Vietnam şapka kaskım ve güneş gözlüğümle başladım, aynı tshirt ve şortla günü bitirdim. Sele altında lastik tamir spreyim, yedek sigortalarım, yedek tshirt, küçük bir çanta vardı. Hava güneşli, sıcak, az rüzgarlıydı.
Önce Selçuk'a sahilden gittim. Yedi Uyuyanlar Mağarası tabelayı takip ettim, çok bakımsızdı, hikayesini anlatan bir pano güç bela bulabildim, TripAdvisor'da her 3 dinde aynı hikaye deniyor ama ben Yahudilikte bir benzerini hatırlamıyorum, İslam'daki benzeri de Tarsus - Eshab-ı Kehf mağarasında, bir de köpek var: Kıtmir. Burası bu haliyle ziyareti hak etmiyor.
Buradan Meryem Ana Evine gittim. Bu 3 dinde ortak hikaye sahiden. son yıllarını burada geçirdiğine inanılıyor. Virajlı, orman içi, cırcır böceği sesleri içinde bir yolun sonunda ulaşılıyor. Çok mamur, iyi bakımlı, huzurlu, sessiz bir ortamı var. Hediyelik eşya, cafe, tuvalet, jandarma asayişi sağlanmış. Uygun bir kılıkla ziyaret rica ediliyor, içeride Hristiyanlar hacı oluyor, küçük şapelde saygıyla ve sessizce, fotoğraf çekmeden dua ediyorlar. Ben de bir fatiha okudum. Dışarıda açık havada küçük bir kilise hazırlanmış. Mum yakmak için alev-rüzgar muhafazalı sunaklar (orman yangını riski var) düşünülmüş. Su kaynağı var, içme suyu akıyor. Kudüs'teki ağlama duvarı benzeri bir duvar oluşmuş, her dinden ziyaretçi dileğini, duasını bir kağıda yazıp diğerlerinin arasına sıkıştırıyor. Bana iyi geldi, serin ve huzurluydu.
Şimdi sıra Efes Antik Kentinde....
Girişte 72 TL bilet yerine 70 TL indirimsiz müzekart aldım. En çok uzakdoğulu turist var, daha sonra İspanyol ve Almanlar geliyor. Yerli Tur rehberlerimizle gurur duydum, hem tarih, hem anekdotlar, hem ev sahipliği, hem animasyon ve üstelik tüm bunları İspanyolca-Almanca-Çince (belki Japonca:) yapıyorlar. Çook sıcak, geniş bir ören yeri, mutlaka rehberle gezilmeli, İngilizce anlatan yoktu bana zor geldi, her bölümdeki panoyu okumaya çalıştım. TripAdvisor'dan önceden bakmıştım, sanırım bir yeri atlamadan gezebildim. İçeride su 6 TL, hazırlıklı gelmek lazım. Giriş ve çıkış ayrı kapılardan yapılıyor, dolayısıyla turla geldiyseniz araç diğer kapıya gitmeli veya yalnız geldiyseniz geçtiğiniz yoldan geri dönmelisiniz. Eski çağlarda deniz kenarında olan bir kent için fevkalade organizeymişler. Evler esinti alacak şekilde yamaçlara yapılmış, limana giden geniş bir gezinti caddesi var, açık pazar alanı düşünülmüş, gelen yolcular için limana yakın yerde hamam, umumi tuvalet, genelev bile yapmışlar. Hatta dönemin en önemli kütüphanelerinden birini de aynı yere kondurmuşlar. İddiaya göre akşam "okumak" için evden çıkan beyler kütüphaneden geneleve açılan dehlizlerden geçerek eğlenirlermiş. Kimse utanmasın diye yere bir ayak izi koymuşlar, yönünü takip edince malum eve gidebiliyorsun üstelik ayağını izin üzerine koyarak yeterince yaşlıysan (ayağın, yerdeki izi kapatıyorsa) kapıdan geri çevrilmeyeceğini de biliyorsun. O dönemde klozet icat edilmiş, sıra sıra adamcıklar, kadıncıklar yan yana oturuyorlar, ihtiyaçlarını görüyorlar, alttan akan su pisliği dışarıya götürüyor, koku olmuyor ve ön tarafta küçük bir havuz içinde temiz su var, temizlenerek çıkabiliyorlar. Dönemde terzi yok, erkek-kadın giyimi banzerlik gösteriyor, perdelik kumaşı vücuduna doladığında giyinmiş oluyorsun. Parlemento küçük ve oturanlar sahneye yakın, ön taraftaki sıralar mermer, arkadakiler taş ama bu VIP konusu değil, kötü restorasyon kazası sadece. Devasa bir amfitiyatro var, kazı devam ediyor. Hamamlar, çeşmeler derken gerçekten bir medeniyet varmış. Burayı gezenlerin mutlaka Selçuk' taki Efes Müzesini de görmelerini öneririm, bir çok buluntu muhafaza edebilmek gayesiyle bu müzede bir araya getirilmiş, birazdan aktaracağım.
TripAdvisor'da fark ettiğim yakındaki Çamlık köyünde yer alan Lokomotif Müzesine gittim. Buharlı lokomotif Birinci Sanayi Devrimiydi, tarihte önemli bir noktaydı. Anayurdu demir ağlarla örüyorduk, raylı ulaşım olmayınca orduların ikmal sorunu çıkıyordu. Hicaz Demiryolu imtiyazı uluslarası bir kıymetti... Devasa makineler, sistemler... artık tarih olmuşlar.. Bir araya toplanınca insanın gözünde büyüyor, İngiltere'den ithal edilmiş koca makine hem de saatte sadece 28 km hız yapabiliyor! Günün sürprizi Mustafa Kemal Atatürk için özel olarak Almanya'da yapılan ve yurt gezilerinde kullanılan vagondu, duygulandım, Atamla birlikte foto çektim, ona el salladım. Keşke vagonun içi de gezilebilseydi...
Selçuk içindeki Efes Müzesini sunum ve ortam olarak çok beğendim. Müzekartla ücretsiz girdim. Cafe ve hediyelik reyonu güzeldi, tuvaletlerdeki erkek-kadın ikonları bile Efes dönemine göre seçilmişti :) Eserler güzel sergilenmiş, numaralanmış, bilgi verilmiş, kronolojik sıra takip edilmiş ve ayrıca Efes ören yerindeki bölümlere göre sınıflanmış. Bir kısmı açık havada müze avlusunda sergileniyor. Artemis tapınağından bulunan eserlerin sergisi etkileyiciydi. Burayı görmeden Efes Ören yeri anlaşılmıyor.
St.Jean Kilisesini ziyaret ettim. Meryem ananın emanet edildiği 12 havariden biriydi. Ömrünün son yıllarını o da burada geçirmiş. Adına yapılan kilise etkileyici büyüklükte ve güzellikteymiş, kazı devam ediyor.
Yanıbaşında Ayasuluk Kalesi var, ovaya hakim bir mevkiide kurulmuş, surlar sağlam durumda, Türk Bayrağı dikili görünce hoşuma gitti :)
İsa Bey Camiinde öğle namazımı kıldım, anladığım kadarıyla kiliseden devşirilmiş bir camii. İçerideki görevlinin kendi gayretiyle Kur'an tercümelerini hazır bulundurarak yabancılar için İslama davet çabasını takdir ettim.
Artık keyif zamanı, ver elini Şirince! Dolambaçlı, orman içi bir yoldan sonra köye geldim. Turist kaynıyor. Teyzeler oturdukları yerden tezgah bekliyor, soranlara cevap veriyor, laf yetiştiriyor. Yol boyunca dalından kendin toplayacağın şeftalilerin bir kasası sadece 8 TL. Köyün en manzaralı, en havalı yerinde St.John Baptist Kilisesi var. İçi güzel ışıklandırılmış, bir fotoğraf sergisine ev sahipliği yapıyor, serin, huzurlu bir yer. Bahçesinde Tayland usulü dondurma satılıyor, dilek havuzu var. Elbette adım başı köy imalatı meyveli şarap tadım noktaları var, ben karadutlusunu sevdim, şişesi 35 TL. Dönüş yolunda vadinin üzerinden geçen ZipLine adrenalin sevenlerin mutlaka ilgisini çekecektir!
Şirince' deki Nesin Matematik Köyüne de gittim, bozuk satıhlı bir yoldan bir süre gidince ulaşılıyor, bazılarının söylediklerinin aksine bence sıcakta yürünemeyecek kadar uzun bir yol. Giderken kızlar Vespa için otostop çektiler, birlikte gülüştük, 30 sene önce olsa alırdım!! Nesin köyü doğal ortamında, ölçülü bir medeniyet sağlanmış (elektrik, kısıtlı wi-fi, su). Gençler kızlı, erkekli ve rahattılar. Ortam yurtdışındaki üniversite kampüsleri gibiydi, gençlerin şort-tshirt içinde bilgisayarda veya kara tahta başında matematik konuşmaları fantastik geldi! Etrafta uyuyanlar, tabildot yemek alanlar, sohbet edenler, hamama gidenler, açık hava amfilerde Ali Nesin ile ders yapanlar, ... çok orjinaldi. Çadırlarda, koğuşlarda kalıyorlar ve gördüğüm kadarıyla kimse şikayetçi değil. Yanlışım oksa yemek - temizlik - vb işlerde dönüşümlü olarak çalışıyorlar aynı zamanda.. Kimsenin bana "kardeşim sen kimsin, niye fotoğraf çekiyorsun?" falan şeklinde bulaşmamasını da yadırgadım..
Buradan çıkışta Torbalı' daki KEY Otomobil Müzesine gittim ancak 7 dakikayla kapanış saatini kaçırınca eli boş döndüm.
Vespa ile gezmeyi sevdim...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder