The End of Certainity / Simon Dudley / 2015 kitabından esinlenerek
yazılmıştır.
Yunan Mitolojisinde Sisyhpus' tan söz edilir. Ağır bir kayayı yüksek bir
tepenin zirvesine itmekle cezalandırılmıştır. Ancak ne zaman zirveye
ulaşsa kaya tekrar aşağıya yuvarlanmakta ve zavallı Sisyphus kayayı tekrar
itmek zorunda kalmaktadır.
Sisyphus hiç bir zaman zirveyi görememiş. Sadece kayayı görmüş. Bütün işi
kayayı itmekmiş. Düşünmesi hiç gerekmemiş. Sorumluluk bilinciyle işini yapmış.
Tekrar etmenin verdiği huzuru yaşamış.
Modern dünyada her gün aynı işleri yaparak, hatta aynı şeylere kızarak,
şaşırarak, sevinerek her günümüzü Sisyphus gibi geçirmiyor muyuz? Peki mutlu
muyuz?
Meşgul olmakla, çalışmak kafalarımızda özdeşleşmiş (business = busyness??).
Düşünmeye ayıracak hiç zamanımız yok. Zaten ya aklımıza "Bu kayayı niye
itmek zorunda olayım ki?" gibi tuhaf bir soru gelirse cevaplayamamaktan da
korkmuyor muyuz?
Kurulu düzenin, alıştığımız paradigmanın huzurlu uyuşukluğunda ömrümüzü
tüketiyoruz. Yeni paradigmanın, geleceğin belirsizliği çoğumuzu ürkütüyor.
Sahip olduklarımızla yetinmeyi öğretmişlerdi bize, daha fazlası için hırs
yapmayı ayıplatmışlardı. Elimizdekini kaybetme korkusu, yaşlandıkça ve okula
devam ettikçe daha da pekişiyor. Aksi halde bebekler ne yürümeyi ne de
konuşmayı deneyerek, yanılarak ama korkmadan öğrenemezlerdi.
Ne dersiniz, gelecek hakkında düşünmeye başlamak için sizce de çok geç
sayılmaz herhalde, değil mi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder