Tevrat'ta bahsedilen 4 nehir Sakarya-Kızılırmak-Dicle-Fırat'tır. Tamamının kaynağı Anadolu'dadır, cennet olarak gösterilen bölgedir. Dizle-Fırat aynı isimle anılır, arası Mezopotamya'dır. Bu coğrafyada yaşayan, savaş-göç-sürgün vb etkileşimde olan Babilliler, Asurlular, Fenikeliler, Akadlar, Yahudiler, Mısırlılar, Araplar Sami milletidir. Bu uluslar Arapça, Aramice, Süryanice, İbranice ve Fenike dili konuşur, hepsinde de yazı tersten yazılır.
Tevratta çok söz edilen yerlerden biri de Urfa (Göbeklitepe!) şehridir. Hz.İbrahim'in hayat hikayesinde önemli yeri vardır. Hz.Şuayb, Hz.Eyüp, İbn-i Sina, Fuzuli,... hep buradan çıkmıştır.
Çatalhöyüklüler çiftçi-çoban olmuşlardı, toprak anaya yani ana tanrıçaya, dişil, tapıyorlardı. Yıllar içinde tanrısallık anaerkillikten, ataerkil, eril bir ifadeye dönecektir.
Yazı Mezopotamya'da Sümerler tarafından MÖ 4000 yıllarında kullanılmaya başlar, tarihin başlangıcı kabul edilir. Bundan önceki 3500 yılda Anadolu'da tek tanrıça inancı hüküm sürmüştür.
Hititlilerde Teşup baba tanrıydı, 3 ve 7 gibi sayılara değer verilirdi, ölünün ardından 3-7-40-52.günlerde toplanıp yemek yerlerdi, Anadolu'da bu gelenek devam ediyor.
Frigler 21 Martta gece ile gündüz süresi eşitlendiğinde yeni yılın uyanışını süslenmiş çam ağacıyla kutlarlarmış, bugünün noel çam süslemesi buradan geliyor.
Cinsel perhiz fikrine de rastlanırdı.
Yaratılış: Yunan mitolojisine göre yaradılış esnasında ensest vardır, Adem-Havva ve çocuklarının zorunlu yakınlaşmasını andırır. Prometheus ilk insanı balçıktan yaptı, Adem de balçıktan yaratıldı. Yunan mitolojisinde erkekten sonra kadın yaratıldı, Havva da, Adem'den sonra yaratıldı.
Mağara: Anadolu uygarlıklarının çoğunda mağara önemli bir yerdi, kutsallığın simgesi Hayat Ağacıydı. Toprak Ananın döllenme yeri olarak mağaralar görülürdü. Hz.İsa ve Hz.İbrahim mağarada doğdu. Hz.Muhammed bir mağarada Cebrail ile konuşur. Zeus da bir mağarada doğmuştur. Hıristiyan ve Müslüman anlatısındaki 7 uyurlar ve köpekleri Kıtmir 300 yıl bir mağarada uyurlar.
Ay: Anadolu uygarlıklarında önemliydi, Artemisin başında doğmamış ay (hilal) vardı. Güneş erkek, Ay dişiydi. Antik çağda Anadolu'da Ay takvimi kullanılırdı. Bugün islamda namaz vakitleri, dini bayramlar için hala Ay takip edilir.
Tufan: Yunan mitolojisinde Zeus insanları tufanla cezalandırır. Birebir aynısı Nuh Tufanıdır. Allahın tufanla insanları cezalandırması 7 sefer olmuştur: Adem'in cennetten kovuluşu, Nuh Tufanı (su), Hud Tufanı (kuraklık), Lut Tufanı (gökten taş yağması), Şuayb Tufanı (gökten ateş yağması), Musa Tufanı (Kızıldenizin yarılması), İlyas Tufanı (gökten ateş yağması). Sümer Gılgamış destanında da tufan benzer şekilde anlatılır.
Kurban: Yunan mitolojisinde kral kızını kurban edecekken Hermes ona bir koç getirir. Hz.İbrahim oğlunu kurban edecekken ona koç gelmesi aynı hikayedir.
Göğe yükseliş: Gılgamış destanında, Hz.Musa'nın 10 emir için yükselmesinde, Hz.İsa'nın çarmıha gerildikten sonra yükselmesinde, Hz.Muhammed'in miraç ile yükselmesinde çok benzer hikayeler anlatılır.
Sünnet: Başlangıçta Hırıstiyan-Musevi-Müslümanlar için sünnet vardı. Hz.İsa da sünnetliydi. Ondan sonra Hıristiyanlığın yayılımını kolaylaştırmak için yaşanan dejenarasyonda sünneten vazgeçildi. Bugün Musevi-Müslümanlar sünnete devam eder.
Kilise, cemaatin toplandığı yer veya bina değil, cemaatin kendisidir. Katolik, "evrensel" anlamındadır. Ortodoks, "doğru iman" anlamındadır. Protestan, "yerleşik ruhban ayrıcalıklı Hıristiyan görüşünü protesto eden" anlamındadır. Kur'an'da (toplum anlamına gelir) belirtildiği gibi tek bir din, tek bir kelam vardır, İslam, "Allah'a teslim olmak" anlamındadır. Hıristiyanlıkta Anadolu'nun yeri önemlidir, bilinen konsüller, önemli 7 kilise, Meryem Ana evi, son yemek,.... hep Anadolu'dadır. Haç sadece dini mekanlara özgü bir sembol değildir.
Yezidilik, temelde İslami bir felsefenin tarikatlaşmış şekliyken, aradan geçen zaman zarfında çevre pagan dinlerin etkisiyle yozlaşmıştır. Muaviye'nin oğlunun adı Yezid'dir.
İslamiyetin temeli ibadettir. Hz.Muhammed'in dediği gibi "kendiniz için arzu ettiğinizi başka insanlar için de arzu etmenizdir". İslamiyet çağdaşlığı, bilimi, sanatı, modayı teşvik etmiştir. Dinde zorlama yoktur, peygamberin bile görevi sadece tebliğ etmektir..
Hz.Ömer devletin başındaydı ama devletin neredeyse en fakiriydi. Hz.Osman akrabalarına "hayır" diyemediği için istemeden de olsa akrabalarına devlette önemli roller verdi. Kur'an'ın farklı lehçeleri Hz.Osman zamanında tek Kureyş lehçesi kalacak şekilde temizlendi.
Din, siyasete alet edilince gerçek tebliğden uzaklaşılmıştır. Muaviye ile beraber hilafet saltanatlaştırılarak İslamiyet derin bir kuyuya sürüklenir. Artık insanlar haklı ve soylu olanın değil, zengin olanın yanında yer almaya başlar. Hz.Ali ve çocukları yoksul ve soylu (Hz.Muhammed'in soyu) sınıfı, Muaviye ile başlayan ve oğlu Yezid ile devam eden süreçse zengin ve yönetici sınıfı oluşturur. Gelişen devlet içerisinde zengin-fakir arasındaki mesafe hayli artmıştır. Bu haneden Emeviler olarak bilinir. Emeviler, İslami kuralları bir kenara bırakıp Arap egemenliğine dayanan bir siyaset gütmüşlerdir. Emevi emperyalizmi, Arap olmayan müslüman halklar arasında Şiiliği canlandırı, muhalif tavır oluşur.
Emeviler sonrası Abbasi yönetiminde savaşlardan elde edilen ganimetlerin azalması neticesinde fakirleşen halk, İslamı iyice unutmuş; canının, boğazının derdine düşmüştür. Halk; fakirlik ve can korkusu, yönetim kesimiyse eğlence ve kibir gibi ana sebepler nedeniyle İslamiyeti yaşayamaz duruma gelir. Mezhepler ortaya çıkar, kaos yaşanır.
İslamiyeti evrensel boyuta sevgi yoluyla ulaştıran Türklerdir. Mevlana, Yunus Emre, Hacı Bektaş Veli, Pir Sultan Abdal, Hacı Bayram Veli,.. sevgi ve hoşgörüyle İslamı sevdirir. Selçuklu döneminde çıkan Celali isyanları devletin göçebe-fakir halka ikinci sınıf insan muamelesi yapmasına tepkidir.
İslam'ın kabulünden sonra kurulan Türk devletlerinin üst seviyesi (yönetim-askerler) koyu sünniyken halkın büyük bölümü Şii anlayıştadır.
Tasavvuf, kendi arzularıyla yokluğu varlığa değişenler, açlığı tokluğa tercih edenler, ihtiyacı olanlara her şeylerini verenler, Allah'ın varlığında yok olmayı seçenlerdir. Zahir "dil", batın "gönül"dür. 4 kapı; şeriat (seninki senin, benimki benim), tarikat (seninki senin, benimki de senin olsun), marifet ve hakikattir (ne senin ne de benim diye bir şey yoktur). Tasavvuf hayattan ve insandan kaçışı red eder. Tanasüh "ruhun bir bedenden diğerine geçmesidir", tasavvufta kabul edilmez.
DERVİŞ Farsça bir kelimedir, beş harfle yazılır:
- Birinci harf Dal yani d- harfidir, dünyayı terk etmek anlamındadır, inziva değil yaşanılan topluma göre kötü olanların terkidir
- İkinci harf Re dir, riyayı terk etmektir.
- Üçüncü harf Vav, yani v- harfidir. Varlığını terk anlamındadır. Nefsin terbiyesidir.
- Dördüncü harf y- dir, yalanı terktir.
- Beşinci harf ş- dir, şehveti terktir, sadece cinsel değil aşırı olan her şeyin terkidir.
Yaradılanı severiz, yaradandan ötürü - Yunus Emre
Her ne ararsan kendinde ara - Hacı Bektaşi Veli
Eline, beline, diline sahip ol - Hacı Bektaşi Veli. El aslında İL dir, coğrafyana sahip olmaktır. BEL aslında soydur, atalarına-ecdadına sahip olmaktır, Türk kalmaktır. DİL aslında lisandır Türkçe diline sahip olmaktır
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder