8 Mart 2020 Pazar

UNSDG hedefleri adil değildir, gelişmiş ülkelerin lehinedir!

https://www.futurelearn.com/your-courses üzerinden çevrimiçi iki sertifika programını tamamladım. 
Bu esnada UNSDG 17 hedefi ve tekstil sektöründeki yansımalarını gözden geçirme fırsatım oldu. Yorumlarım elbette benim algımın elverdiği ölçüde ve benim bakış açımı yansıtacak yönde olacaktır. Konu hakkında okuyucuya farklı persperktiften görme ve üzerinde düşünme olanağı sağlamak istedim. 

UNSDG hedefleri adil değildir, zengin-beyaz kuzeybatı yarıküre güdümündedir.

  • Gelişmiş ülkeler bugünkü zenginliklerine ve güçlerine nasıl kavuştular?
    • Bu ülkeler eski dünyanın kıyısında (hem bittiği yerde hem de okyanus kıyısında) konumludur. Karada ana ticaret rotası İpek Yoludur ve bu da doğulu kavimlerin (Moğollar, Persler, Osmanlılar, hatta Germenler) kontrolündedir. Dolayısıyla Portekiz, İspanya, İngiltere, Hollanda, Fransa bilinmeyene doğru gitmek zorunda kaldılar.
    • Hindistanı ararken Amerikayı buldular, değerli metaller, baharatlar, yerli köleler, ... Avrupaya taşındı ve zenginlik birikmeye başladı. Merkantalizm denilen bu dönemi sömürgecilik izledi, "batılı seçkin ve yüksek ahlaklı" ülkeler sömürgeleştirme için birbirleriyle yarıştılar. İngiltere bir zaman "üzerinde güneş batmayan imparatorluktu". Sömürgelerden her türlü doğal kaynak, değerli metal, tarım ve sanayi ürünü, köleler kıta Avrupasının lehine kullanıldı. Sömürgelerde yerli halk ikinci sınıftı, izin verilen kadarına sahipti. Gemiler dolusu köle Afrika'dan Amerika'ya taşındı, uzun süre köleydiler, özgür kaldıklarında ikinci sınıf vatandaşlardı, mücadele sonrası ancak eşitlik sağlanacaktı.
    • Birinci Sanayi Devrimi (1760-1840) İngiltere'de başladı, tekstil + demir + buhar eksenindeydi. Makinalar yapıldı, savaş endüstrisi güçlendi. Devrimin etkileri komşu ülkelere yayıldı ancak kapsam büyük ölçüde kuzeybatı yarıküreyle sınırlı kaldı. Bu dönemde işçilerin çalışma koşulları fevkalade kötüydü, çocuk işçilik vardı, zorbalık hakimdi.Fransız Devrimi, Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi bu dönemin önemli kırılma anlarıdır.
    • İkinci Sanayi Devrimi  (1840-1950) ABD de canlandı, çelik + demiryolu + petrokimya + elektrik eksenindeydi. İşletmeler büyüdü, mavi-beyaz yaka ayrımı geldi, bilimsel yönetim gündeme girdi. Büyük Buhran, Birinci ve İkinci Dünya Savaşları bu dönemde oldu. Zenginliğin paylaşımı için yarışan "beyazlar" beraberlerinde diğer milletleri de savaşlara sürüklediler, yıkım yaşandı, yeniden imar işi kuzeybatı yarıküreye yeni fırsatlar doğurdu. Kurulan uluslararası organizasyonlar vasıtasıyla gelişmekte olan ülkeler borçlandırıldılar.
    • Üçüncü Sanayi Devrimi (1950-2000) ABD-Avrupa başlangıçlı ve uzakdoğu devamlı bir rotada gerçekleşti, dijital + internet eksenliydi. Bilgisayarlar, telefonlar, tabletler, yazılımlar, sistemler derken iyi eğitimli, kaynaklara sahip, vizyonu olan kuzeybatı yarıküre yine ilk saflarda yer aldı.
    • Dördüncü Sanayi Devrimi (2000+ ) Almanya merkezli bir kavramla ortaya çıktı, internet ve dijital dünyanın sistemleri entegre etme kabiliyetine endekslendi. Yüksek vasıflı eleman, gelişmiş internet altyapısı, sanayi geçmişi, yatırım yapacak finans gücü, yaşamsal ciddiyetteki sorunların olmaması nedeniyle odaklanma kolaylığı, ... kuzeybatı yarıküreyi yine öne geçirdi.
    • Bugün dünyada her coğrafyada her sanayi devrimi aynı ölçüde yaygın değildir. Avustralya'nın iç kısımlarında veya Afrika' nın bazı yerlerinde buhar gücü bilinmezken, dünyanın %19 u elektrik erişimine, bir o kadarı da internet erişimine bile sahip değildir.
    • Gelişmekte olan ülkeler gezegenin sınırlarına ulaşmış olmamız nedeniyle artık maalesef gelişmiş ülkelerin geçtiği yoldan geçemeyeceklerdir. Üstelik dünyayı kurtarma projelerine gelişmiş ülkelerle birlikte katılmak zorundadırlar. 
    • Bu adil değildir. Ayrımcılık UNSDG hedeflerine aykırıdır. 

  • Demografik yapı kuzeybatı yarıküreyi, diğerlerinden ayrıcalıklı ("üstün") yapıyor.
    • İnsanoğlunun bilinen tarihi MÖ 10000 yılında başlıyor, tam 12000 yıl boyunca avcı- toplayıcı- çiftçi- zanaatkar olarak yaşadıktan sonra son 200 yılda işçi oluyoruz. Tıpta, sosyal ve ekonomik hayatta, verimlilikte büyük sıçrama yaşanıyor.
    • Nüfus sanayi devrimlerine kadar 12000 yılda kabaca bir milyara ulaşmıştı. Son 200 yılda 8 milyara dayandı! 
    • İngiliz Filozof Malthus 1778 yılında doğal kaynakların aritmetik, nüfusun geometrik artışı nedeniyle kıtlık kaçınılmaz dedi. Kimin yaptırdığı bilinmeyen Georgia Guidestones anıtı ABD' dedir, üzerinde farklı dillerde aynı metin kitabe olarak işlenmiştir, kabaca nüfusun yarım milyarın altında tutulması istenmektedir. Sürdürülebilirlikle ilgili maddeler vardır.
    • Kuzeybatı yarıkürede nüfus artış hızı yavaşladı, bazı ülkelerde nüfus azalmaya dahi başladı. Gelişen tıp sayesinde ömür uzadı, artan yaşlı nüfus sosyal güvenlik sistemlerini zora soktu.
    • Önceleri çalışacak gençleri "göçmen işçi" olarak aldılar, ırkçı eğilimler artınca bu sefer yatırımları yurtdışına kaydırıp göçmen ihtiyacını azaltmak istediler. Seçerek alınan "vasıflı" göçmenler gen havuzunu zenginleştirecekti. Yaşlı ancak vasıflı işgücü Endüstri 4.0 sayesinde yurtdışındaki tesisleri yönetebilecekti. Hem zaralı çevresel atıklarda yurtdışında kalacaktı.
    • Dünyada nüfus artışı daha çok İslam coğrafyasında ve uzakdoğuda yaşanıyor. Fransa'da doğum yapanların çoğu Cezayir asıllı müslümanlar. Fransa zamanla artan müslüman nüfusa alışma sorunu yaşayacaktır.
    • Nüfus artışı UNSDG 17 hedefi de olumsuz etkiliyor. Dünya Savaşları, Veba salgını, çocuk ölümleri, .. eskiden beri bazı düzeltmeler oldu. Üzerine doğum kontrol yöntemleri geliştirildi ancak kuzeybatı yarıküre dışında etkin olamadı. Çin devlet eliyle çocuk sayısını sınırlamaya çalıştı.
    • SARS, kuş gribi, domuz gribi, Corona vb önemli salgınlar hep Çin'den başladı. AIDS Afrika'da başladı. Bugün Corona için aşıyı Amerikan Kara Kuvvetleri geliştirmeye çalışıyor. İleride sürekli artarak sorun çıkaran, potansiyel militan, vasıfsız eleman gelişmekte olan ülke insanlarının "rafine beyaz kuzeybatı yarıküre insanları" lehine azaltılması gündeme gelebilecektir. 
    • Dünyayı yönetenler adil olanlar değil, güçlü olanlardır.
    •  
  • Evrim - doğal seleksiyon kuzeybatı yarıküre lehinedir
    • Gezegen kendisini kurtarmaya çalışıyor, en zararlı tür = insanoğlu
    • Buzullar eriyor, içlerinden bugün bilinmeyen geçmişin öldürücü virüsleri çıkacak, bunlar canlanacak, okyanus akıntılarıyla veya havaya karışarak yayılacaklar ve en kırılgan olanları (yaşlılar-bebekler-yetersiz beslenenler-yetersiz hijyen şartlarında yaşayanlar - yeterli tıbbi imkan ve finansal güce sahip olmayanlar,...) öldürerek nüfusu düzeltecektir. Bundan gelişmekte olan ülkeler, artan nüfusun olduğu coğrafya etkilenecektir.
    • Eriyen buzullar deniz seviyesini yükseltecek ve kıyıdaki kentlerde zorunlu nüfus hareketine yol açacaktır. Bangladeşin ciddi miktarda kısmı su altında kalacak, büyük bir göç dalgası oluşacaktır. Hollandanın bir kısmı deniz seviyesinin altındadır!
    • Artan hava kirliliği ölümlere neden olacaktır.
    • Kıtlık, aşırı ve sık hava şartları değişimi açlık sınırındakileri olumsuz etkileyecektir.
    • Yakın gelecekte AB, NATO, NAFTA, OPEC gibi ekonomik - bölgesel - savunma eksenli kümelenmeler yerine yaşanabilir şartları esas alan kümelenmeler ortaya çıkacaktır. Şanslı coğrafyalara giriş kısıtlanacak, askeri güç kullanımı normalleşecektir.
    • UNSDG 17 ifade edildiği gibi birlikte hareket edilmelidir, "uyum sağlama" doğal seleksiyona karşı en önemli beceridir. 
    •  
  • Mevcut ekonomik-siyasi yapı kuzeybatı yarıküre lehinedir
    • Maslow'un İhtiyaçlar Hiyerarşisine bakıldığında kuzeybatı yarıkürenin üst dilimlerde, diğerlerinin çok daha temel dilimlerde olduğu görülecektir.
    • Dolayısıyla iç savaş, komşuyla savaş, açlık-yoksulluk-siyasi belirsizlik vb mücadelesindeki gelişmekte olan ülkelerin sürdürülebilir dünya için vizyon - uygulama gücü - finansal gücü yoktur.
    • Kuzeybatı yarıkürenin mevcut ticari şartları bu ilkelere göre zorlaması gelişmekte olan ülkelerdeki firmalar için hayatı zorlaştırır, gerginlik konusudur.
    •  
  • Kapitalizmin motoru büyümedir, kuzeybatı yarıkürede büyüme biterse sistem tıkanır
    • UNSDG sorumlu tüketim bilinciyle paylaşım, eskinin kullanımı, ikinci el tüketimi, kiralama, geri dönüşüm isteniyor. Bu yeniden alımları azaltır. Markaların gelişmekte olan ülkelere siparişlerini azaltır. Bu ülkelerde işsizlik artmaya başlar. Hedeflerin istenmeyen yan etkileri olacaktır.
    • Markaların işçiye yaşanabilir ücret verilmesi isteğini bununla birlikte yorumlayın. Böylece dünün üreten işçileri orta gelir grubuna yükselerek bu markalar için müşteri olacaklardır ve markanın istediği büyüme tekrar sağlanacaktır. Burada sadece gelişmekte olan ülke üreticileri kaybeder. Çünkü markalar maliyete katılmazlar!
    •  
  • Eşitsizlikler yaygındır, kuzeybatı yarıküre bu konuda samimi değildir.
    • Türkiye gümrük birliğindedir ama serbest dolaşımda değildir. Ürettiğimiz gömlek Fransaya gider, biz vizesiz gidemeyiz!  
    • İyi eğitim kurumlarına ancak maddi gücü yetenler erişebilir, zengin-fakir farkı giderek artacaktır. Beslenme - sağlık - iş olanakları vb her alanda bu geçerlidir.
    • Schengen Vizesi, yüksek kur nedeniyle Avrupalı çocuklar lehine bizim çocuklarımız dezavantajlıdır.
    • Göçmenler uluslararası anlaşmalarla sağlanan olanaklara sahip olmalıdır ama Avrupalılar Suriyeli göçmenler için para teklif etmekte, sınırda zulmetmektedir.
    • Bugün hastaneye gittiğimde Suriyeli hastalar sırada benim önüme geçiyor, kendi ülkemde ikinci sınıf oluyorum. Üniversiteye girişte Suriyeli gençle benim oğlumun aksine ayrıcalıklara sahip. Kendi ülkem bile bu konuda özensiz davranıyor.
    • UNSDG de vergiden kaçınmayalım deniliyor ancak VW yatırım için hükümetlerle görüşüyor ve daha yüksek vergi indirimleri talep ediyor!
    • UNSDG de rüşvet, yolsuzluk vb den uzak duralım deniliyor ancak BOEING,  LOCKHED gibi uluslararası şirketlerin bütçelerinde "rüşvet" (tabii ki ağırlama, temsil vb gibi nazik isimlerle) yer alıyor.
    • UN kurullarında oy verirken veya veto hakkı kullanılırken türlü çeşit arka plan pazarlığı yapılıyor.
    • Henry Kissinger hatıralarında Mısır-İsrail savaşı için "uygun zemin oluşana kadar bırakalım savaşsınlar" diyor.
    • ABD gümrüklerinde Mısır ve Ürdün'deki QIZ çıkışlı mallara %30 a varan indirimin ön şartı hammaddenin %10 kadarının İsrail menşeili olmasıdır.
    • Kanadalı ALAMODE Kaz Dağlarında ağaç katliamı yaparak, siyanürle altın arayabiliyor ancak kendi ülkesinde tek bir ağaç dahi kesmesi yasak!!
    • En zengin %10 luk dilim tüm karbon emisyonunun %40 ından sorumlu! Daha büyük eşitsizlik mi var? Küresel yoksulluğun giderilmesi için küresel gelirin sadece %0,2 si yeterli... Gelir adaletsizliği had sahfada!
Çözüm önerim UNSDG paralelindedir, gelişmiş ülke müşterisi - gelişmekte olan ülke üreticisi - devlet (hükümet, ihracat birlikleri, meslek odaları,...) işbirliği gerektirir.

  • Markalar sipariş verirken örneğin fazladan 1 Euro sürdürülebilirlik katkı payı öderler. Böylece gelişmiş ülkelerin gezegene olan borcu taksitler halinde ödenmiş ve gelişmekte olan ülkelere amaca uygun harcanmak kaydıyla aktarılmış olur. 
  • Üreticiler bu paranın bir kısmını doğrudan işçilere verir ve belgelerler. Böylece işçilere yaşanabilir ücret için bir adım atılmış olur.
  • Üreticiler bu paranın bakiyesini sürdürülebilirlik için harcar ve belgelerler. Örneğin üretim tesislerini LEEDS belge standardına yükseltirler, yenilenebilir enerji için yatırım yapabilirler.
  • Hükümet sürdürülebilirlik performansı istenen seviyede olan firmalara pozitif ayrımcılık yapar, burada çalışan işçilerin asgari ücretindeki vergiyi düşürür ve işçinin yaşanabilir ücreti için katkı sağlar. Hükümet buradaki işçiler için işveren yükümlülüklerini düşürür ve işverene maliyet avantajı sağlayarak daha çok işçiyi işe almasına yardımcı olur.
  • Yaşanabilir ücrete ilerleyen ve çalışma şartları iyileşen işçiler markaya müşteri olurlar, döngü güçlenerek tamamlanır.
  • Hükümet uluslarası kuruluşlarda (IMF, WorldBank, UN, ...) daha çok söz hakkına ulaşmalıdır ki gezegenin kurtuluşuna katkı sağlayabilsin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder