Uygarlıkların ortalama ömrü 336 yılmış. Gezegeni bir servis sağlayıcı olarak düşünün. Gezegenin var olmak için insanoğluna ihtiyacı yok. Alışılmış muhasebe teknikleri çevresel etkiyi dikkate almadıkları için yetersiz kalıyor. Önceki uygarlıklardan daha iyi, daha gelişmiş, daha modern, daha... olmamız bize "çöküşten muafiyet" garantisi vermiyor.
İnsan olmak türümüzün doğal seleksiyona yenilmeyeceği anlamına gelmiyor.
Uygarlığın yok olması nüfus kaybı, kimlik kaybı veya sosyo-ekonomik karmaşıklığın artışı olarak ifade ediliyor. Yok oluş birden bire olabileceği gibi zaman içinde yavaş yavaş da olabiliyor. Pandemi küresel olarak uyum içinde birlikte hareket edebileceğimizi gösterdi. Küresel entegrasyon nedeniyle problemler daha karmaşık, daha çok katmanlı ve daha çok boyutlu oldu. Performans denildiğinde çevre - insan - ekonomi (Planet-People-Prosperity) anlamalıyız. Bunların arasında çelişki yoktur.
Sistem yaklaşımıyla bütünü görmeliyiz, parçaları iyileştirerek bütünü geliştiremeyiz. Gelişmiş ülkeler gezegene bugüne kadar verdikleri zararı hatırlayarak gelişmekte olan ülkelerin finansmanına katılmalıdır. Homo Sapiens olarak başlamıştık, Homo Economicus olduk ancak kendimize çeki düzen vermezsek dolarize hayvanlara dönüşeceğiz. Donut Teorisi (Kate Raworth) yaşanabilir sınırlarımızı iyi açıklıyor.
İklim değişiminin etkileri hakkında farkındalık oluştu ama beklenen eylem seviyesine maalesef ulaşılamadı. Gezegenin Sınırları olarak 9 başlık gösteriliyor ve bunlardan ikisi kritik, yani bu sınırlar aşıldığında diğerlerinin ne durumda olduğunun artık önemi kalmıyor. Kritik olanlar İklim Değişimi ve Bio-çeşitlilik, diğerleri azot çevrimi, fosfor çevrimi, ozon deliği, okyanuslarda asitleşme, küresel temiz su kullanımı, tarıma ayrılan alan, havadaki tanecik yoğunluğu, kimyasal kirlenmedir.
Refah seviyesi artarken çevre erozyonu azalmıyor, zenginler daha çevreci değil!
İklim değişirken hava olayları aşırı uçlarda yaşanıyor, hava şartları tarım üretimini etkiliyor ve beslenme bozuklukları görülüyor, aşırı iklim değişimleri göçlere, savaşlara, hayvan-bitki miktarında ciddi azalışlara yol açıyor. Medya yaşanan sıkıntılara ve felaket senaryolarına, iklim değişimine karşı alınacak aksiyonlardan daha fazla yer veriyor. Sorunun büyüklüğü ve karmaşıklığı karşısında bireysel olarak kendimizi yetersiz hissediyoruz.
Aslında yapmamız gereken daha az üretmek ve daha az tüketmektir, fosil yakıtlar yerine yenilebilir enerji kullanmaktır, daha az et-süt ürünü yemektir, enerji etkinliği yüksek teknolojilere geçmektir.
Doğrusal ekonomik modelden döngüsele geçmeliyiz. İyice incelenmemiş her çözüm belki de başka bir yer ve/veya zamanda başka bir probleme yol açabilir.
Firmalar "bilinçli bozulan" ürünler tasarlıyorlar: düşük kaliteli iç parçalar, tasarımdaki bilinen zayıf noktalar, belirlenen vadede hata sinyali veren algoritmalar... Aslında daha iyi ve uzun ömürlü ürünler tasarlaması gereken teknolojiyle tam tersi yapılıyor!
Gezegenin sınırlı kaynaklarını israf etmemizin sebebi tüketici bazlı kapitalizm ekonomik düzenidir, büyüme olmadan kapitalizm çöker.
ABD de yapılan bir araştırmaya göre bir milyon cep telefonundan yaklaşık 16 ton bakır, 350kg gümüş, 34kg altın ve 15kg platin elde edilebiliyor ama yine de ABD de her gün 400 bin telefon geri dönüşüm yerine çöpe gidiyor. Küresel ölçekte her bir dakikada bir milyon pet şişe satın alınıyor! GPGP-Great Pasific Garbage Patch-Pasifikteki Büyük Çöp Yığını 1,6 milyon km2 alan yayılıyor, okyanustaki canlı hayatı ciddi şekilde etkiliyor ancak hiç kimse temizlemek için sorumluluk almıyor!
Döngüsel Ekonomi atıksız, kendini besleyebilen, kapalı döngülüdür. Patagonia, Wolford gibi iyi örneklere bakabilirsiniz. "Product as a service" iş modelinden "Product to service" iş modeline dönüşülmelidir. Tüketimi azaltmak taş çağına dönüş değildir. Doğal dengemizi bozmadan tüketebilmektir.
Mevcut ekonomik düzen bireyleri, firmaları ve devletleri bu konuda radikal adımlar atmaktan alıkoyuyor. Geri dönüşümlü ürünler kalitesiz veya pahalı olmak zorunda değildir. Hammaddenin etkin kullanımıyla elde edilecek maliyet avantajı firmalarla sınırlı kalmamalı, tüketicilere yansıtılmalıdır. Devletlerin yasal düzenlemeleri, teşvikleri, vergilendirmeleri buna uyumlu hale getirilmelidir.
www.gapminder.org/dollar-street küresel çapta bir çok ülkede farklı aylık gelirle yaşayanların hayat tarzları hakkında fotoğraf-video içeren değişik bir görselleştirmeyi sunuyor.
Ülkeler arasında dengesizlikler var-En zengin %1 lik nüfusun serveti geriye kalan %99 un servetinden daha fazladır! 2017 senesinde küresel servet artışının %82 si en zengin %1 lik kesime gitti.. Bu dengesizlik adil olmadığı gibi uygarlığın devamı açısından risklidir de (diğerlerinin isyan riski). Gelir, aylık kazanç akışını gösterir, servet elinizdeki birikimdir. Yoksulken para için çalışırsın, zenginsen paran senin için çalışır. Eşitsizlikler sadece para miktarında değil, eğitim - sağlık vb hizmetlere erişimde de eşitsizlik var.
Ülke içinde dengesizlik var - www.passportindex.org sitesinden pasaportunuzla vizesiz girebildiğiniz ülke sayısına göre sıralamaları görebilirsiniz. Aynı ülke, aynı şehir içinde dahi eşitsizlikler vardır.
2017 de ABD de ortalama CEO aylık geliri ortalama işçinin 312 katıydı. Sanayi Devrimlerinden bugüne gelirken Batı dünyasında eşitsizlikler arttı.
Ücret piramidinin tabanındaki yoksullar uzun zaman sadece hükümetlerin sorunu kabul edildi. Prahalad ve Hart' ın makalesiyle birlikte bakış açısı değişti. Bu tabakanın yaşama koşulları iyileştirildiği zaman onlar da müşteri olabilecekti, böylece umutsuzca büyüme fırsatı arayan kapitalist sisteme bir yama yapma fırsatı oluştu. Sürdürülebilir maskesiyle özel firmaların alıcıları başka ülkelerde bu insanları çalıştıran özel firmalara adil-yaşanılabilir ücret baskısı yapmaya başladılar. Kimi zaman kendi ürünlerini daha küçük ambalajlarda (fiyatı düşürebilmek için) sunarak bu insanlara yaklaşıyorlar. Mikrofinans olanakları da sağlanabiliyor.
İş dünyası gezegen ve insanlara sorun yaratan değil, onlar için kazançlı çözümler bulmalıdır. Ulvi amaçlar her durumda kazançla taçlanmalıdır ki yapılmaya devam edilebilsin. Sadece ortaklar değil, tüm paydaşlar (çalışanlar, gezegen, tedarikçiler, ortaklar, müşteriler,..) dikkate alınmalıdır.
Yaşanan sorunların sebebi neoliberalizmdir (kapitalizm). Sürdürülebilirlik sağlanırken kazanç yaratılabilir; 12 trilyon USD büyüklüğünde bir pazar var, erken başlayanlar zamanı geldiğinde sonuçları daha önce ve daha fazla elde edebilecekler. Müşteriler sürdürülebilir ürünler istiyor, yetenek havuzundaki gençler bir "amaç" sahibi firmaları tercih ediyor. Yatırımcılar sürdürülebilir firmalara avantajlı yeni fırsatlar sağlıyor.
B Corp-Benefit Corporotion bir sertifika programı ve bu bağlamda olan firmaları diğerlerinden ayırt etmek için kullanılıyor. B Corp firmalar operasyonları devam ederken bir yandan da sürdürülebilir amaçlara kaynak sağlıyor.
Greenwash-Yeşil Badana "yeşilmiş gibi yapmaya" deniyor. Wokewash- "ayrımcılık yapmıyormuş gibi davranmaya" deniyor. Çeşitli coğrafyalarda -sektörlerde uyumlu işbirlikleri yapmadıkça sürdürülebilir amaçlara ulaşmamız zor görünüyor. Sistemik bakış açısı belirtiler yerine kök sebepleri bulmaya ve düzeltmeye odaklanıyor.
Kozmetikte sürdürülebilir ürünlerde kar marjı %220 leri bulabiliyor. %10 luk bir farkla daha sürdürülebilir olunabilir ve tüketiciler buna katılmayı makul görebilir. Gereksiz paketleme, uygun olmayan birim ürün miktarı gibi konulara bakılabilir.
Sürdürülebilirlikte tüketicinin önceliği gıda, kişisel bakım, enerji, sigorta-bankacılık gibi gözlemleniyor. Lemonade sigorta firması iyi örnektir.
Tipik sürdürülebilir müşteri kadındır, 20-30 yaş civarındadır, bekardır, vegan gibidir, kahve/su termosu taşır, minimal yaşar, sık alışveriş yapmaz ama yeni alacaksa kaliteli ürün tercih eder, değilse ikinci elcidir, farkındalığı güçlüdür.
Fast Fashion pratiği gezegene zarar veriyor, greenwash / wokewash iddiaları yaygın. Teknoloji geliştikçe Uber - AirBNB gibi aracılar ortadan kalkarak servisten yararlanan ve servis sağlayıcı doğrudan etkileşebilecektir.
Küresel çapta, yoksul olanlar da dahil herkes erişilebilir kaliteli internete ulaşınca teknoloji hızlandırıcı olacaktır.
Teknolojinin süreçlere dahil edilişi ruhsuz değil, "insan dokunuşu ve sorumluluğuyla" olmalıdır.
Siri / Alexa tanıyoruz, peki bunların genç erkek sesini, genç kadından daha iyi tanıyarak ayrımcılık yaptığını biliyor muyuz?
Alman yazar Mark Uwe Kling / Qualityland kitabı bir algoritmanın diktatörlüğündeki yaşamı anlatıyor.
21.yüzyılın en seksi işi çevre ve toplum lehine sorumlu inovasyon yapmak olacaktır.
Çok paydaşlı çözümler etik, değer ve amaç vurgusunu taşıyacaktır.
Çözüm genellikle gelecekte değil, geçmişte bir yerde olacaktır.
Bu yapbozu tamamlamak için küresel işbirliği şarttır.
İyimserlikten vazgeçmemeliyiz. Dünya sandığımızdan daha iyidir, her şey kötüye gitmiyor :) Çevre regülasyonu sandığımızdan daha hızlı ve etkin gelişiyor.
GDP-Brüt Yurtiçi Hasılayı tek ölçüt olarak kullandığımızda kendimize ve gezegene haksızlık ediyoruz.
Hep birlikte eyleme geçtiğimizde yapbozun bir çok parçası bir çok farklı yerde doğru yere yerleşecektir, çözüm ortak çabayla kolaylaşacak ve hızlanacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder