Çocukluğumuzdan beri, okullarda dahi bize 'hata' nın ne kadar kötü olduğu anlatıldı.
Hata cezalandırıldı, ayıplandı. İşe girdiğimizde de aynı tavırla karşılaştık, sonunda öğrendik: Hata yapma, yaptıysan da söyleme!
Bir yandan da sürekli öğrenmeyi övdük.
Doğru yaptıklarımızdan öğrenmeyiz, teyit ederiz. Oysa ki hatalarımızı düzelttiğimizde, 'öğreniriz'... İki tip hata var: Yapılmaması gerekeni yapmak, yapılması gerekeni yapmamak.
Error of commision-yapılmaması gerekeni yapmak.
Bu en bilinen hata tipidir. Kırmızı ışıkta geçmek gibi düşünün.
Muhasebe sistemimiz bu hatayı fark eder, cezalandırır.
Örneğin liste fiyatından ucuza ürün satmak, arızalı malı sevk etmek, tedarikçinin faturasını eksik veya fazla ödemek, ....
Fark edeceğimiz gibi bunların bedelleri muhasebe sistemimizde er yada geç görülür. Yaptığımız yanımıza kalmaz.
Error of ommision-yapılması gerekeni yapmamak.
Bu az bilinir, görmezden gelinir, aslında sonuçları ilkinden daha ağırdır, muhasebe sistemimiz bu hatayı GÖRMEZ.
Sonuçta 'arkamızı kollamayı' çabucak öğreniriz. Riske girmektense iş yapmamak daha emniyetlidir. Atalet yakamıza yapışır. Mecbur kalmadıkça değişmeyiz, değiştirmeyiz.
Örneğin falanca departmanın müdürünün yanlış olduğunu bildiğin halde işten çıkarmamak, üretim boşken liste fiyatından biraz düşük ama doğrudan hammaddeyi karşılayacak fiyattaki siparişi almamak, işe dört dörtlük uyan adayı sırf boş kadro yok diye işe almamak, falanca yerde mağaza açmaktan vazgeçmek, ürün karmasını yanlış yönde değiştirmek, ...
Fark edeceğiniz gibi muhasebe bunları görmez. Doğmamış çocuğa don biçilmez.
Uçak, cep telefonu, .. bu kafayla icat edilebilir miydi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder