevesinde üstün yeteneklerin zincirde paylaşımı, sinerji) ve Faaliyet Paylaşımı (maliyet-fayda analizi). 

Bölüm 6-Ulusların Rekabet Üstünlüğü / 1990: Ulusal zenginlik yaratılır, miras kalmaz. Ulusal seviyede anlamlı tek rekabetçilik kavramı üretkenliktir. Rekabet üstünlüğünü korumanın iki önkoşulu vardır: Şirketin küresel bir stratejisi olmalıdır. Daha sürdürülebilir üstünlükler yaratmak, genelde bir şirketin mevcut üstünlüklerini, halen bir avantaj olsalar bile, geçersiz kılmasını gerektirir. Ulusal üstünlük elması şekildeki gibidir. Şirketlere öneriler: İnovasyon baskısı oluşturun, en yetkin rakipleri teşvik unsuru olarak kullanın, erken uyarı sistemleri oluşturun, ulusal elması geliştirin, yerel rekabeti memnuniyetle karşılayın, diğer ülkelerdeki seçici üstünlüklerden faydalanmak için küreselleşin, ittifakları kullanırken seçici olun, rekabet üstünlüğünü destekleyecek merkez üssü belirleyin.

Bölüm 7-Kümelenmeler ve Rekabet / 1998: Kümelenmeler, birbirleriyle rekabet eden, ama aynı zamanda işbirliği de yapan belirli alanlarda birbirine bağlı şirketler, uzman tedarikçiler, hizmet sağlayıcılar, ilgili sektörlerdeki firmalar ve bağlantılı kurumlardan (örneğin, üniversiteler, standart kurumları ve ticaret birlikleri) oluşan coğrafi yoğunlaşmalardır. Sinerji yaratır. Kümelenme oluşumu düşük yerel eğitim ve beceri seviyeleri, teknolojideki zayıflıklar, sermaye erişim eksikliği ve az gelişmiş kurumlar yüzünden engellenir. Sanayi teşvik ve kısıtlamaları olumsuz etkileyebilir. Üniversite ve teknik okul programları ihtiyaçlarla uyuşmayabilir. Kümelenme ekonomik kalkınma için zorunludur.

Bölüm 8-Coğrafi Konumlar Arası Rekabet / 1999: Coğrafi konum hala önemlidir. Merkezin güç ve yetkinliği yerele dağıtılırken, yereldeki dağınık faaliyetlerin koordine edilmesi gerekir. Rekabet üstünlüğü faktör verimliliğindedir. Yenilikçi kapasite geliştirilmelidir. Rekabet üstünlüğü çarpıcı biçimde yerelleşiyor. Bu bariz ikilem, verimlilik ve yenilikçiliği yücelten yeni uluslararası rekabet modeliyle açıklanabilir.

Bölüm 9-Yeşil ve Rekabetçi / 1995: Herkes yaşanabilir bir gezegen istiyor ama diğer yandan rekabetçiliğe zarar verdiği düşünülüyor. Bu yaklaşım 1980 lerin kalite devrimine benziyor. Bugün kalite artarken maliyetlerin düşebileceği fikrini kavramakta zorlanmıyoruz. İlkeler benzer: Girdileri daha etkin kullan, tehlikeli ve işlenmesi zor malzemelere ihtiyacı ortadan kaldır, gereksiz faaliyetlere son ver. Yeni yaklaşım, çevre gelişimini ve rekabetçiliği bir araya getiriyor. Kaynakları boşa harcayan yöntemlere takılıp kalan ve çevre standartlarından "çok pahalı" oldukları için vazgeçen gelişmekte olan ülkeler asla rekabetçi olamaz ve yoksulluğa düşer.

Bölüm 10-Şehir Merkezlerindeki Varoşların Rekabet Üstünlüğü / 1995: ABD şehir merkezlerindeki varoşların ekonomik sıkıntısı acil meselelerden biridir. Yoksulluk ve suça eğilimle sonuçlanır. Politikalarımız ve programlarımız serveti yeniden dağıtma tuzağına düşmüştür. Gerçek ihtiyaç ve fırsat, servet yaratmaktır. Varoşlara yönelik özel sektör rolü: şehir merkezlerindeki varoşlarda iş faaliyeti yarat ve yaygınlaştırın; bayilik, yerel çalışan istihdamı, yerele uyarlanmış ürün-hizmet, ortak güvenlik birimi oluşturun; şehir merkezlerindeki varoş şirketleriyle iş ilişkileri kurun; hayırseverlik değil, ticaret yapın; kurumsal hayırseverliği sosyal hizmetlerden şirketler arası çabalara yönlendirin; eğitim, yönetim desteği, teknik bilgi, mentorluk, danışmanlık sağlayın; özsermaye yatırımları için doğru modeli benimseyin; standart risk sermayesi modeli değil, özsermaye fonlama modeli uygulayın.

Bölüm 11-Sağlık Hizmetlerinde Rekabeti Yeniden Tanımlamak / 2004: ABD de sağlık sektöründe rekabet diğer sektörlerden farklı olmamalıdır ancak sektörde bölgeler-oyuncular arasında önemli kalite ve maliyet farkları vardır. Çözüm rekabetin olmaması değil, "doğru" olmasıdır. SORUN: Sıfır Toplamlı Rekabettir. ÇÖZÜM: Artı toplamlı rekabettir. Dönüşüm için işverenler öncülük etmelidir: Çalışanların tedavilere veya ağ dışı sağlayıcılara erişimini kısıtlamayan planlar seçin; sağlayıcılardan deneyimleri, geçerli standartların kullanımı ve sonuçları hakkında enformasyon isteyin; çalışanların enformasyona, teşhislere ve alternatif tedavilere ulaşmasını sağlayın, toplanan enformasyonu bölgesel ve ulusal seviyede paylaşın; çalışanların deneyimli sağlayıcılar tarafından tedavi edilmesinde ısrarcı olun; bütün hizmetler için tek bir açıklanmış fiyat isteyin; her yatarak tedavi veya tedavi döngüsü için tek bir fatura isteyin; çalışanların sağlık planları veya sağlayıcılar tarafından faturalandırılmasına son verin.

Bölüm 12-Hayırseverliğin Yeni Gündemi / 1999: Vakıflar için de performans ölçümü gerekir ama Vakıflar bunun hayırseverlik misyonlarıyla hiçbir ilgisi olmadığını düşünür. Vakıf sayı ve kaynaklarındaki artışa rağmen toplum sorunlarının çözümünde kullanılabilecek kaynaklar her zamankinden daha kıttır. Bir bağışçı sosyal bir kuruma para verdiğinde, tüm para toplumsal fayda yaratma çalışmalarına gider. Bir bağışçı bir vakfa para verdiğinde, bağışın büyük bölümü bir kenarda durur. Ortalamada, vakıflar her sene varlıklarının sadece %5,5 kadarını (yasal asgari sınır %5) hayır işlerine bağışlar, bakiyesi toplumsal değil, finansal getiriler yaratmaya ayrılır. Hayır kurumuna 100 USD verdiğinizde ülke 40 USD vergi geliri kaybeder ama topluma 100 USD değerinde hizmet edilir, 40 USD ın getirisi 100 USD olur, %250!. Oysaki aynı 100 USD vakfa verildiğinde ülke yine 40 USD vergi geliri kaybeder ama topluma katkı sadece 5,5 USD olur, getirisi %14!!! Ülke olarak ertelenen sosyal faydalar için peşinen para ödüyoruz. Vakıflar varlıklarının değer artışı üzerinden vergi vermedikleri için vergi kaybı daha da büyüktür. Üstelik vakıfların her sene 2-3 milyar dolarlık idari maliyetleri vardır. Başvuranlar için ağır prosedürler de kullanımı zorlaştırır. Vakıflar ancak faaliyetleri, bağışların satın alma gücünü aşan toplumsal faydalar ürettiğinde değer yaratır.

Bölüm 13-Şirketlerin Hayırseverliğinin Rekabet Üstünlüğü / 2002: Amaca yönelik pazarlama gerçek stratejik hayırseverlik değildir. Toplumsal etkiyi değil, tanıtımı vurgular. Arzulanan fayda, bir şirketin rekabet gücünü artırmak değil, itibarını iyileştirmektir. Milton Friedman şirketlerin bağış yapmasını doğru bulmaz, yapılacaksa bunu bireylerin-ortakların yapması gerektiğini düşünür. Toplumsal gelişim bir şirketin faaliyet alanıyla ne kadar bağlantılıysa, o kadar çok ekonomik faydaya yol açar. Uzun vadede toplumsal ve ekonomik hedefler birbirleriyle çatışmaz, aksine bütünsel olarak birbirine bağlıdırlar.

Bölüm 14-Strateji ve Toplum / 2006: Şirketlerin Kurumsal Sosyal Sorumluluğa (KSS) artan ilgisi tamamen gönüllü bir yaklaşım değildir. 2005' te dünyanın en büyük 250 çokuluslu şirketinin %64 ü, ya yıllık faaliyet raporlarında ya da çoğunlukla ayrı sürdürülebilirlik raporlarında, KSS raporları yayınlayarak, yeni bir serbest rapor yazma sektörü yarattı. Bu tip yayınlar tutarlı bir çerçeve sunamaz. Yazılmayanlar, yazılanlardan daha bile ilginçtir. İleriye dönük taahhütler neredeyse yoktur. Bir şirketin topluma en büyük katkısı refahı artırmaktır. Şirketler gelişmekte olan ülkelerde ve gelişmiş ekonomilerdeki geri kalmış topluluklarda bu gidişatı değiştirebilecek bilgi birikimi ve kaynaklara sahiptirler. Sivil toplum örgütleri, hükümetler ve şirketler "kurumsal sosyal sorumluluk" açısından düşünmeyi bırakıp, "kurumsal toplumsal bütünleşme" açısından düşünmeye başlamalıdır. Sosyal sorumluluğun hasar kontrolu ya da halkla ilişkiler kampanyası olarak değil de, ortak değer oluşturma çabası olarak algılanması işletmede çarpıcı biçimde farklı bir düşünce gerektirir. Şirketler dünyanın bütün sorunlarından sorumlu olmadıkları gibi hepsini çözecek kaynaklara da sahip değillerdir.

Bölüm 15-Yeni CEO’ lar İçin Yedi Sürpriz / 2008: Bir şirketin başarı ya da başarısızlığında bütün sorumluluğu taşımak ama bu sonucu belirleyecek faktörlerin çoğunu kontrol edememek... Kurumda herkesten çok söz sahibi olmak ama bu gücü talihsiz sonuçlar doğurmaksızın kullanamamak... CEO' ların karşılaştığı bazı sürprizler zaman ve bilgi kısıtlamalarından doğar. Diğerleri beklenmedik ve alışılmadık yeni rollerden ve değişen mesleki ilişkilerden kaynaklanır. Ayrıca gücünüz arttıkça bu gücü kullanmak maalesef zorlaşır.

·   Şirketi Yönetemezsiniz: CEO herkesi denetleyemez. Önceki pozisyonlarına göre şirket operasyonu hakkında daha az bilgileri vardır. İdare için doğru üst düzey ekip seçilmelidir.

·   Emir Vermek Pahalıya Mal Olabilir: CEO' nun coşkuyla kabul etmeyeceği hiç bir öneri masaya gelmemelidir. En güçlü CEO, çevresindekilerin gücünü artıran CEO' dur.

·      Gerçekte Ne Olup Bittiğini Bilmek Zor: CEO' lar şirketin her yönünü denetleyemeyeceklerini anlasalar bile, hatalı bir biçimde bilmeleri gereken her şeyi öğrenebileceklerini varsayarlar. Üst yönetime gelen bilgiler iyi / kötü niyetle süzgeçten geçirilir. CEO' ların kurumdan bağımsız ve güçlü danışmanlarla çalışmak istemesi bu yüzdendir.

·      Her Zaman Bir Mesaj Yollarsınız: Her hareketiniz bir mesajdır; hem içeride hem de dışarıda... Özgeçmiş dedikoduların başlangıcıdır, yeni iş başı yapıldığında iyice sindirmeden kurumsal ölçekli tartışmalardan kaçınılmalıdır. Mesaj sık tekrarlı, öykü destekli, açık ve net olmalıdır.

·    Patron Değilsiniz: CEO organizasyon şemasının en üstünde görünür ama yine de yönetim kuruluna hesap verir. CEO sadece şirketi değil, yönetim kurulunu da yönetebilmelidir. İlişkilerin en önemli noktası karşılıklı güvenin oluşturulmasıdır.

·        Hedef, Hissedarları Memnun Etmek Değil: Hissedarlar ve analistler kısa vadeli düşünürler. Oysa CEO' lar sürdürülebilir ekonomik değer yaratabilmelidir.

·  Hâlâ İnsansınız: Süper kahramanlar değiller. Kişisel ve profesyonel hayatlar arasında denge sağlanmalıdır.

Bu 7 sürprizin sonuçları vardır: CEO, günlük faaliyetlere odaklanmaktansa kurumsal bağlamı yönetmeyi öğrenmelidir. Pozisyonunun ona liderlik yapma hakkı vermediği gibi kurumun sadakatini de garanti etmediğini kabullenmelidir. CEO kendini rolüne kaptırmamalıdır.

Porter, M. (2008). Rekabet Üzerine. Çev.Kıvanç Tanrıyar, Harvard Business School Publishing Corporation, Optimist Yayınları, İstanbul