VUCA world, VUCA company? Gustavo
Bitar / 12/2021
Mitolojideki Ariadne'nin ipiyle VUCA labirentinden çıkmak...
Bir önceki yazımızda VUCA dünyasındayız diye şirketiniz de VUCA ortamında olmak zorunda değil! (1/2) VUCA ortamındaki şirketi karakterize ettik. Burada
Ariadne' nin Theseus' a bir kılıç ve bir ip yumağı verdiği Yunan metaforuna
başvuruyoruz. Kılıç canavar Minotaur' u öldürmek için kullanılırken, ip
Theseus' un amacına ulaşmak için girmesi gereken labirentten çıkış yolunu
bulabilmesi içindir. Bu yazının amacı size VUCA şirket labirentinden çıkış
yolunu gösterecek ipi sunmaktır..
VUCA şirketlerinde görev henüz tamamlanmamışken bile, dünkü önceliklerle
bugünküler farklı olabilir, çalışma gündemi volatile=değişkendir. Bu
şirketler tüm fırsatların değerlendirilmesi gerektiği inancıyla ve reaktif bir
kültürde yaşadıkları için rotaları sürekli değişir, uncertain=belirsizdir.
Bu şirketler lokal verim ararken departmanlar arasında çatışmalara sebep olur,
bütün için iyi olanı kaçırmaya eğilimlidir, complex=karmaşıktır. Son
olarak, ambigius=belirsizdirler çünkü çatışma halinde taviz
verirler, iki uç arasında savrularak kafa karışıklığı ve iletişim bozukluğu
yaratırlar.
Sorunun kökeni
Dr. Eliyahu Goldratt'ın iddia ettiği gibi, her sorunun arkasında çözülmemiş
bir çatışma vardır. VUCA şirketinin çatışma
şeması yandaki gibidir. Diyagramın başlangıcı uyumlu ve sürdürülebilir
büyüme amacıdır (A). Bunun için gerekli iki koşul vardır: sırasıyla
effective=etkin (B) ve efficient=verimli (C) olmak.. Etkililik için hedeflere ulaşılmalıdır, bunun için sistemi bir bütün olarak
görmek ve amaca göre hizalamak gerekir (D). Öte yandan, verimli
olmak için insanları departman hedeflerinize göre ölçmeli ve
değerlendirmelisiniz (D').
Bu şekilde ifade edildiğinde, D ve D' eylemleri birbirleriyle tamamen
çelişkilidir. Sistemin yönetimini bir bütün olarak tek bir kurumsal hedefle
değerlendirmek, insanları departmanların amaçlarına göre ölçmek ve
değerlendirmekle bağdaşmaz. Aynı anda iki farklı amaç maksimize edilemez. Bu,
sistemin bir amaç ile diğeri arasında gidip gelmesine ve belirsizlik
yaratmasına yol açar.
Çatışma diyagramı ile alınan yaklaşımın doğruluğunu teyit edebiliyoruz,
çünkü sistemin yönetimini bir bütün olarak kurumsal bir hedefle (D)
değerlendirmek için gerekli eylem kimi zaman departmanların durması anlamına
geliyor ki bu da verimli olma ihtiyacını (C) tehdit ediyor.
Benzer şekilde departmanların kendi hedeflerine göre insanları
ölçmek-değerlendirmek (D') etkin olma ihtiyacını tehlikeye atar (B). Yönetim maliyetleri
düşürmeye çalışırken pazarlama müşterilere sağlanan değeri artırmaya
çalışır; satış daha kısa termin için baskı yaparken, üretim bu tarihlerin
gerçekçi olmadığından şikayet eder, ... birbiriyle çelişkili öncelikler ortaya
çıkar. Tüm bunlar hedeflere ulaşılamamasına neden olur.
Neyi değiştirmeli
VUCA şirketlerini labirentte tutan bu karar ikilemi çözülebilir. İlk
adım, ihtiyaçlarla gereken eylemler arasındaki hatalı varsayımları ortaya
çıkarmaktır.
İnsanları departmanların lokal hedeflerine göre ölçmenin ve
değerlendirmenin kaynakları daha iyi kullandığı ve değer yarattığı varsayımını
düşünelim. Böyle bir ifade mantıklı görünüyor. Yıllarca hevesle
benimsediğim ABC maliyet sistemi gibi çok sayıda kaynak bu varsayımı
doğruluyor. Karl Popper, bir hipotezin doğruluğundan asla emin olamayacağımız
ama yanlışsa gerçek dünyanın bunu hemen ortaya çıkaracağını söyledi. Her geçem
gün daha fazla yayında bu varsayımın yanlışlığı tartışılmaktadır. Önceki
yazımızda bir VUCA şirketindeki durumu ayrıntılı olarak anlattık.
Pratikte olan şey, yönetimin sistemin bütününü alt sistemlere bölerek yapay
olarak çok sayıda darboğaz yaratması ve simple=sade veya complicated=katmanlı
olan sistemi complex=karmaşıklaştırmasıdır.
Aynı gibi görünse de, complicated=katmanlı ve complex=karmaşık
aynı şey değildir. Snowden & Boone tarafından geliştirilen Cynefin kuramı sade ve katmanlı
organizasyonların tek bir kısıt ile yönetilebildiğini gösterir. Katmanlı
olanlarda sebep-sonuç ilişkisini kavramak biraz daha zordur. Kuram
organizasyonları “kuralsızlık-dağınıklık” merkezinin etrafında Simple=Sade,
Complicated=Katmanlı, Complex=Karmaşık, Chaotic=Kaotik
olarak sınıflandırır.
Verimle ilgili hatalı varsayımı bulduk. Ancak çok sayıda kanıt, sistemleri
bir bütün olarak merkezi kararlarla yönetme girişimlerinin çöküşünü
gösteriyor. Peki çıkış yolu nedir?
Labirentten çıkış
Hatalı varsayım, verimliliği elde etmek için yönetimi alt sistemlere bölmek
olduğundan, labirentten çıkış yolu, her bir alt sistemin hedeflerini
organizasyonun hedefine uyumlandırarak, sistemik bakış açısıyla yönetmektir.
Darboğaz, sistemi yönetecektir.
TOC tarafından özetlenen beş adımlı
yaklaşım , sistemik kısıtlama yönetimi için güçlü bir çerçeve
sağlar. İlk adım, "kısıtı bulmaktır". İkinci adım,
"kısıtı verimli kullanmaktır”. Üçüncü adım, "diğer kaynakları kısıtla
uyumlandırmaktır". Esas olan sistemin çıktısıdır, departmanların değil. Bu
noktada, sistemik bakış için kararların merkezileştirmesi gerektiği iddiasıyla
karşılaşabilirsiniz. Dave Snowden konuyu netleştiriyor: Merkezi kalması
gereken kararların değil, eylemlerin koordinasyonudur. Böylece
ortak bir amaç altında eylemlerin koordinasyonunu merkezileştirilerek kısıttan
azami fayda sağlanacaktır. Aynı zamanda, insanlara özerklik ve karar verme
yetkisi verilerek verimlilik iyileştirilecektir.
Çürütülmeden kalan ve Matías Birrell tarafından sunulan bir
argüman ekliyoruz : "Bir sistemin değer yaratma kapasitesi,
parçalarının senkronizasyon derecesi ile doğrudan ilişkilidir".
Eliyahu Goldratt tarafından geliştirilen DBR=Drum-Buffer-Rope,
Kısıt-Tampon-Bağ yöntemi, üretimi yönetmek için basit bir çözüm
sunuyor. Kısıt, bir davul gibi, üretimin temposunu belirler. Yeni
üretim siparişlerinin girişi kısıt tarafından yönetilir. Bu, aşırı
üretimin ve fazla işletme içi stokun (WIP) akış üzerindeki zararlı sonuçlarını
önler. Kısıt görevleri tamamladıkça, kısıta bağlanan giriş kapısına yeni
siparişlerin başlatılması gerektiği bildirilmiş olur. İki hedefin aynı anda
maksimize edilemeyeceğini gördük, bu nedenle örgütsel hedefleri optimize etmek,
zorunlu olarak alt sistemlerin optimumun altında çalıştığı ve gevşekliğe yol
açtığı anlamına gelir. Bu tamponlar, kısıtı değişkenliğe karşı koruyarak
sisteme kararlılık sağlar. Bu tamponlar olmadan, öngörülemeyen bir olay
durumunda, herhangi bir kaynak bir darboğaz haline gelir ve kaos
yaratır. Bu kaoslar yöneticilerin günlerini yangın söndürmekle
geçirmelerine yol açar.
Dördüncü adım "kısıtın kapasitesini artırmaktır". Böylece
sistem daha fazla değer üretecektir. Ancak kapasiteyi arttırırken hattı dengelemeyin. Beşinci adım
"atalete kapılmamaktır, kısıtın yeri değişmiş olabilir, birinci adıma geri
dönülmelidir".
Bakış açısı meselesi
Karmaşık sistemlerin varlığını inkar etmiyoruz, içindeyiz zaten, VUCA
dünyasında yaşıyoruz. Biz sadece bu özniteliğe geçici karakter veriyoruz.
Kompleks algısı gözlemcinin sistemin çeşitli davranışlarını anlama, kavrama ve
yorumlama kapasitesine bağlıdır. Öyle ki, diğer gözlemciler için karmaşık
görünen şey, neden-sonuç ilişkilerini ve geri bildirim döngülerini açıklayan
bir modelle biri bunu ortaya çıkardığında sade ve hatta bariz hale gelir.
Eli Goldratt fizik bilimindeki altyapısını iş dünyasına uyguladı. Beş
adımlı yaklaşım ve DBR sistemi, sistemdeki varyasyonu ve karmaşıklığı azaltan
başarılı uygulamalardır. Ayrıca, hatalı varsayımlar bulunup düzeltilmedikçe
sade veya katmanlı sistemlerin kaçınılmaz olarak VUCA ya dönüşeceğini de
göstermiştir.
İpi takip ederek labirentten çıkmak
Önerilen çözüm burada söz edilen istenmeyen etkileri ortadan kaldırabiliyor
mu?
· Etkinlik ve verimlilik ihtiyaçlarını aynı anda ele alan bir çözüm önererek ambiguity=belirsizliği
ortadan kaldırdık.
·
Sistemi kısıt yöneteceği için artık complex=karmaşık olmayacaktır.
·
Kısıt rekabet avantajının kaynağı haline gelir ve üretimin temposunu
belirler. Ortaya çıkan KPI'lar anlamlı ve tutarlı olduğu için proaktif
yönetim mümkündür. Artık uncertainity=belirsizlik geçerli değildir.
· Aynı durum volatility=değişkenlik için de geçerlidir. Kısıt
belirlendiği için akışı korumak üzere uygun zaman, ürün, para veya kapasite
tamponları oluşturulabilir. Bu, değer yaratma sürecindeki kesintileri en
aza indirir.