27 Haziran 2018 Çarşamba

Kopenhag!

2018 Haziranda gittim. Prensip olarak çoook pahalı bir şehir. İlk defa kuzey ülkesi görüyorum, çok temiz, düzenli, Berlin kadar yeşil değil. Anlatıldığı kadar soğuk değildi.

Gerçekten kurşuni bir gökyüzü hava var, taze hissi veren bir serinlik, yeşilliklerden gelen bir hoşluk, rengarenk ve bakımlı binalarla tarihi bir atmosferde geziniyor gibiydi.

Avrupalı olgunluğuyla bir miktar göçmen aldıkları fark ediliyor, başı bağlı olandan çekik gözlüsüne, Hint - Türk - ... her renk ve tarzda insan var, kimse kimseye bulaşmıyor.

Danların arasında hala sarışın, renkli gözlü, beyaz tenli, atletik tipler var. Bir kısmı Viking hissi verecek kadar yapılı ve kızıla yakın.

Şehrin temposu düşük, nüfus az, oldukça düz zeminde kurulmuş. Bisiklet ciddi olarak yaygın, bisiklet yolları duble(!) yapılmış, bisikletler için ayrı sinyalizasyon sistemi bile var. Bisikletlerde tasarım unsuru hemen fark ediliyor, ayrı bir yazıda derlemeye gayret edeceğim.

Şehir haritası aldım ama Google Maps olağanüstü kullanışlı, Berlin - Kopenhag - Malmö demeden her birinde her yeri biliyor, toplu taşıma saatlerine göre rota veriyor, durak sayıyor,.... Çok etkileyiciydi!

Nyhaven resimlerdeki kadar güzeldi, pahalıydı. Kanal turu ilginç olabilirdi, bunun yerine biz bisiklet kiralamayı seçtik.

Kanal boyunca çöpleri ağzı kapalı yapmış ve alttan borularla merkezi vakuma bağlamışlar, düzenli aralıklarla emiş var, çöp kokusu veya akma vb yok.

Kuzeye doğru yaklaştığımız için biyolojik saatimiz şaştı, tastamam karanlık bir gece bir türlü olamadı, "beyaz geceler" olgusunu kısmen de olsa tecrübe ettik.

Burası Carlsberg biranın anavatanı, fabrika ve bira tarihi turu vardı ama bunun yerine de Malmö' ye gitmeyi tercih ettik.





Norembro isimli bölgede göçmen yerleşimi yoğun, dolayısıyla Türk - Hint - Uzak doğu restoranları, dönerciler, ucuz bira vb bulunabiliyor.

Free Town Christiana diye bir bölge ayırmışlar, AB içinde olmadığı farz ediliyor, polis ve ambulans bölge girişinde bekliyor. Bu özerklik elde edilene kadar uzun mücadeleler yaşanmış. İçeride bildiğiniz kanunlar yerine karşılıklı saygı - sevgi - hippi kültürü var. Elbette ot, kek vb her şey gırla gidiyor. Street art fark ediliyor.

Burada da bazı binaların önünde Nazi işgali esnasında öldürülen yahudilerin isimleri ve davut yıldızı işaretleri gördüm.

Geniş parkları, kanalları, bisikletle yaşama pratiği, düzeni, tasarım vurgusuyla kuzey şehrini sevdim. Oğlum Amsterdam' a benzediğini söylüyor. Kraliyet devam ediyor, saraylar görkemli. İnsanlar olağanüstü güler yüzlü ve kibarlar. Kredi kartıyla öderken kartı bile POS a kendi başına yerleştiriyorsun, mümkün olan her şeyi müşteri yapıyor, çarşafını açıyorsun, topluyorsun, kirli tabak çanağını rafa kaldırıyorsun,... Belki pahalı işçilik, belki sorumluluk, belki diğerlerine saygı, belki nezaket, belki de bireyselcilik...

Berlin' den EasyJetle geldim, pasaportsuz sınır geçme keyfi şahaneydi! Şimdi otobüsle Baltık Denizinin önce altından sonra üstünden geçerek İsveç'e gideceğiz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder