Çok sayıda şehir, tarihçi gözüyle, sadece gezildiği gün değil, öncesi ve sonrasıyla bir arada anlatılıyor. Kendi seyahat notlarıma bağlantıları ekliyorum, elbette İlber Hoca kadar zengin içerikli değiller ama eğlenceli bulabilirsiniz.
Dil, tarih ve coğrafya olmadan beşeriyet kavranamaz. Bir coğrafya sadece onun doğası, fauna (hayvanlar), flora (bitkiler) ve anıtlarıyla değil, bizatihi insanoğlunun oradaki macerasıyla anlam kazanır.
Kimliğini inşa edemeyen aydının toplumu nereye götüreceği belirsizdir.
ŞAM - Mekke, Medine, Kudüs' ten sonra gelen önemli bir şehirdir.
ÜRDÜN- Medeba' daki kilisenin zemininde İstanbul'u dahi içeren ortadoğu haritası mozaik var. Ortadoğunun maden ve yeraltı zenginlikleri kadar medeni ve manevi bir atmosferi de vardır, bunu sadece Romalılar ve Türkler anlamıştır.
SARAYBOSNA-İslamın en güzel yaşandığı yerdir.
Tarihte iç içe olduğumuz yakın ülkeler ve toplumları tanımalıyız. Dillerini, tarihçelerini, ilişkilerimizi bilmemiz gerekir.
Biraz da benimkiler :)
http://daha-iyisini-yapabilirmiyiz.blogspot.com/2019/07/vespayla-istanbul-izmir-seyahatim.html
http://daha-iyisini-yapabilirmiyiz.blogspot.com/2018/07/bisiklet-deyip-gecmeyin.html
http://daha-iyisini-yapabilirmiyiz.blogspot.com/2018/06/malmo.html
http://daha-iyisini-yapabilirmiyiz.blogspot.com/2018/06/kopenhag.html
http://daha-iyisini-yapabilirmiyiz.blogspot.com/2018/06/berlin.html
http://daha-iyisini-yapabilirmiyiz.blogspot.com/2017/08/istanbul-taksileri-icin-alternatif.html
http://daha-iyisini-yapabilirmiyiz.blogspot.com/2017/08/vietnam-otobus-yolculugu.html
http://daha-iyisini-yapabilirmiyiz.blogspot.com/2017/08/vietnam-3d-artinus-art-museum.html
http://daha-iyisini-yapabilirmiyiz.blogspot.com/2017/07/vietnam-kaodaizm.html
http://daha-iyisini-yapabilirmiyiz.blogspot.com/2017/07/vietnamda-gece-gezmeleri.html
http://daha-iyisini-yapabilirmiyiz.blogspot.com/2017/07/vietnamda-muzelerin-cagristirdiklari.html
http://daha-iyisini-yapabilirmiyiz.blogspot.com/2017/05/vietnam-yerel-hayat.html
http://daha-iyisini-yapabilirmiyiz.blogspot.com/2017/05/vietnam-amerikan-etkisi.html
http://daha-iyisini-yapabilirmiyiz.blogspot.com/2017/05/vietnam-yasam-tarzi.html
http://daha-iyisini-yapabilirmiyiz.blogspot.com/2017/05/vietnam-budizm.html
http://daha-iyisini-yapabilirmiyiz.blogspot.com/2015/03/israil-izlenimlerim-mart-2015.html
* Yeni nesil tahminsiz dinamik stok yönetimiyle stokları azaltarak bulunurluk sağlayın. * Gününde teslim edin. * Nakit akışınızı iyileştirin. * SCAI>TECH.
18 Temmuz 2019 Perşembe
16 Temmuz 2019 Salı
Bir Ömür Nasıl Yaşanır? / İlber Ortaylı / 2019 / kitap özeti
Artık oğlumun seçtiği kitapları okumaya başladım :) Kendi notlarım italik dizilidir.
Herkes kendi talihinin mimarıdır. Kimsenin sizi bulmasını beklemeyin, nitelikli insanları siz arayın, birlikte zaman geçirin. Her zaman kendi akranlarınızla buluşursanız çok şey kazanamazsınız, ileri yaş grubuyla temas edin, tecrübelileri dinleyin. Özel hayatınızla ilgili kimseyi dinlemeyeceksiniz, anne-babanız dahil, etki altında kalmayın yeter! Tavsiyeleri işe değil, kişiye bakanlardan alın, sizi - birikiminizi - ihtiyacınızı - olası seçenekleri bilenlerin tavsiyesi sizi geliştirir. Üniversite bitiren herkes bir yere gelecek garantisi yoktur, verilen sadece bir şanstır, kullanabilenler başaracaktır. Yapılması gereken iyi bir okula girmek, kantinde oturmak yerine çalışmak, çalışmak, çalışmaktır. Lütfen tertipli, düzenli olun ve temiz giyinin, ortopedik ayakkabı tercih edin.
Yaşananlar yüzünüze yansır, ifadeniz olur. Memleketimizde garanticilik esastır, riskten kaçınılır. Dolayısıyla ifadesiz suratlar yaygındır, monotonluğa düşmeyin. Hareket etmekten korkmayın, kendinizi geliştirmek istiyorsanız farklı yerlere bakacaksınız, farklı gruplara gireceksiniz, konfor alanınızdan çıkacaksınız.
Entellektüel, üstüne vazife olmayan işlerle ilgilenen kişidir. Buna gayret edin. Artık büyük dehaların değil, becerikli uygulayıcıların devrindeyiz. Türk geleneğinin asker ocağı bu çok yönlü- çok lisanlı insan kaynağını sürekli besledi. Atatürk sadece komutan değildi, karizmatikti, entellektüeldi, doğru hesap yaparak kitleleri etkileyen hatta hepsi farklı düşünen grupları ortak paydada bir araya getiren vizyon sahibi esaslı bir uygulamacıydı. İnsan ancak önündeki modele bakarak kendini belirleyebilir, model Atatürk olmalıdır.
Aydın olmak için Yabancı Dil - Hukuk - Mukayese Becerisi şarttır. Meraklı olun, sorgulayın, dünyayla hakkını vererek ilgilenin. Bavul gibi gezmeyin; okuyun - araştırın - yerinde görün - rehberli turlara katılın - not tutun - çevrenizdekilerle paylaşın. Kütüphanelere, müzelere, ören yerlerine zaman ayırın, anlamaya çalışın. Anadolu bir çok uygarlığın izini, bir çok kavmi taşıyor. Bugün dünyayı - Türkiyeyi - uygarlığı - çeşitli kavimlerin tarihini anlamak için, dünyadaki yerimizi doğru yorumlayabilmek için bu detayları bilmeliyiz.
Görülmesi gereken yerler arasında İsfahan, Yezd, Semerkand, Buhara, Taşkent, Petra, Kahire, Şam, Roma, Floransa, Londra, Barselona, Girit, Saraybosna, Buda, Peşte, elbette rehberli Anadolu seyahatini sayarım.
Bir millet ekonomik krizle çökmez, hukuki ve kültürel yapıdaki derbederlikle çöker! Bir toplum ancak filoloji bilgisine sahipse bütün zamanları kontrol ediyordur, musiki ve matematikten anlıyorsa bütün insanlıkla irtibat kurabiliyordur. Bunu bizde en iyi Atatürk anlamıştır. Sistem dahilinde her türlü eğtimin var olması ayrıca her birinin kaliteli olması gerekir. En önemlisi öğretmendir, öğretmen olmadan okul olmaz! Eğitimde elitist olmak şarttır. Elitlik, işini iyi yapan insanların toplumda dikeyine sınıflandırılmasıdır. Irsi, aristokratik, paraya dayalı değildir; akıl - yetenek - el becerisi esaslıdır. Tüm milletler elit çocukları seçecek ve seçilenlere uygun yüksek kaliteli eğitimi verecek kabiliyette olmalıdır. Herkes için aynı eğitim kulağa hoş gelse bile verimli değildir. İlköğretimde tek öğretmen olmalıdır, sonrasında küçük sınıf ve çok öğretmen idealdir. Öğretmenlerin toplumdaki değeri eskiden olduğu gibi rol model - kannat önderi konumuna yükseltilmelidir.
Çocuklarınızın sırtına kendi hayallerinizi - eksik veya fazlalarınızı yüklemeyin, onları çocuk olarak sevin, yokluk ve sorumluluk duygusunu verin. Sorumluluk duygun yoksa hak talep edemezsin! Çünkü hakkın temelinde sorumluluk vardır.
Hayatımız temelde dörde ayrılır: 12-25 arası, 25-40 arası, 40-55 arası, 55+ sonrası. İyi bir yaşam için her dönemin gerekleri vardır.
12-25 arası temel atma dönemidir. Sigara içmeyin, içkiyi azaltın, yağlı yemeyin (doğal gıdalarla sık ve az yenilmeli), mutlaka okuyun. En önemli şey hafızadır, ezber (tekrar etmek) olmadan öğrenme olmaz. Ne öğrenecekseniz (sanat, zanaat, lisan, meslek, ...) bu dönemde bitirmeye bakın. Maalesef bizde ve dünyada eğitim hem çok uzun hem yeterince iyi değil, verimsiz. Bugünkü aklım olsa İsrail' de üniversite okur (hem sıralamada önde okullar var, hem doğu-batı sentezi var, hem de çok lisanlı ortam var), İtalya' da uzun süre yaşardım.
25-40 arası hayata karışma, söz söylemeye başlama dönemidir. Sağlıklı, dengeli, disiplinli yaşayın. Okuyun, gezin, öğrenin, eksiklerinizi tamamlayın.
40-55 arası olgunluk, otorite (yetkin) olma dönemidir. Birikiminiz iyiyse eser verebilirsiniz. Mesela bir insanı 40 ından sonra daha iyi sevebilirsiniz. 40 ın üzerinde devam eden veya 40 yaş civarında kurulan dostluklar kalıcıdır.
55+ sonrası dinlenme, demlenme dönemidir. Yaşınız ilerledikçe hafızanız geriler! Esas olan 25 yaşa kadar yaşananlardır, bunlar kalıcıdır, sonraları hızlı öğrenir hızlı unutursunuz. Taze eser nadirdir, tekrarlar yaygındır.
Kişiye "değer katan" insanlarla bir arada bulunun, düşüncenize farklı bir boyut eklenir, bu boyut yanlış olsa da ziyanı yok, zamanı gelince yer değiştirirsiniz. aynı hayat görüşünü paylaşmak zorunda değilsiniz. Batı dillerini öğrenmek için İncil (çocuk versiyonlarıyla başlanabilir), çocuk masal kitapları okumak yararlıdır. Becerilerinize uyan işlerde çalışın, kapasitenizin altında kalmayın, razı olmayın. Bu memleket yarım ağızla sevilmez, soğuduysan bırakıp gideceksin, kendine-çevrene saygı bunu gerektirir.
İş disiplini; iş yapmayı ve zamanında-doğru teslim etmeyi bilmektir. Türkiye çalışkan insanlarla doludur ancak bu çoğu zaman suistimal edilir, iş disiplini çok zayıftır. İşini yapanla yapamayanı ayıracaksınız, yapamayanlardan uzak duracaksınız. Yapanların içinden sürekli geç teslim edenleri ayıracaksınız. Geriye kalanların içinden işini kötü yapanları ayıracaksınız.
Yalnız kalmayı öğrenirseniz, düşünmeyi de öğrenirsiniz. Evlilikte bile yapışık olmanız gerekmez, birbirinize saha bırakın, fırsat verin. Yazarak çalışın, sabah saatleri verimlidir, kaçırmayın. Akıllı telefon zihni köreltir, lisanın güzelliğini öldürür.
Herkes kendi talihinin mimarıdır. Kimsenin sizi bulmasını beklemeyin, nitelikli insanları siz arayın, birlikte zaman geçirin. Her zaman kendi akranlarınızla buluşursanız çok şey kazanamazsınız, ileri yaş grubuyla temas edin, tecrübelileri dinleyin. Özel hayatınızla ilgili kimseyi dinlemeyeceksiniz, anne-babanız dahil, etki altında kalmayın yeter! Tavsiyeleri işe değil, kişiye bakanlardan alın, sizi - birikiminizi - ihtiyacınızı - olası seçenekleri bilenlerin tavsiyesi sizi geliştirir. Üniversite bitiren herkes bir yere gelecek garantisi yoktur, verilen sadece bir şanstır, kullanabilenler başaracaktır. Yapılması gereken iyi bir okula girmek, kantinde oturmak yerine çalışmak, çalışmak, çalışmaktır. Lütfen tertipli, düzenli olun ve temiz giyinin, ortopedik ayakkabı tercih edin.
Yaşananlar yüzünüze yansır, ifadeniz olur. Memleketimizde garanticilik esastır, riskten kaçınılır. Dolayısıyla ifadesiz suratlar yaygındır, monotonluğa düşmeyin. Hareket etmekten korkmayın, kendinizi geliştirmek istiyorsanız farklı yerlere bakacaksınız, farklı gruplara gireceksiniz, konfor alanınızdan çıkacaksınız.
Entellektüel, üstüne vazife olmayan işlerle ilgilenen kişidir. Buna gayret edin. Artık büyük dehaların değil, becerikli uygulayıcıların devrindeyiz. Türk geleneğinin asker ocağı bu çok yönlü- çok lisanlı insan kaynağını sürekli besledi. Atatürk sadece komutan değildi, karizmatikti, entellektüeldi, doğru hesap yaparak kitleleri etkileyen hatta hepsi farklı düşünen grupları ortak paydada bir araya getiren vizyon sahibi esaslı bir uygulamacıydı. İnsan ancak önündeki modele bakarak kendini belirleyebilir, model Atatürk olmalıdır.
Aydın olmak için Yabancı Dil - Hukuk - Mukayese Becerisi şarttır. Meraklı olun, sorgulayın, dünyayla hakkını vererek ilgilenin. Bavul gibi gezmeyin; okuyun - araştırın - yerinde görün - rehberli turlara katılın - not tutun - çevrenizdekilerle paylaşın. Kütüphanelere, müzelere, ören yerlerine zaman ayırın, anlamaya çalışın. Anadolu bir çok uygarlığın izini, bir çok kavmi taşıyor. Bugün dünyayı - Türkiyeyi - uygarlığı - çeşitli kavimlerin tarihini anlamak için, dünyadaki yerimizi doğru yorumlayabilmek için bu detayları bilmeliyiz.
Görülmesi gereken yerler arasında İsfahan, Yezd, Semerkand, Buhara, Taşkent, Petra, Kahire, Şam, Roma, Floransa, Londra, Barselona, Girit, Saraybosna, Buda, Peşte, elbette rehberli Anadolu seyahatini sayarım.
Bir millet ekonomik krizle çökmez, hukuki ve kültürel yapıdaki derbederlikle çöker! Bir toplum ancak filoloji bilgisine sahipse bütün zamanları kontrol ediyordur, musiki ve matematikten anlıyorsa bütün insanlıkla irtibat kurabiliyordur. Bunu bizde en iyi Atatürk anlamıştır. Sistem dahilinde her türlü eğtimin var olması ayrıca her birinin kaliteli olması gerekir. En önemlisi öğretmendir, öğretmen olmadan okul olmaz! Eğitimde elitist olmak şarttır. Elitlik, işini iyi yapan insanların toplumda dikeyine sınıflandırılmasıdır. Irsi, aristokratik, paraya dayalı değildir; akıl - yetenek - el becerisi esaslıdır. Tüm milletler elit çocukları seçecek ve seçilenlere uygun yüksek kaliteli eğitimi verecek kabiliyette olmalıdır. Herkes için aynı eğitim kulağa hoş gelse bile verimli değildir. İlköğretimde tek öğretmen olmalıdır, sonrasında küçük sınıf ve çok öğretmen idealdir. Öğretmenlerin toplumdaki değeri eskiden olduğu gibi rol model - kannat önderi konumuna yükseltilmelidir.
Çocuklarınızın sırtına kendi hayallerinizi - eksik veya fazlalarınızı yüklemeyin, onları çocuk olarak sevin, yokluk ve sorumluluk duygusunu verin. Sorumluluk duygun yoksa hak talep edemezsin! Çünkü hakkın temelinde sorumluluk vardır.
Hayatımız temelde dörde ayrılır: 12-25 arası, 25-40 arası, 40-55 arası, 55+ sonrası. İyi bir yaşam için her dönemin gerekleri vardır.
12-25 arası temel atma dönemidir. Sigara içmeyin, içkiyi azaltın, yağlı yemeyin (doğal gıdalarla sık ve az yenilmeli), mutlaka okuyun. En önemli şey hafızadır, ezber (tekrar etmek) olmadan öğrenme olmaz. Ne öğrenecekseniz (sanat, zanaat, lisan, meslek, ...) bu dönemde bitirmeye bakın. Maalesef bizde ve dünyada eğitim hem çok uzun hem yeterince iyi değil, verimsiz. Bugünkü aklım olsa İsrail' de üniversite okur (hem sıralamada önde okullar var, hem doğu-batı sentezi var, hem de çok lisanlı ortam var), İtalya' da uzun süre yaşardım.
25-40 arası hayata karışma, söz söylemeye başlama dönemidir. Sağlıklı, dengeli, disiplinli yaşayın. Okuyun, gezin, öğrenin, eksiklerinizi tamamlayın.
40-55 arası olgunluk, otorite (yetkin) olma dönemidir. Birikiminiz iyiyse eser verebilirsiniz. Mesela bir insanı 40 ından sonra daha iyi sevebilirsiniz. 40 ın üzerinde devam eden veya 40 yaş civarında kurulan dostluklar kalıcıdır.
55+ sonrası dinlenme, demlenme dönemidir. Yaşınız ilerledikçe hafızanız geriler! Esas olan 25 yaşa kadar yaşananlardır, bunlar kalıcıdır, sonraları hızlı öğrenir hızlı unutursunuz. Taze eser nadirdir, tekrarlar yaygındır.
Kişiye "değer katan" insanlarla bir arada bulunun, düşüncenize farklı bir boyut eklenir, bu boyut yanlış olsa da ziyanı yok, zamanı gelince yer değiştirirsiniz. aynı hayat görüşünü paylaşmak zorunda değilsiniz. Batı dillerini öğrenmek için İncil (çocuk versiyonlarıyla başlanabilir), çocuk masal kitapları okumak yararlıdır. Becerilerinize uyan işlerde çalışın, kapasitenizin altında kalmayın, razı olmayın. Bu memleket yarım ağızla sevilmez, soğuduysan bırakıp gideceksin, kendine-çevrene saygı bunu gerektirir.
İş disiplini; iş yapmayı ve zamanında-doğru teslim etmeyi bilmektir. Türkiye çalışkan insanlarla doludur ancak bu çoğu zaman suistimal edilir, iş disiplini çok zayıftır. İşini yapanla yapamayanı ayıracaksınız, yapamayanlardan uzak duracaksınız. Yapanların içinden sürekli geç teslim edenleri ayıracaksınız. Geriye kalanların içinden işini kötü yapanları ayıracaksınız.
Yalnız kalmayı öğrenirseniz, düşünmeyi de öğrenirsiniz. Evlilikte bile yapışık olmanız gerekmez, birbirinize saha bırakın, fırsat verin. Yazarak çalışın, sabah saatleri verimlidir, kaçırmayın. Akıllı telefon zihni köreltir, lisanın güzelliğini öldürür.
13 Temmuz 2019 Cumartesi
Türkiye'nin Yakın Tarihi / İlber Ortaylı / 2010 / kitap özeti
Kitaptan ilgimi çeken yerleri sıralıyorum, kendi notlarım italik dizilidir.
İttihat ve Terakki Cemiyeti döneminde imparatorluk yıllarca "kanun kuvvetinde kararnamelerle" yönetildi. Diktatörlüğün de avantajları var. Türkler baştaki kudretli tek hakimle (kaan, sultan, padişah, komutan,...) yaşamaya alışık, baştaki iyiyse her şey iyi, baştaki kötüyse her şey kötü oluyor. İttihatçı = hayatları pahasına dayanışma içinde olan yoldaşlar topluluğu
Çanakkale Savaşında İngilizlerin en büyük başarısı son derece organize ve etkin bir tahliye (ricat) yapabilmeleridir. İngiltere I.Dünya Savaşı haricinde kesintisiz 4 yıl süren hiç bir savaş yaşamamıştır. Bu savaş bizim için 10 yıl sürmüştür!
Kutu'l Amare Zaferi yeterince vurgulanmamıştır. Basra civarındadır, İngilizleri yendiğimiz bir savaştır, Arapların bizim aleyhimizde davranmadıkları bir vakadır. Osmanlı kurmayı emsal Avrupalılara göre çok tecrübeli, çok lisan konuşan, çok donanımlı bir zümreydi. Mustafa Kemal böylesine kaliteli bir zümre içinde sivrilecek kadar iyiydi. Çanakkale ve Kutu'l Amare İngilizlerin I.Dünya Savaşındaki yegane yenilgileridir, Türk aleyhtarı görüşün nüvesidir.
I.Dünya Savaşı toplumsal dengeleri bozdu, işçi sınıfının kızgınlığı Rusya'da Ekim Devrimin, getirdi, Almanya - İtalya' da faşist hükümetlere yol verdi. Türkiye bu savaşta emperyalistlerin taleplerine HAYIR diyen tek ülkedir. Örgütlenme alışkanlığı ve enerjisi yüksek toplumlara konumları ve durumları ne olursa olsun karşı çıkmak veya zor zamanda daha fazla ezmeye kalkmak akıllı bir politika değildir - Muharrem İnce ve Ekrem İmamoğlu ile başlayan yeni dalgayı hatırlayın :)
Eski Yunan-Roma medeniyetinde meclis vardı ama gerek görüldüğünde yetkisini fevkalade yetkili memurlara verebilirdi, bu memurlara "diktatör" denirdi! Venedik' te bu memur "doce", Polonya' da "kral" adını alırdı. Bugün negatif bir anlam yüklüdür.
Fransız Devrimi ve Sovyet Devrimi sonrası oluşan meclislerde ihtilal değil korku birleştirici unsurdu. 23 Nisan 1920 meclisinin ruhu bunlardan ayrılır, her görüşten mebus ortak "yurdun işgalden kurtulması" temasıyla birleşmiştir. Devlette devamlılık esasıyla 1876 Anayasası yürürlükte tutuldu, ihtiyaç nedeniyle 1921 de ilave bir anayasa hazırlanarak "ikili anayasa" içeren bir döneme girildi. 1924 yılında cumhuriyeti belgeleyen tek metinde birleşildi.
1924 aynı zamanda mübadele yılıdır. Her mübadele (nüfus değişimi) genelde büyük bir dramdır, yaradır ve izi kalır. Mübadele iki taraflı bir anlaşmadır, tek taraflı olmaz. Dünyada hiçbir göçmen geldiği memleketi tamamen sevemez, eskisini özlemeye devam eder. Kendisine verilenler ilk anda durumunu düzeltemez. Bu bir genel vakıadır. Ancak bu mübadele Türk-Yunan değil, Müslüman-Ortodoks değişimiydi. Bu hareket yığınları mutsuz ettiği gibi Anadolu'nun zanaatkar bir zümresinin de kaybına yol açtı.
Osmanlı geleneğinde padişahın erkek soyunun üyeleri hanedandır, bunların evlendikleri kadın ve erkekler mensuptur. Hilafet ruhani değil dünyevi bir makamdır, iktidar gerektirir. 1924 yılında hilafet kaldırıldı, geri dönüşü yoktur, bugünün İslam aleminde tamamını kontrol altında tutacak bir iktidar söz konusu değildir.
Latin harflerinin kabul edildiği ilk Müslüman toplum biz değiliz, ilki Arnavutlardır. İlk Türk cumhuriyeti de Azerbeycan' dır. Türk Diili bilinen 1500 yıllık edebi tarihinde dört adet esas, üç adet yardımcı alfabeyle yazıldı. Yani devlet olarak Göktürk, Uygur, Arap, Latin alfabesi kullanıldı, en az uyum sağlayanı Arap alfabesiydi.
Bu ülkede 60 yıl kesintisiz seçim yapıldı, çoğunluk sisteminden nispi temsile, açık oy ve gizli sayımdan gizli oy ve açık sayıma kadar türlü değişiklik yapıldı. CHP ve DP aslında aynı kökten geliyordu, yöneticileri aynı zihniyetteydi. İmam Hatipleri CHP açmıştı. DP giderek totaliter bir hal aldığında 1960 ihtilali geldi, bu ihtilal emir-komuta zincirinde değildi, sonrakilere benzemeyecekti. 1961 anayasası için referandumda İzmir başta olmak üzere bazı yerlerde hayır oyu verildi ama yine de %60 civarında oyla kabul edildi. Aslında 1924 anayasasını muhafaza edip bazı düzenlemeler yapmak gerekirken artık anayasanın değiştirilmesi dönemi başlamıştı.
Bazılarının sandığı gibi Avrupa Türkiye' yi dışlamıyor, geleceğin Türkiyesiz olmayacağını biliyor, ancak pazarlıkta bedeli yükseltmeye çalışıyor. 1974 te Yunanistan' ın başvurduğu esnada Türkiye de başvursaydı Yunanistan birliğe giremeyecek ve veto sıkıntısı yaşanmayacaktı. Bu sadece Ecevit' in seçimi değildir, iş dünyası - diplomatlar - aydınlar hep olumsuz bakmışlardı. Etnisite konusu Türkiye'de bilimsel olarak incelenmeli, geleceğe hazırlık yapılmalıdır. Diplomatik kadroların genel donanımı, özelde tarih bilgisi zayıftır. En büyük sermayemiz genç nüfusumuzdur, kıymeti bilinmeli ve iyi değerlendirilmelidir. Hristiyan olmasına rağmen Doğu Avrupa ve Balkanlar hala Avrupa' da üvey konumdadır. Avrupa değişiyor ve artık sandığımız kadar insancıl, üniversalist falan değil.
Friedman değişim için en büyük engelimizin iç yapımız olduğunu söylüyor. asıl engel kültürel yapılanmadır. Politika tabanda ekonomik tavanda kültürel oluşumlarla yaşıyor, birbirlerinden koptuklarında toplum sıkıntıya düşüyor. Kültürel dönüşüm eğitimle ve tutarlı davranışla başlıyor, uzun zaman alıyor. Bizdeki Milli Eğitim Bakanlığı uygulamaları maalesef umut vermiyor. Benzer şekilde önemli diğer iki bakanlık Dış İşleri ve Maliyedir, bu kurumlar inanç değil liyaket-donanımla kadrolaşmalıydı.
Ekümenik, dünyanın yaşanılan parçası demektir. Ekümenik tek tanrılı dinlerden sadece Yahudilikte bir iddia değildir, Yahudi doğulur sonradan olunmaz (türlü zorluk var). Vatikan dahi Fener ile bu konuda artık tartışmıyor. Vatikanın örgütlenmesi, arşivi, sistematiği iyidir, yararlanılması gerekir. Muhafazakar Hristiyanlar Müslümanlara ilgi gösterebilir; Türk ise onların gözünde militan (Mehmet Ali Ağca, savaşlardaki üstünlük vb) ve çekinilecek bir Müslümandır.
İttihat ve Terakki Cemiyeti döneminde imparatorluk yıllarca "kanun kuvvetinde kararnamelerle" yönetildi. Diktatörlüğün de avantajları var. Türkler baştaki kudretli tek hakimle (kaan, sultan, padişah, komutan,...) yaşamaya alışık, baştaki iyiyse her şey iyi, baştaki kötüyse her şey kötü oluyor. İttihatçı = hayatları pahasına dayanışma içinde olan yoldaşlar topluluğu
Çanakkale Savaşında İngilizlerin en büyük başarısı son derece organize ve etkin bir tahliye (ricat) yapabilmeleridir. İngiltere I.Dünya Savaşı haricinde kesintisiz 4 yıl süren hiç bir savaş yaşamamıştır. Bu savaş bizim için 10 yıl sürmüştür!
Kutu'l Amare Zaferi yeterince vurgulanmamıştır. Basra civarındadır, İngilizleri yendiğimiz bir savaştır, Arapların bizim aleyhimizde davranmadıkları bir vakadır. Osmanlı kurmayı emsal Avrupalılara göre çok tecrübeli, çok lisan konuşan, çok donanımlı bir zümreydi. Mustafa Kemal böylesine kaliteli bir zümre içinde sivrilecek kadar iyiydi. Çanakkale ve Kutu'l Amare İngilizlerin I.Dünya Savaşındaki yegane yenilgileridir, Türk aleyhtarı görüşün nüvesidir.
I.Dünya Savaşı toplumsal dengeleri bozdu, işçi sınıfının kızgınlığı Rusya'da Ekim Devrimin, getirdi, Almanya - İtalya' da faşist hükümetlere yol verdi. Türkiye bu savaşta emperyalistlerin taleplerine HAYIR diyen tek ülkedir. Örgütlenme alışkanlığı ve enerjisi yüksek toplumlara konumları ve durumları ne olursa olsun karşı çıkmak veya zor zamanda daha fazla ezmeye kalkmak akıllı bir politika değildir - Muharrem İnce ve Ekrem İmamoğlu ile başlayan yeni dalgayı hatırlayın :)
Eski Yunan-Roma medeniyetinde meclis vardı ama gerek görüldüğünde yetkisini fevkalade yetkili memurlara verebilirdi, bu memurlara "diktatör" denirdi! Venedik' te bu memur "doce", Polonya' da "kral" adını alırdı. Bugün negatif bir anlam yüklüdür.
Fransız Devrimi ve Sovyet Devrimi sonrası oluşan meclislerde ihtilal değil korku birleştirici unsurdu. 23 Nisan 1920 meclisinin ruhu bunlardan ayrılır, her görüşten mebus ortak "yurdun işgalden kurtulması" temasıyla birleşmiştir. Devlette devamlılık esasıyla 1876 Anayasası yürürlükte tutuldu, ihtiyaç nedeniyle 1921 de ilave bir anayasa hazırlanarak "ikili anayasa" içeren bir döneme girildi. 1924 yılında cumhuriyeti belgeleyen tek metinde birleşildi.
1924 aynı zamanda mübadele yılıdır. Her mübadele (nüfus değişimi) genelde büyük bir dramdır, yaradır ve izi kalır. Mübadele iki taraflı bir anlaşmadır, tek taraflı olmaz. Dünyada hiçbir göçmen geldiği memleketi tamamen sevemez, eskisini özlemeye devam eder. Kendisine verilenler ilk anda durumunu düzeltemez. Bu bir genel vakıadır. Ancak bu mübadele Türk-Yunan değil, Müslüman-Ortodoks değişimiydi. Bu hareket yığınları mutsuz ettiği gibi Anadolu'nun zanaatkar bir zümresinin de kaybına yol açtı.
Osmanlı geleneğinde padişahın erkek soyunun üyeleri hanedandır, bunların evlendikleri kadın ve erkekler mensuptur. Hilafet ruhani değil dünyevi bir makamdır, iktidar gerektirir. 1924 yılında hilafet kaldırıldı, geri dönüşü yoktur, bugünün İslam aleminde tamamını kontrol altında tutacak bir iktidar söz konusu değildir.
Latin harflerinin kabul edildiği ilk Müslüman toplum biz değiliz, ilki Arnavutlardır. İlk Türk cumhuriyeti de Azerbeycan' dır. Türk Diili bilinen 1500 yıllık edebi tarihinde dört adet esas, üç adet yardımcı alfabeyle yazıldı. Yani devlet olarak Göktürk, Uygur, Arap, Latin alfabesi kullanıldı, en az uyum sağlayanı Arap alfabesiydi.
Bu ülkede 60 yıl kesintisiz seçim yapıldı, çoğunluk sisteminden nispi temsile, açık oy ve gizli sayımdan gizli oy ve açık sayıma kadar türlü değişiklik yapıldı. CHP ve DP aslında aynı kökten geliyordu, yöneticileri aynı zihniyetteydi. İmam Hatipleri CHP açmıştı. DP giderek totaliter bir hal aldığında 1960 ihtilali geldi, bu ihtilal emir-komuta zincirinde değildi, sonrakilere benzemeyecekti. 1961 anayasası için referandumda İzmir başta olmak üzere bazı yerlerde hayır oyu verildi ama yine de %60 civarında oyla kabul edildi. Aslında 1924 anayasasını muhafaza edip bazı düzenlemeler yapmak gerekirken artık anayasanın değiştirilmesi dönemi başlamıştı.
Bazılarının sandığı gibi Avrupa Türkiye' yi dışlamıyor, geleceğin Türkiyesiz olmayacağını biliyor, ancak pazarlıkta bedeli yükseltmeye çalışıyor. 1974 te Yunanistan' ın başvurduğu esnada Türkiye de başvursaydı Yunanistan birliğe giremeyecek ve veto sıkıntısı yaşanmayacaktı. Bu sadece Ecevit' in seçimi değildir, iş dünyası - diplomatlar - aydınlar hep olumsuz bakmışlardı. Etnisite konusu Türkiye'de bilimsel olarak incelenmeli, geleceğe hazırlık yapılmalıdır. Diplomatik kadroların genel donanımı, özelde tarih bilgisi zayıftır. En büyük sermayemiz genç nüfusumuzdur, kıymeti bilinmeli ve iyi değerlendirilmelidir. Hristiyan olmasına rağmen Doğu Avrupa ve Balkanlar hala Avrupa' da üvey konumdadır. Avrupa değişiyor ve artık sandığımız kadar insancıl, üniversalist falan değil.
Friedman değişim için en büyük engelimizin iç yapımız olduğunu söylüyor. asıl engel kültürel yapılanmadır. Politika tabanda ekonomik tavanda kültürel oluşumlarla yaşıyor, birbirlerinden koptuklarında toplum sıkıntıya düşüyor. Kültürel dönüşüm eğitimle ve tutarlı davranışla başlıyor, uzun zaman alıyor. Bizdeki Milli Eğitim Bakanlığı uygulamaları maalesef umut vermiyor. Benzer şekilde önemli diğer iki bakanlık Dış İşleri ve Maliyedir, bu kurumlar inanç değil liyaket-donanımla kadrolaşmalıydı.
Ekümenik, dünyanın yaşanılan parçası demektir. Ekümenik tek tanrılı dinlerden sadece Yahudilikte bir iddia değildir, Yahudi doğulur sonradan olunmaz (türlü zorluk var). Vatikan dahi Fener ile bu konuda artık tartışmıyor. Vatikanın örgütlenmesi, arşivi, sistematiği iyidir, yararlanılması gerekir. Muhafazakar Hristiyanlar Müslümanlara ilgi gösterebilir; Türk ise onların gözünde militan (Mehmet Ali Ağca, savaşlardaki üstünlük vb) ve çekinilecek bir Müslümandır.
11 Temmuz 2019 Perşembe
Vespayla İstanbul İzmir seyahatim
Bu sene Vespa Primavera 150cc beyaz motorumu MOTOPLEX Fatih Bey'den satın aldım. Daha önce Yamaha YBR125 ve Honda CBR250 kullanmıştım, 5 yıllık A2 ehliyetim var. Kullandıkça bu küçük motora alıştım, sevdim, Fatih Beyin gazıyla İzmir'e kadar sürmeye karar verdim.
Honda CBR250 ile İstanbul-Edirne seyahat etmiştim, 160km hızla heyecanlı bir geziydi.
Önce güzergahı planladım, feribotları araştırdım, pahalı buldum, saat açısından sıkıştırıyor ama ben telaşsızca gezmek istiyorum. Dolayısıyla Osman Gazi Köprüsünden geçmeye karar verdim, nasıl olsa geçsek de geçmesek de parasını ödüyoruz :) Çamlıca gişeden köprü çıkışına kadar 76 TL motor ücreti aldı, buradan Bursa çıkışa kadar 23 TL daha aldı, son olarak Akhisar'dan İzmir'e kadar 26 TL daha aldı ve toplamda 125 TL otoyol parası verdim.
Sonra ekipmanı bir araya getirdim, giderayak Vespa' ya 950 TL ye küçük füme renkli ön cam taktırdım. Fazla bagaj için ahtopot denilen bagaj filesini tercih ettim. Fatih Beyin yönlendirmesiyle bir adet lastik dolum&tamir spreyini, bir sigorta cımbızı ve 4 çeşit sigorta yedeğini yanıma aldım.
Dolu depoyla başladım, 3 defa yakıt alarak yine dolu depoyla 524 km yolu kabaca 130 TL yakıt parasıyla tamamladım. Ortalama 100 -110 km hızla seyrettim. Sabah 07:00 İstanbul Çekmeköy' den çıktım, 15:00 de İzmir Seferihisar'a geldim, 8 saat sürdü.
Yol boyunca çok keyifli ve rahat sürdüm. Otoyolda emniyet şeridini tercih ettim, arkadan gelen büyük motorlu abilerime, ablalarıma yol verdim. Diğer araçların sürücüleri rahatsız etmedi. Motor hiç bir şekilde teklemedi, hararet yapmadı, küçük teker endişeme rağmen yolların düzgün olması sayesinde çok yormadı. Osman Gazi Köprüsünde HGS anlaşmazlığımız oldu, neyse ki gişedeki hanım uygun bir çözüm buldu, oyalanmadım.
Gemlik'te kahvaltı molası verdim, Burger King henüz açılmamıştı, nöbetçi Starbucks :) vızır vızır çalışıyordu. Çok dikkat çekmedim, kimse garipsemedi veya özel bir ilgi göstermedi. Fazla durmadan yola devam ettim.
Benzin alırken bagaj filesini açmak biraz sıkıcı oldu, keşke benzin depo kapağına seleyi kaldırmadan ulaşabilseydim, İtalyanlar belli ki bagaj filesi yerine kabaca 2700 TL ye mal olan arka çanta kullanmamızı istemişler :)
Susurluk ve Balıkesir'de polis durdurdu, standart ehliyet - GBT kontrolu bahane aslında "Vespa'yla bu kadar yol nasıl geldin?" geyiği içinmiş. Çok kibardılar, hızlı hareket ediyorlar "bu kıyafetle sizi bekletmeyelim" demeleri çok zarifti. MustafaKemalPaşa tabelasıyla foto çekmeyi uzun zamandır kafama koymuştum, başardım.
Bursa - Susurluk - Balıkesir dolayında hafif yağmur çiseledi, devam ettim, hızımı biraz düşürdüm, kaymadı, fren mesafesinde sıkıntı olmadı, yağmurluğum yanımda değildi, sorun etmedim. Nazi kask gibi güneş siperliği olan basit bir Vietnam kaskım var, güneş gözlüğünü vizör niyetine kullanıyorum, çok gerekirse dekoratif kumaştan Vietnam işi haydut maskemle ağız-burnumu kapatıyorum. Buna Vietnam' da alıştım, orayı hatırlatıyor, gizliden özlüyorum :))
Akhisar'da bir arkadaşım vardı, Novada AVM de bekledim, beceriksizce bir selfie denedim. Ekipmanı çıkarınca ohhh beee dedirten bir sıcak var, öğle saatleri, burada Vespam hemen fark edildi, hoşuma gidiyor :)
İzmir girişinde Belkahve tüneli içindeyken dizliğin kayışı açıldı, durdum, uzay yolu gibi göründüğünü fark edince bari bir de foto çekeyim dedim..
Sonunda ufukta evim ve deniz göründü, ben de Vespa' yı ekleyerek bu seyahati noktaladım.
İlgi duyanlar blog sayfamın seyahat etiketinde benzer hikayelere ulaşabilirler. Kalın sağlıcakla...
Honda CBR250 ile İstanbul-Edirne seyahat etmiştim, 160km hızla heyecanlı bir geziydi.
Önce güzergahı planladım, feribotları araştırdım, pahalı buldum, saat açısından sıkıştırıyor ama ben telaşsızca gezmek istiyorum. Dolayısıyla Osman Gazi Köprüsünden geçmeye karar verdim, nasıl olsa geçsek de geçmesek de parasını ödüyoruz :) Çamlıca gişeden köprü çıkışına kadar 76 TL motor ücreti aldı, buradan Bursa çıkışa kadar 23 TL daha aldı, son olarak Akhisar'dan İzmir'e kadar 26 TL daha aldı ve toplamda 125 TL otoyol parası verdim.
Sonra ekipmanı bir araya getirdim, giderayak Vespa' ya 950 TL ye küçük füme renkli ön cam taktırdım. Fazla bagaj için ahtopot denilen bagaj filesini tercih ettim. Fatih Beyin yönlendirmesiyle bir adet lastik dolum&tamir spreyini, bir sigorta cımbızı ve 4 çeşit sigorta yedeğini yanıma aldım.
Dolu depoyla başladım, 3 defa yakıt alarak yine dolu depoyla 524 km yolu kabaca 130 TL yakıt parasıyla tamamladım. Ortalama 100 -110 km hızla seyrettim. Sabah 07:00 İstanbul Çekmeköy' den çıktım, 15:00 de İzmir Seferihisar'a geldim, 8 saat sürdü.
Yol boyunca çok keyifli ve rahat sürdüm. Otoyolda emniyet şeridini tercih ettim, arkadan gelen büyük motorlu abilerime, ablalarıma yol verdim. Diğer araçların sürücüleri rahatsız etmedi. Motor hiç bir şekilde teklemedi, hararet yapmadı, küçük teker endişeme rağmen yolların düzgün olması sayesinde çok yormadı. Osman Gazi Köprüsünde HGS anlaşmazlığımız oldu, neyse ki gişedeki hanım uygun bir çözüm buldu, oyalanmadım.
Gemlik'te kahvaltı molası verdim, Burger King henüz açılmamıştı, nöbetçi Starbucks :) vızır vızır çalışıyordu. Çok dikkat çekmedim, kimse garipsemedi veya özel bir ilgi göstermedi. Fazla durmadan yola devam ettim.
Benzin alırken bagaj filesini açmak biraz sıkıcı oldu, keşke benzin depo kapağına seleyi kaldırmadan ulaşabilseydim, İtalyanlar belli ki bagaj filesi yerine kabaca 2700 TL ye mal olan arka çanta kullanmamızı istemişler :)
Susurluk ve Balıkesir'de polis durdurdu, standart ehliyet - GBT kontrolu bahane aslında "Vespa'yla bu kadar yol nasıl geldin?" geyiği içinmiş. Çok kibardılar, hızlı hareket ediyorlar "bu kıyafetle sizi bekletmeyelim" demeleri çok zarifti. MustafaKemalPaşa tabelasıyla foto çekmeyi uzun zamandır kafama koymuştum, başardım.
Bursa - Susurluk - Balıkesir dolayında hafif yağmur çiseledi, devam ettim, hızımı biraz düşürdüm, kaymadı, fren mesafesinde sıkıntı olmadı, yağmurluğum yanımda değildi, sorun etmedim. Nazi kask gibi güneş siperliği olan basit bir Vietnam kaskım var, güneş gözlüğünü vizör niyetine kullanıyorum, çok gerekirse dekoratif kumaştan Vietnam işi haydut maskemle ağız-burnumu kapatıyorum. Buna Vietnam' da alıştım, orayı hatırlatıyor, gizliden özlüyorum :))
Akhisar'da bir arkadaşım vardı, Novada AVM de bekledim, beceriksizce bir selfie denedim. Ekipmanı çıkarınca ohhh beee dedirten bir sıcak var, öğle saatleri, burada Vespam hemen fark edildi, hoşuma gidiyor :)
İzmir girişinde Belkahve tüneli içindeyken dizliğin kayışı açıldı, durdum, uzay yolu gibi göründüğünü fark edince bari bir de foto çekeyim dedim..
Sonunda ufukta evim ve deniz göründü, ben de Vespa' yı ekleyerek bu seyahati noktaladım.
İlgi duyanlar blog sayfamın seyahat etiketinde benzer hikayelere ulaşabilirler. Kalın sağlıcakla...
2 Temmuz 2019 Salı
İşaret / Deniz Erten / 2015 / kitap özeti
Manevi dünyaya ilgim var, Tevrat - İncil - Kuran okudum, Vatikan - Kudüs - Mekke - Medine - Hayfa (Bahai) - Vietnam (KaoDai) ziyaret ettim. Bu kitap bende yeniden ilgi uyandırdı, dilerim bir gün bunu referans gösteren daha kolay okunan genç versiyonu yayınlanır. kendi yorumlarımı italik dizdim.
"Asıl yar Yaradan'dır, gerisi yaralayandır." Mevlana.
Suya düşen değil, sudan çıkamayan boğulur.
"Bizler bir bardak denizden alınmış su gibiyiz. Ne denizin aynydık ne de ondan ayrı" Mevlana.
"Sen ne söylersen söyle, söylediğin karşındakinin anladığı kadardır" Mevlana.
"Hamdım, piştim, yandım. Odun yanınca kül olur, adam yanınca kul olur" Mevlana.
kaderSİZSİNİZ..
"Biz her insanın kaderini kendi çabasına bağlı kıldık" İsra 13.
Kader ihtimallerdir, kaza gerçekleşmesidir.
"Herkes dünyayı değiştirmeyi düşünüyor. Kimse kendini değiştirmeyi akıl etmiyor" Tolstoy.
Hata yaptığınızda ne kadar çabuk uyarılıyorsanız, o kadar çok seviliyorsunuzdur.
Yaşayan ölüler kimdir diye sorulduğunda Huzeyfet'übnü Yeman "gördükleri kötülüğe eli ve diliyle mani olmayan, kalbiyle buğuz etmeyenlerdir." demiş.
"İlmen" gücü yetmeyen, hırsını "cebren" almak ister...
Hakikat ilmi bilmediği sürece, ne kadar bilgi sahibi olursa olsun, herkes cahildir (karanlıkta kalmıştır). "Faydasız ilimden Allah'a sığınırım" Hz.Muhammed.
Bu dünya her şeyin aslına göre tersten görünüp yaşanması, ahiretin aynasıdır. "Aynadaki aksin" deriz, yani tersin... Arapça latin alfabenin TERSİNE yazılıyor! Saat kadranı soldan sağa ilerliyor, ama dünya kendi ekseninde ve güneş etrafında ters yönde dönüyor, göz retinamız cisimleri tersinden algılıyor, Kabe'de tavaf ederken ters yönde dönüyoruz, Arapça tersten yazılıyor (Tevratın dili İbranice, İncilin orjinali Aramice'dir, bu iki dil de Arapça gibi latin alfabenin tersine yazılır!)
Kuran arapça değil, RAB'ca dır.
Aynadaki aksimiz bize benzer, bizim gibi 3 boyutlu değildir, hissedemez ama benzer. Matrix filmindeki fikre yakınlığa dikkat ediniz.
Ayet = işaret. Ceza = Karşılık. Din = Yol. İslam = teslim olmak. İblis = Bir'i İki gören.
Dua = çağırmak, davet etmek. Sema = gökyüzü, duymak işitmek
İmam = üm kökünden gelir, üm =anne, Ümmet = aynı annenin çocukları
İnsan = iki ayrı kökten geldiği düşünülüyor; üns köküne göre yakınlık (dünyada diğer yaradılanlara ve ahirette yaradana yakınlık), nesy köküne göre unutan anlamındadır.
"And olsun, önceden Adem'e ahit verdik de unuttu ve onu azim sahibi bulmadık" Taha 115.
Ses, duymak, işitmek, susmak, rezonans kavramları Kuran' da sık tekrarlanıyor. Kıyamet Sur üflenince kopacak, öyle bir rezonans olacak ki bilinen her şey kırılıp dökülecek... Sesin yayılması için ortama gerek var, mekanik dalga olarak sınıflandırılıyor. Her varlığın kendine göre bir frekansı vardır. Dünyanın elektromanyetik rezonansına "Schumann Rezonansı = Titreşim Boşluğu" denir. Yeryüzü ile iyonosfer tabakası arasında meydana gelen doğal titreşimdir. Radyo - telefon - TV sinyal iletimi bu sayede yapılır. 7,83 Hertz olarak ölçülür. Hayatın başlangıcıyla ilişkilendirilen deneyler var.
Timüs bezi bağışıklığın merkezi ve ne kadar çok titreşirse o kadar sağlıklı oluyoruz. Titreşimi artıran 3 ana faktör: Gülümsemek, tam üzerine vurmak, dilin üst damağa çarpması (zikir hali).
Epifiz bezi burun kökünün arkasındadır, beynimizdeki ışık sensörüdür, Melatonin (uykuyu düzenler, gece salgılanır, aç kalındığında gece hissi devam eder (oruç tutulurken), iletkenliği yükseltir) - DMT (uykuda özellikle rüyada salgılanıyor, doğumda ve ölümde salgısı hızlanıyor, ruh molekülü de deniyor) - Seratonin (mutluluk veriyor) hormonlarını salgılar, faaliyetini köreltenler floridli diş macunları, amalgam diş dolguları, sigara-alkoldür. Dolayısıyla gece ibadeti İslami tavsiyedir.
Işık, nur, aydınlanmak, tersinden karanlık-cehalet-kafir gibi kavramlar da çok tekrar ediliyor. Işık elektromanyetik dalga olarak sınıflandırılıyor, yayılması için ortama gerek yok. İnsan vücudu çanak (kafatası, beyin) ve anten (omurga) formuyla bu elektromanyetik yapıyla uyumlandırılmış. Doğru yayını izleyebilmek için anteni ayarlamak gerekiyor. Elektrik akımı için iletkenlik gerekiyor - abdest alırken iletkenliğimizi artırmış oluyoruz, çamurdan başlayan yaradılış ve bilinen en büyük mıknatısın (yerküre) elektromanyetik tepe noktası (aynı zamanda altın orana (PHI sayısı = 1,618..) göre dünyanın merkezi) Kabe'ye olan yönelimle, rüku-secde sırasında artan eş zamanlı ve yere yakın ve Kabe'ye yönelik ve çok sayıda diğer müminle birlikte güneşe göre ayarlanan ortamda namaz bu yayına erişimi kolaylaştırıyor... Ay takvimiyle ibadetler dünyadaki elektromanyetik değişimlere uygun hale getiriliyor.
Öğrenilen bir davranış şekli veya öğreti veya bir düşünce, bir toplumda o toplumun mensuplarının belirli bir oranı tarafından benimsendiğinde herhangi bir zaman ve mekana bağlı kalmaksızın o toplumun mensupları tarafından zihinsel / bilinçsel bir AĞ vasıtasıyla birbirlerine aktarılıyor ve "ortak bilinç öğretisi" haline geliyor.
Kıyamet = KIYAM et, yani ayağa kalk ve uyan!
"Her nefis ölümü tadacaktır" Ankebut 57. tadacaktır, yiyecek değil! Sonsuz hayata geçmeden önce bir tecrübe yaşanacaktır.
Nefis dişidir (Havva), nefsin en güzel hali HURİdir, nefsin menzile ulaşınca nefis (harika) olur.
"İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar" Hz.Muhammed.
Kuran' da bize tavsiye edilen akıl "parçalı" olarak nitelenen "aklı cüz" değil, kalbin aklı olan "aklı küll" dür. Bu noktada kişisel gelişimden ayrılır, kişisel gelişimin aksine sadece aklın terbiyesini yeterli bulmaz ve ruhun da terbiyesi edilmesini ister.
"Nefsini bilenlerden ol, silenlerden değil" Hz.Şems
Gölgeyi ortadan kaldırmak için gölgeyle değil bedenle savaşmak (nefsinle cihat) gerekir.
İlk gelen ayet OKU diyor. Veri tabanından, hard diskten okumak gibi, boolean sayılara (011101110..) bakarak bunun bir elma olduğunu anlamak gibi... Matrixten aslını anlamak gibi.. İhtiyacı olan tüm veriler İnsanın bilinçaltına kayıtlı, ilk embriyo ana rahmine düştüğünde ileride yaşanacak 60-65 yıllık ömrün tüm yumuşak doku-organ-kemik-beyin-... tamamı o tek hücrede kayıtlı ve kendi rutininde BİRLİKTEN organize bir çokluğa (vücuda) dönüşüyor!
Hologramik bir evrende yaşayan hologramik varlıklar olarak biliyoruz ki "parça bütünün bilgisini taşır". Gördüğümüz her şey aslında bir bilgi ve yazılımdır, ve beynimiz her eşyayı kısıtlandırılmış ölçülerinde algılar, yani OKUr.
DNA daki mevcut bilginin %99,9 u her birimizde aynıyken, her birimiz tarafından bu datanın farklı farklı okunma ve kullanılmasıysa, fark alemi dediğimiz, FURKAN diye tabir edilen durumu yaratmaktadır.
Vücudun %70i, beynin %85i sudan oluşuyor, suyun hafızası var, rezonansı var.
HARRAN = kavşak, yolların birleştiği yer. GÖBEKLİTEPE Harran'da, Hz.İbrahim (semavi dinlerin atası) Harran'a "dönüyor". Yaygın 3 dinin peygamberleri aslında "kuzenler"! Göbeklitepe'deki anıtların ağızları yok! Nefsi susanın yerine Allah konuşur. Söz gümüşse sükut altındır. Bir ağzımız var ama iki kulağımız.
"Asıl yar Yaradan'dır, gerisi yaralayandır." Mevlana.
Suya düşen değil, sudan çıkamayan boğulur.
"Bizler bir bardak denizden alınmış su gibiyiz. Ne denizin aynydık ne de ondan ayrı" Mevlana.
"Sen ne söylersen söyle, söylediğin karşındakinin anladığı kadardır" Mevlana.
"Hamdım, piştim, yandım. Odun yanınca kül olur, adam yanınca kul olur" Mevlana.
kaderSİZSİNİZ..
"Biz her insanın kaderini kendi çabasına bağlı kıldık" İsra 13.
Kader ihtimallerdir, kaza gerçekleşmesidir.
"Herkes dünyayı değiştirmeyi düşünüyor. Kimse kendini değiştirmeyi akıl etmiyor" Tolstoy.
Hata yaptığınızda ne kadar çabuk uyarılıyorsanız, o kadar çok seviliyorsunuzdur.
Yaşayan ölüler kimdir diye sorulduğunda Huzeyfet'übnü Yeman "gördükleri kötülüğe eli ve diliyle mani olmayan, kalbiyle buğuz etmeyenlerdir." demiş.
"İlmen" gücü yetmeyen, hırsını "cebren" almak ister...
Hakikat ilmi bilmediği sürece, ne kadar bilgi sahibi olursa olsun, herkes cahildir (karanlıkta kalmıştır). "Faydasız ilimden Allah'a sığınırım" Hz.Muhammed.
Bu dünya her şeyin aslına göre tersten görünüp yaşanması, ahiretin aynasıdır. "Aynadaki aksin" deriz, yani tersin... Arapça latin alfabenin TERSİNE yazılıyor! Saat kadranı soldan sağa ilerliyor, ama dünya kendi ekseninde ve güneş etrafında ters yönde dönüyor, göz retinamız cisimleri tersinden algılıyor, Kabe'de tavaf ederken ters yönde dönüyoruz, Arapça tersten yazılıyor (Tevratın dili İbranice, İncilin orjinali Aramice'dir, bu iki dil de Arapça gibi latin alfabenin tersine yazılır!)
Kuran arapça değil, RAB'ca dır.
Aynadaki aksimiz bize benzer, bizim gibi 3 boyutlu değildir, hissedemez ama benzer. Matrix filmindeki fikre yakınlığa dikkat ediniz.
Ayet = işaret. Ceza = Karşılık. Din = Yol. İslam = teslim olmak. İblis = Bir'i İki gören.
Dua = çağırmak, davet etmek. Sema = gökyüzü, duymak işitmek
İmam = üm kökünden gelir, üm =anne, Ümmet = aynı annenin çocukları
İnsan = iki ayrı kökten geldiği düşünülüyor; üns köküne göre yakınlık (dünyada diğer yaradılanlara ve ahirette yaradana yakınlık), nesy köküne göre unutan anlamındadır.
"And olsun, önceden Adem'e ahit verdik de unuttu ve onu azim sahibi bulmadık" Taha 115.
Ses, duymak, işitmek, susmak, rezonans kavramları Kuran' da sık tekrarlanıyor. Kıyamet Sur üflenince kopacak, öyle bir rezonans olacak ki bilinen her şey kırılıp dökülecek... Sesin yayılması için ortama gerek var, mekanik dalga olarak sınıflandırılıyor. Her varlığın kendine göre bir frekansı vardır. Dünyanın elektromanyetik rezonansına "Schumann Rezonansı = Titreşim Boşluğu" denir. Yeryüzü ile iyonosfer tabakası arasında meydana gelen doğal titreşimdir. Radyo - telefon - TV sinyal iletimi bu sayede yapılır. 7,83 Hertz olarak ölçülür. Hayatın başlangıcıyla ilişkilendirilen deneyler var.
Timüs bezi bağışıklığın merkezi ve ne kadar çok titreşirse o kadar sağlıklı oluyoruz. Titreşimi artıran 3 ana faktör: Gülümsemek, tam üzerine vurmak, dilin üst damağa çarpması (zikir hali).
Epifiz bezi burun kökünün arkasındadır, beynimizdeki ışık sensörüdür, Melatonin (uykuyu düzenler, gece salgılanır, aç kalındığında gece hissi devam eder (oruç tutulurken), iletkenliği yükseltir) - DMT (uykuda özellikle rüyada salgılanıyor, doğumda ve ölümde salgısı hızlanıyor, ruh molekülü de deniyor) - Seratonin (mutluluk veriyor) hormonlarını salgılar, faaliyetini köreltenler floridli diş macunları, amalgam diş dolguları, sigara-alkoldür. Dolayısıyla gece ibadeti İslami tavsiyedir.
Işık, nur, aydınlanmak, tersinden karanlık-cehalet-kafir gibi kavramlar da çok tekrar ediliyor. Işık elektromanyetik dalga olarak sınıflandırılıyor, yayılması için ortama gerek yok. İnsan vücudu çanak (kafatası, beyin) ve anten (omurga) formuyla bu elektromanyetik yapıyla uyumlandırılmış. Doğru yayını izleyebilmek için anteni ayarlamak gerekiyor. Elektrik akımı için iletkenlik gerekiyor - abdest alırken iletkenliğimizi artırmış oluyoruz, çamurdan başlayan yaradılış ve bilinen en büyük mıknatısın (yerküre) elektromanyetik tepe noktası (aynı zamanda altın orana (PHI sayısı = 1,618..) göre dünyanın merkezi) Kabe'ye olan yönelimle, rüku-secde sırasında artan eş zamanlı ve yere yakın ve Kabe'ye yönelik ve çok sayıda diğer müminle birlikte güneşe göre ayarlanan ortamda namaz bu yayına erişimi kolaylaştırıyor... Ay takvimiyle ibadetler dünyadaki elektromanyetik değişimlere uygun hale getiriliyor.
Öğrenilen bir davranış şekli veya öğreti veya bir düşünce, bir toplumda o toplumun mensuplarının belirli bir oranı tarafından benimsendiğinde herhangi bir zaman ve mekana bağlı kalmaksızın o toplumun mensupları tarafından zihinsel / bilinçsel bir AĞ vasıtasıyla birbirlerine aktarılıyor ve "ortak bilinç öğretisi" haline geliyor.
Kıyamet = KIYAM et, yani ayağa kalk ve uyan!
"Her nefis ölümü tadacaktır" Ankebut 57. tadacaktır, yiyecek değil! Sonsuz hayata geçmeden önce bir tecrübe yaşanacaktır.
Nefis dişidir (Havva), nefsin en güzel hali HURİdir, nefsin menzile ulaşınca nefis (harika) olur.
"İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar" Hz.Muhammed.
Kuran' da bize tavsiye edilen akıl "parçalı" olarak nitelenen "aklı cüz" değil, kalbin aklı olan "aklı küll" dür. Bu noktada kişisel gelişimden ayrılır, kişisel gelişimin aksine sadece aklın terbiyesini yeterli bulmaz ve ruhun da terbiyesi edilmesini ister.
"Nefsini bilenlerden ol, silenlerden değil" Hz.Şems
Gölgeyi ortadan kaldırmak için gölgeyle değil bedenle savaşmak (nefsinle cihat) gerekir.
İlk gelen ayet OKU diyor. Veri tabanından, hard diskten okumak gibi, boolean sayılara (011101110..) bakarak bunun bir elma olduğunu anlamak gibi... Matrixten aslını anlamak gibi.. İhtiyacı olan tüm veriler İnsanın bilinçaltına kayıtlı, ilk embriyo ana rahmine düştüğünde ileride yaşanacak 60-65 yıllık ömrün tüm yumuşak doku-organ-kemik-beyin-... tamamı o tek hücrede kayıtlı ve kendi rutininde BİRLİKTEN organize bir çokluğa (vücuda) dönüşüyor!
Hologramik bir evrende yaşayan hologramik varlıklar olarak biliyoruz ki "parça bütünün bilgisini taşır". Gördüğümüz her şey aslında bir bilgi ve yazılımdır, ve beynimiz her eşyayı kısıtlandırılmış ölçülerinde algılar, yani OKUr.
DNA daki mevcut bilginin %99,9 u her birimizde aynıyken, her birimiz tarafından bu datanın farklı farklı okunma ve kullanılmasıysa, fark alemi dediğimiz, FURKAN diye tabir edilen durumu yaratmaktadır.
Vücudun %70i, beynin %85i sudan oluşuyor, suyun hafızası var, rezonansı var.
HARRAN = kavşak, yolların birleştiği yer. GÖBEKLİTEPE Harran'da, Hz.İbrahim (semavi dinlerin atası) Harran'a "dönüyor". Yaygın 3 dinin peygamberleri aslında "kuzenler"! Göbeklitepe'deki anıtların ağızları yok! Nefsi susanın yerine Allah konuşur. Söz gümüşse sükut altındır. Bir ağzımız var ama iki kulağımız.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)