21 Temmuz 2022 Perşembe

Sürdürülebilirlik için hayat tarzımızı değiştirebilir miyiz?


 Entropi: Dünyaya Yeni Bir Bakış / Jeremy Rifkin, Ted Howard / 1980 kitabını referans alıyorum, kendi notlarım italik dizilidir.

Bir dünya görüşü, çocukluktan itibaren sorgulanmaksızın devam edecek biçimde benimsetilebildiği ölçüde başarılıdır. Yeni hayat tarzını çocuk yaşta eğitimle verebilmeliyiz.  

Bir dünya görüşü, yasamın maddi yanına ne kadar dalıyorsa, insanlığın ruhani mutluluk arayışına o denli az katkıda bulunacaktır. Sürekli maddi gelişme düşüncesine dayalı bir mekanik dünya görüşünden sınırlı kaynakları koruma düşüncesine dayalı bir entropik dünya görüşüne geçişi gerçekleştirmek kolay değildir. Kapitalizm varken sürdürülebilir olamayız..

Evrendeki enerji miktarı sabittir ve entropi sürekli artar. Enerji tükettikçe kalan zamanımız azalıyor! 

Les gens hereux n'ont pas d'historie = "tarihi mutlu insanlar yapmaz" eski bir Fransız özdeyişidir. İhtiyaçlar icatların anasıdır. Mecbur kalındığında, daha önce tarım - 1.sanayi - 2.sanayi - 3.sanayi - 4.sanayi devrimleri gibi düşük entropi devrimi yaşanacaktır. Bizim ve diğer türlerin varlığını sürdürebilmesi, artık doğa ile barış yapmayı istememiz ve ekosistemimizde kalanlarla işbirliği içinde yaşamaya başlamamızla mümkün olabilir. Bunları gerçekleştirir ve doğaya, yeryüzünde sebep olduğumuz yaraların iyileşmesi için gerekli zamanı tanırsak, biz ve diğer türlerin bu gezegen üzerinde uzun ve sağlıklı bir yaşam sürmesini umabiliriz. 

Gelişmiş ülkeler, ham kaynakları daha hızlı olarak ekonomik emtiaya dönüştürdükçe doğanın ambarında diğer ülkeler ve gelecek nesiller için daha az elde edilebilir kaynak kalacaktır. Teknolojik ilerlemeler, büyük ölçüde daha fazla atık ve düzensizlik oluşturarak dönüştürmeyi hızlandırmaya hizmet eder. Bu varsayım çökmeye başladığı için geride kalan henüz kullanılmamış yenilenemeyen enerji kaynaklarının Üçüncü Dünya Ülkelerinin elinde olduğunun bilincine varmak önem taşır. Bu kaynaklar, servetin sanayileşmiş ülkeler ve kendi ülkeleri arasında daha adil dağıtılmasının pazarlığını yapabilmek için ellerinde kalan kozlardır.

Bir Üçüncü Dünya ülkesine Batı tarzı bir kalkınma geldiğinde genellikle “ani azgelişmişlik” görülür. Başka ifadeyle, bu ülkelerin halk kitleleri, gelişmenin görülmesinden önceki durumlarından daha fakirleşir. Bunun asıl sebebi, Batı sanayi anlayışının şehirleri, kırsal kesimin üzerinde; merkezileştirilmiş enerji-sermaye yoğun üretimi, insan emeğinin üzerinde tutmasıdır. Mekanize tarım köylü-çiftçileri yerinden eder ve kentlere iş bulmak için göç etmelerine neden olur. Zorunlu kentleşme sürerken kıtlık artar. Maalesef  Üçüncü Dünya liderleri, ülkelerine, A.B.D.’deki gibi servet ve teknik getirebileceklerini, fakat beraberlerindeki geleneksel kültürlerini yok edici modern teknolojik değerleri getiremeyeceklerini sanmaya safça devam ediyorlar. 

Düşük Entropi dünya görüşünde;

  • Enerji akışı yavaşlatılmalıdır, kanaatkarlık paroladır, tüketim zorunlu ihtiyaçlarla sınırlıdır.
    • Arabanız yoksa radyal lastik, benzin, hırsızlık, sigorta, trafik vb sıkıntınız olmaz
    • Sanayiden zanaatkarlığa geçiştir, böylece lokalde düşük teknoloji ve az üretim mümkündür
    • Sermaye yoğundan emek yoğuna geçilerek istihdam yaratılacaktır
    • Çalışmak ve "insan emeği" kutsaldır ancak çalışmanın "insani değeri" olmalıdır
    • Yenilenebilir enerji kullanılmalıdır
  • Mega kentlerden kırsala yönelim vardır.
    • Beyaz yakalı yönetim kademeleri azalır
    • Lokal olarak küçülen toplumlarda demokrasi ve katılım etkinleşir
    • Lokale döndükçe kent yaşamının getirdiği israf-sıkıntılar giderilecektir
    • Lokalde ihtiyaca yetecek kadar üretim yeterlidir, nakliye gereksizdir
    • Mekanik ve kimyasal katkılı tarımdan organik tarıma geçilmelidir
  • Mülkiyet özel VE kamu olarak iki yapılıdır.
    • Paylaşımcıdır, bireysel fayda maksimizasyonu yoktur
    • Tüketici eşya ve hizmeti özel mülkiyettir ama üretim araçları kamunundur.
    • Birey hakları korunur ama toplumu yargılayacak bir referans olarak değerlendirilmez
  • İnsan doğadaki türlerden biridir, "efendi veya üstün" değildir
    • Doğayla ve diğer türlerle uyumlu yaşamdır
    • Azalan tüketim gezegenin kaynakları üzerindeki stresi hafifletir
    • Yeşil binalar önemlidir
    • Nüfus, enerji tüketim profiliyle değerlendirilerek, mutlaka azaltılmalıdır (yani sadece üçüncü dünya ülkelerinin sırtına yıkılmamalıdır)
    • Eğitim çocuk yaştan "doğaya karşı DEĞİL, doğada insan" bilincini uyandırmak, uzmanlık yerine pratisyenlik sağlamak, zanaatkarlık-çiftçilik vb hayatta kalma becerileri vermek üzere kurgulanmalıdır
1980 senesinde mevcut hayat tarzını terk etmeyenlerde en azından 3 genel yaklaşım beklenir:

  • İyimserler: "Her derdin çaresi bulunur". Dünyanın insan için olduğunu ve insanın efendi olduğunu düşünürler. Dünyanın sınırları önemli değildir, nasıl olsa teknolojiyle bir çözüm bulunacaktır. Yenilenebilen enerji kaynaklarıyla mevcut hayat tarzımızı sürdürmek için gereken enerji eksiği tamamlanacaktır. Gerekirse genetik düzenlemeler (aşılar, klonlama, GDO,...) ile teknoloji sayesinde evrime dahi müdahale edilecektir.
  • Faydacılar: "Gerçekçi olalım, en azından en fazlasını elde edelim". Madem entropi artışı kaçınılmaz bu durumda ne kadarına razı olabiliriz? Döngüsel ekonomi, yeşil mutabakat, sanayi devri sıcaklığın sadece 1,5 derece ilave edelim,.... Faydacılar şunu anlamıyor: Eğer ihtiyacınız yoksa bedava yapsanız veya çok az malzeme kullansanız hatta hepsi geri dönüşümlü olsa bile yine de israftır, entropi artışıdır.
  • Hazcılar: "Gelecek nesiller benim için ne yapabilir? Partiden zevk alalım!". Kaderlerine razıdırlar, değiştirmeye güçleri yetmeyecektir, dolayısıyla bunu artık dert etmezler, ne yapıyorlarsa aynı şekilde yapmaya devam ederler.

Yaşamlarımızı gönüllü olarak yeni paradigmayı yansıtacak şekilde düzenlemeliyiz. Fakat bu yeterli olmayacaktır. Ayrıca, mevcut yüksek enerjili altyapısını sökmeye başlamak için yaygın ve köklü bir toplum gücü olarak birleşmeliyiz. Aynı zamanda entropi sürecinin farkında olduğumuzu yansıtan yeni değerlere dayalı yeni toplumumuzu inşa etmeliyiz.

Entropi Yasasında büyük bir güzellik vardır. Bize kozmik tiyatroda, gelecekte yatan mutlak kaderi gösterir fakat nasıl davranılması kararınım bize bırakır.

İnsanlığın sürdürülebilmesinin tek umudu, gezegene karsı tecavüzkar yaklaşımını bırakmak ve tabiat düzenine uyum göstermeye çalışmaktır.

Yaşamı tüm formlarında korumak ve zenginleştirmek, elde edilebilir bir enerji gerektirir. Daha fazla elde edilebilir enerji olduğunda, hayatı gelecek nesillere uzatmak için ümit bulunur. Fakat ikinci yasa bize ayrıca, dünyadaki elde edilebilir enerji stokunun her oluşta sürekli tükendiğini söyler. Her birimiz daha fazla enerji kullandıkça, bizden sonraki tüm yaşam için daha az elde edilebilir enerji olacak. Mutlak ahlaki sorumluluğumuz, mümkün olduğunca az enerji kullanmayı gerektirmektedir.

Jeremy Rifkin her birimizin 7 başlığı aklımızda tutmamızı istiyor:

  1. Yeryüzü esasen kapalı bir sistemdir
  2. Kısa vadede yeryüzünde lokal olarak entropi sınırı yaşanıyor
  3. her yeni madde-enerji temeli, bu özel enerjiyi toplama, mübadele etme ve sarf etme amacıyla yeni teknolojilere gerek duyuyor
  4. Fosil yakıtlar-madenlerden yenilenebilir enerjiye geçiş safhasındayız
  5. Yeryüzünün ölümü güneşin ölümüyle gerçekleşecek
  6. Entropi yasasını kasvetli bulanlar her zaman olacaktır
  7. Tüm bilimsel yapılar gibi entropi ve termodinamiğin yasaları da tabiaten insan merkezcidir.
Kötümser fantezime buradan bakabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder