İnsanların Kapitalist sistemde sermayedarı temsil ettiği bir düzlemde proleter hayvanların devrim çabası anlatılır. Çift taraflı bir eleştiri vardır. Zamanın soğuk savaş - demir perde - SSCB modeline göndermeler hissedilir. Bir çeşit sistemden devrimle diğerine geçiş ve maalesef diğerinin de ilkine benzemesiyle sonuçlanan üzücü bir masaldır.
Hayvanların arasında Domuzlar daha akıllıdır, beceriklidir, lider tabiatlıdır. Hayvanların arasında mevcut düzenden şikayeti olmayan "işbirlikçiler" vardır. Bazıları söylenenleri anlayacak kadar kıvrak zekalı değildir, bazıları okuyamazlar dolayısıyla değişimi fark etmekte zorlanırlar. Hepsi "eşitlik" hayaline tutkundur.
Devrim insanların (sermayedarın, kapitalistin) kötülenmesi ve hayvanların (üretimin, üretimden gelen gücün, proleterin) yüceltilmesiyle başlar. Devrim gerçekleşir. Artık tüm hayvanlar eşittir, hayvanlar birbirini öldürmeyecektir, safahattan kaçınacaklardır.
Zamanla ayrıcalıklar kazanılır. Domuzlar "düşün emekçisidir", hayvanlar için canla başla düşünmektedir ve dolayısıyla sağlıklarını korumak zorundadırlar (böylece daha uzun süre ve daha iyi hizmet edebileceklerdir).
Hepsini uzun süre meşgul edecek yel değirmeni inşası bir çeşit kara mizahtır. Proleter hayvanlar, sermayedar insanlara uygun bir eser için her zamanki işlerine ilave olarak çalışmak zorunda kalırlar. Daha iyi bir gelecek yanılgısıyla "aldatılmışlardır".
Domuzların kendi arasında bile fikir ayrılıkları vardır. Halk kim konuşursa ona inanmaya başlamıştır. Rutin törenler, söylevler, marşlar, bayraklar derken yeni sistem canlı tutulmaktadır.
Entelektüel olarak zayıf olan proleterlerin "demokrasi" kavramı içinde yanlış kararlar alma riskini önlemek zorundadırlar. Dolayısıyla karar verme zorluğunu "mecburen" domuzlar üstlenir.
İnsanların çiftliği geri alma saldırısı püskürtülür. Yaşananlar domuzları daha da özel kılmıştır. Artık "özel koruma" olan hırçın köpekler vardır. Lider daha az görülmeye başlamıştır, insanların hayatına yaklaşmaya başladığı görülür ama bu özverili ve sorumluluk isteyen hizmeti için kabul edilebilir bir iltimas olarak algılanır.
Komşu çiftlikler kimi zaman düşmandır, kimi zaman dosttur, kimi zaman onlarla alışveriş bile yapılır. Başlangıçtaki kurallar çiğnenirken yazılı metin zaman içinde kısım kısım değiştirilir, "iyileştirilir". Hafızalar yanılmaya başladığında, demagoji resmi tarihi dikte eder. İşler birazcık tersine gittiğinde cadı avı başlar, eski dostlar düşman ilan edilir, hainler yaratılır, yakalanır, idamla cezalandırılır. Artık korku hakimdir.
Proleterler eskisinden daha çok çalıştıkları halde kendilerini daha özgür hissetmektedir(!) Hala daha iyi bir dünya hayali vardır (... semavi dinlerin de benzer bir cennet söylemiyle geldiğini hatırlayalım...). Hayvanlar umutlarını asla yitirmezler.
Duvarda artık "Bütün hayvanlar eşittir ama bazı hayvanlar daha eşittir" yazmaktadır.
İnsanlarla işbirliği ilerlemiştir, domuzlar arka ayakları üzerinde yürümeyi öğrenmiş, elbise giymiş, kağıt oynamaya ve içki içmeye başlamıştır. Bir gece insanlar ve domuzlar birlikte kutlama yaparlar, gürültüler artınca hayvanlar merakla cama yaklaşıp içeriye bakarlar.
Artık insanlarla domuzları ayırt edememektedirler!
.... Bugünün Türkiye' sinde benzer olayların (farklı kamplarda) sürüp gittiğini üzülerek görüyoruz. İbret alınacak bir "peri masalıdır".
* Yeni nesil tahminsiz dinamik stok yönetimiyle stokları azaltarak bulunurluk sağlayın. * Gününde teslim edin. * Nakit akışınızı iyileştirin. * SCAI>TECH.
13 Eylül 2017 Çarşamba
8 Eylül 2017 Cuma
Ütopya / Thomas More / 1515 / kitap özeti
Ütopya isimli bir ada ülkesi anlatılır. Paranın kullanılmadığı, paylaşılan kaynaklarda rotasyonla çalışan vatandaşların üretiminin ortak depolarda biriktirilerek isteyenlere ihtiyaçları kadar dağıtıldığı, yokluk yaşanmayan mutlu ve müreffeh bir ülkedir. Devletin kasasındaki paranın üst sınırı vardır, bu sınır aşıldığında zenginlik vatandaşlarla paylaşılır. Özel mülkiyet yoktur. Hiç kimsenin hiç bir şeyi olmadığı halde herkes zengindir. Vatandaşlar belli dönemlerde kurayla oturdukları evleri değiştirirler, böylece her ev bakımlı olur.
Burada Evlilik kutsaldır, evlilik öncesi ilişki ve zina yasaktır. Yaşlılara saygı gösterilir, toplum en yukarıdan en aşağıya kadar aile formatında örgütlüdür. Akşamları belirli noktalarda mahalle eşrafı yaşlı-genç karışık oturarak birlikte yemek yer. Herkes sade ve aynı tip elbiseler giyer.
Edebiyat ve felsefeye düşkündürler. Her vatandaşın canı kıymetlidir, mecbur kalmadıkça savaşmazlar, mecbur kalmadıkça kendi vatandaşlarını ölüme sürmezler; düşmanları satın alırlar, birbirlerine düşürürler, rüşvet verirler, paralı asker tutarlar.
Benimsedikleri ana ilke yaşamın doğanın ilkelerine göre düzenlenmesidir. Kölelik vardır ama cezadan sayılır. Çok az sayıda yasa vardır, herkes bunları bilir, avukata gerek yoktur. Farklı inançlar bir arada laik düzende yaşar.
Herkes tarım işlerini bilir. İlave olarak dokumacılık, terzilik gibi yan işlerin öğrenilmesi de özendirilir. Kadın-erkek, genç-yaşlı herkes çalışır, dolayısıyla rahip-soylu-asker vb gibi üretim fazlasıyla beslenmek zorunda olan "üst" sınıflar yoktur, fazla üretmeye gerek yoktur. Seyahate çıkanların gittikleri yerlerde, memleketlerindekine benzer bir iş yapmaları (aylak durmamaları) beklenir.
Taraf tutma ve açgözlülük yargıya yerleşirse toplumu bir arada tutan en güçlü bağ olan adaleti söker atar.
Burada Evlilik kutsaldır, evlilik öncesi ilişki ve zina yasaktır. Yaşlılara saygı gösterilir, toplum en yukarıdan en aşağıya kadar aile formatında örgütlüdür. Akşamları belirli noktalarda mahalle eşrafı yaşlı-genç karışık oturarak birlikte yemek yer. Herkes sade ve aynı tip elbiseler giyer.
Edebiyat ve felsefeye düşkündürler. Her vatandaşın canı kıymetlidir, mecbur kalmadıkça savaşmazlar, mecbur kalmadıkça kendi vatandaşlarını ölüme sürmezler; düşmanları satın alırlar, birbirlerine düşürürler, rüşvet verirler, paralı asker tutarlar.
Benimsedikleri ana ilke yaşamın doğanın ilkelerine göre düzenlenmesidir. Kölelik vardır ama cezadan sayılır. Çok az sayıda yasa vardır, herkes bunları bilir, avukata gerek yoktur. Farklı inançlar bir arada laik düzende yaşar.
Herkes tarım işlerini bilir. İlave olarak dokumacılık, terzilik gibi yan işlerin öğrenilmesi de özendirilir. Kadın-erkek, genç-yaşlı herkes çalışır, dolayısıyla rahip-soylu-asker vb gibi üretim fazlasıyla beslenmek zorunda olan "üst" sınıflar yoktur, fazla üretmeye gerek yoktur. Seyahate çıkanların gittikleri yerlerde, memleketlerindekine benzer bir iş yapmaları (aylak durmamaları) beklenir.
Taraf tutma ve açgözlülük yargıya yerleşirse toplumu bir arada tutan en güçlü bağ olan adaleti söker atar.
Cesur Yeni Dünya / Aldous Huxley / 1946 / kitap özeti
İyimser gelecek hayali içeren Ütopya tarzı bir romandır. Herkes mutludur, azıcık sıkıntısı olan hemen bir Soma hapı yutarak mutlu oluverir. İnsanlar standart olarak çoğaltılır, amaca uygun genetik tasarım yapılır, eğitim şartlandırmayla verilir. İnsanlara kaçınılmaz yazgıları sevdirilir.
1984' ün aksine burada erotizm ve cinsellik özendirilir, "Herkes Herkesindir!" sloganıyla serbestlik sağlanır. 1984' teki gibi devletin sloganı vardır: "Cemaat, Özdeşlik, İstikrar". Yine 1984' ün aksine sürekli barış vardır.
Örtülü bir hiciv vardır, iyimser gelecek hayali bir nevi ceza gibidir. Her şeyin ulaşılabilir olduğu bir dünyada hiç bir şeyin anlamı yoktur. Hiç bir şeyin bedeli yeterince ödenmiyordur.
İnsan soyu mekanik ünitelerde embriyodan başlayarak tasarlanır. Amaca uygun insan sınıfları vardır; Epsilonlar, Gamalar, Deltalar, Alfalar. Tek yumurta ikizlerinin yüzlercesi, birbirine benzeyen tipik insanlar! Eğer farklıysan yalnızlığa mahkum oluyorsun.
Standardizasyon sayesinde düşük sınıflardaki insanlar hallerinden memnun, asla kıyaslama yap(a)mayan, adeta canlı robotlar haline geliyor. Özgür VE insan olmak istemiyorlar, çalışmak ve Soma haplarına kavuşmak istiyorlar. Düşünmek, sorgulamak, değişim kavramları slogandaki İstikrar kavramıyla çeliştiği için bilinçli olarak köreltiliyor.
Eski usulde yaşayan insanlar bir yere tecrit edilmiş, sınırlar ve askerlerle kontrol altında tutuluyor. Bu yerler "Hayvanat Bahçesi" gibi gezilebiliyor.
Son tahlilde, tanrıların yasalarını toplumları idare eden kişiler dikte ediyor, İlahi Takdir düşüncesi, insanlardan çıkıyor.
1984' ün aksine burada erotizm ve cinsellik özendirilir, "Herkes Herkesindir!" sloganıyla serbestlik sağlanır. 1984' teki gibi devletin sloganı vardır: "Cemaat, Özdeşlik, İstikrar". Yine 1984' ün aksine sürekli barış vardır.
Örtülü bir hiciv vardır, iyimser gelecek hayali bir nevi ceza gibidir. Her şeyin ulaşılabilir olduğu bir dünyada hiç bir şeyin anlamı yoktur. Hiç bir şeyin bedeli yeterince ödenmiyordur.
İnsan soyu mekanik ünitelerde embriyodan başlayarak tasarlanır. Amaca uygun insan sınıfları vardır; Epsilonlar, Gamalar, Deltalar, Alfalar. Tek yumurta ikizlerinin yüzlercesi, birbirine benzeyen tipik insanlar! Eğer farklıysan yalnızlığa mahkum oluyorsun.
Standardizasyon sayesinde düşük sınıflardaki insanlar hallerinden memnun, asla kıyaslama yap(a)mayan, adeta canlı robotlar haline geliyor. Özgür VE insan olmak istemiyorlar, çalışmak ve Soma haplarına kavuşmak istiyorlar. Düşünmek, sorgulamak, değişim kavramları slogandaki İstikrar kavramıyla çeliştiği için bilinçli olarak köreltiliyor.
Eski usulde yaşayan insanlar bir yere tecrit edilmiş, sınırlar ve askerlerle kontrol altında tutuluyor. Bu yerler "Hayvanat Bahçesi" gibi gezilebiliyor.
Son tahlilde, tanrıların yasalarını toplumları idare eden kişiler dikte ediyor, İlahi Takdir düşüncesi, insanlardan çıkıyor.
7 Eylül 2017 Perşembe
1984 / George Orwell / 1949 / kitap özeti
Ütopya, geleceğe dair kusursuz bir düzen hayalidir.
Distopya, geleceğe dair karamsar bir düzen hayalidir.
Bu bağlamda 1984 ütopya değil, distopya sınıfındadır.
"Çiftdüşün" gücünü dikotomiden (ikilem) alır. Aynı anda hem gerçeğin farkında olmak hem de inkar etmektir. Hem unutmak hem de hatırlamaktır. Yaşadığımız günlerin tipik ahlaki çelişkilerini ifade eder.
"Bellek Deliği" unutmanın ve unutturmanın resmi formudur. Tek tip yayınlar, yandaş medya, mahalle baskısı, demokratik çoğunluğun gücünden azınlık aleyhine fırsatçı yararlanma hep bunun türevleridir.
"Tele Ekran" tek tip yayının servis edildiği ve aynı zamanda izleme/dinleme yapabilen bir cihazdır. Zamanımızın herkesi şüpheli gören, ihbarcılığı özendiren, diktayı güçlendiren bir olanaktır.
"YeniSöylem" dilin sadeleşmesi adına çiftdüşünü destekleyecek tarzda kelimelerin değiştirilmesi ve daha önemlisi azaltılmasıdır. Kelimeler kayboldukça hayal gücü ve düşünme becerisi de kaybolacaktır. Bugünün eski dile, islami söyleme ağırlık veren yaygın medya/hükümet söylemine benzer.
Kitap roman formatındadır, 1948 senesinde yazılmış, rakamların yerleri değiştirilerek 1984 olarak geleceğe uyarlanmıştır. İktidarda Parti vardır, Parti Büyük Biraderde vücut bulur. Büyük Biraderin resmi, heykeli her yerdedir ama kimse onu görmemiştir (aslında varlığı bile şüphelidir). Bireyler ölümlüdür ama Parti ölümsüzdür. Partinin sloganı "Savaş Barıştır, Özgürlük Köleliktir, Cahillik Güçtür" şeklindedir. Çiftdüşün mantığında, YeniSöyleme uygun ve ideolojinin uygulama biçimini vurgulayan bir ifadedir.
Dünyada 3 büyük bölgesel güç vardır, zaman zaman tarafları değişse bile sürekli olarak ikisi müttefik ve diğeriyle savaş halindedir. Savaş hep uzaktadır, sanaldır, arada bir esirler şehirde gösterilerek gerçek tadında tutulur. Üretim fazlası savaşa yönlendirilir, gerçekten üretildiği bile şüphelidir çünkü sürekli olarak bazı ürünler kıtlaşır. Savaş toprak veya doğal zenginlikler için değil, insan gücü içindir (demografik kış nedeniyle bu senaryo giderek daha olası hale geliyor).
"İki Dakikalık Nefret" topluca yapılan zorunlu bir ayindir. Bilinçli bir mesaj tele ekrandan verilir, topluca izlenir, mesaj verilirken topluluk da izlenir, esriklik haline ulaşılır. Düşünmeye gerek yoktur, hissedilir, inanılır, bilinçsizliktir.
Evlilik, cinsellikten arındırılmış bir görevdir. Parti için çocuk üretimi anlamındadır. Hakkını vererek sevişmek isyandı, arzu duymak düşünce suçuydu.
Toplum sınıflara ayrılmıştı. En ayrıcalıklı olanlar İç Partiydi, babadan oğula geçmezdi, girebilmek için sınavı geçmek gerekiyordu. Arkasından Dış Parti gelirdi, buraya da sınavla girilirdi. En sondaki proleterler önemsizdi, sadece çalışmalı ve kabullenmeliydiler. Eski yaşam biçimi proleterlerin arasında hala geçerliydi. Proleterler Tele Ekranla izlenmeye gerek bile duyulmayan aciz insanlardı. En tehlikeli kurum "Düşünce Polisi"ydi. Her zaman izleyen, sinsi, her şeye gücü yeten bir kolluk kuvvetiydi.
Dünyada her dönemde üç tür insan vardı: Yüksek - Orta - Aşağı. Yüksek kesimin amacı, bulunduğu yeri korumaktır. Orta kesimin amacı, Yüksek kesimle yer değiştirmektir. Aşağı kesimin, eğer varsa, amacı, tüm ayrımları ortadan kaldırmak ve tüm insanların eşit olacağı bir toplum yaratmaktır. Bu üç kesimden, hedeflerine geçici de olsa hçbir zaman ulaşamayan, sadece aşağı kesimdir! Uygarlığın bedeli, eşitsizlikle ödenmiştir.
Partinin dünya görüşü, onu hiç anlamayan insanlara çok daha kolay dayatılıyordu. Kavrayamıyorlar, ilgilenmiyorlar ve dolayısıyla olan bitenden rahatsız da olmuyorlardı. Bireylerin amacı "insan kalmak" değil de "hayatta kalmaksa" zaten ne fark ederdi ki? Hiyerarşik toplumun varlığı, uzun sürede, ancak yoksulluk ve cehalete yaslanarak sürebilirdi (Bugünün sosyal olayları bu fikrin uygulamada olduğunu gösteriyor). Sanayinin devamlılığı için üretimin artması, yoksulluğun devamı için ürünlerin dağıtılmaması gerekiyordu ve bu ancak sürekli savaş durumuyla sağlanabiliyordu. Sürekli savaşın, sürekli barıştan farkı yoktu. Sürekli savaş halinde askeri gereklilik de kalmıyordu. Kıyaslama olanağından yoksun bırakıldıkları sürece, ezildiklerinin farkına bile varmazlar.
Hiyerarşik toplumu bitirmenin dört yolu vardır: Ya bir dış güç tarafından alt edilecektir, ya ülkeyi yönetmekte kitlelerin baş kaldırmasına yol açacak kadar yetersiz kalacaktır, ya güçlü ve hoşnutsuz bir Orta kesimin doğmasına engel olamayacaktır ya da kendine olan güvenini ve yönetme isteğini yitirecektir. Bunların hiçbiri tek başına işlemez, bir arada etkileşirler.
Devrimi korumak için diktatörlük kurulmaz, diktatörlük kurmak için devrim yapılır.
Distopya, geleceğe dair karamsar bir düzen hayalidir.
Bu bağlamda 1984 ütopya değil, distopya sınıfındadır.
"Çiftdüşün" gücünü dikotomiden (ikilem) alır. Aynı anda hem gerçeğin farkında olmak hem de inkar etmektir. Hem unutmak hem de hatırlamaktır. Yaşadığımız günlerin tipik ahlaki çelişkilerini ifade eder.
"Bellek Deliği" unutmanın ve unutturmanın resmi formudur. Tek tip yayınlar, yandaş medya, mahalle baskısı, demokratik çoğunluğun gücünden azınlık aleyhine fırsatçı yararlanma hep bunun türevleridir.
"Tele Ekran" tek tip yayının servis edildiği ve aynı zamanda izleme/dinleme yapabilen bir cihazdır. Zamanımızın herkesi şüpheli gören, ihbarcılığı özendiren, diktayı güçlendiren bir olanaktır.
"YeniSöylem" dilin sadeleşmesi adına çiftdüşünü destekleyecek tarzda kelimelerin değiştirilmesi ve daha önemlisi azaltılmasıdır. Kelimeler kayboldukça hayal gücü ve düşünme becerisi de kaybolacaktır. Bugünün eski dile, islami söyleme ağırlık veren yaygın medya/hükümet söylemine benzer.
Kitap roman formatındadır, 1948 senesinde yazılmış, rakamların yerleri değiştirilerek 1984 olarak geleceğe uyarlanmıştır. İktidarda Parti vardır, Parti Büyük Biraderde vücut bulur. Büyük Biraderin resmi, heykeli her yerdedir ama kimse onu görmemiştir (aslında varlığı bile şüphelidir). Bireyler ölümlüdür ama Parti ölümsüzdür. Partinin sloganı "Savaş Barıştır, Özgürlük Köleliktir, Cahillik Güçtür" şeklindedir. Çiftdüşün mantığında, YeniSöyleme uygun ve ideolojinin uygulama biçimini vurgulayan bir ifadedir.
Dünyada 3 büyük bölgesel güç vardır, zaman zaman tarafları değişse bile sürekli olarak ikisi müttefik ve diğeriyle savaş halindedir. Savaş hep uzaktadır, sanaldır, arada bir esirler şehirde gösterilerek gerçek tadında tutulur. Üretim fazlası savaşa yönlendirilir, gerçekten üretildiği bile şüphelidir çünkü sürekli olarak bazı ürünler kıtlaşır. Savaş toprak veya doğal zenginlikler için değil, insan gücü içindir (demografik kış nedeniyle bu senaryo giderek daha olası hale geliyor).
"İki Dakikalık Nefret" topluca yapılan zorunlu bir ayindir. Bilinçli bir mesaj tele ekrandan verilir, topluca izlenir, mesaj verilirken topluluk da izlenir, esriklik haline ulaşılır. Düşünmeye gerek yoktur, hissedilir, inanılır, bilinçsizliktir.
Evlilik, cinsellikten arındırılmış bir görevdir. Parti için çocuk üretimi anlamındadır. Hakkını vererek sevişmek isyandı, arzu duymak düşünce suçuydu.
Toplum sınıflara ayrılmıştı. En ayrıcalıklı olanlar İç Partiydi, babadan oğula geçmezdi, girebilmek için sınavı geçmek gerekiyordu. Arkasından Dış Parti gelirdi, buraya da sınavla girilirdi. En sondaki proleterler önemsizdi, sadece çalışmalı ve kabullenmeliydiler. Eski yaşam biçimi proleterlerin arasında hala geçerliydi. Proleterler Tele Ekranla izlenmeye gerek bile duyulmayan aciz insanlardı. En tehlikeli kurum "Düşünce Polisi"ydi. Her zaman izleyen, sinsi, her şeye gücü yeten bir kolluk kuvvetiydi.
Dünyada her dönemde üç tür insan vardı: Yüksek - Orta - Aşağı. Yüksek kesimin amacı, bulunduğu yeri korumaktır. Orta kesimin amacı, Yüksek kesimle yer değiştirmektir. Aşağı kesimin, eğer varsa, amacı, tüm ayrımları ortadan kaldırmak ve tüm insanların eşit olacağı bir toplum yaratmaktır. Bu üç kesimden, hedeflerine geçici de olsa hçbir zaman ulaşamayan, sadece aşağı kesimdir! Uygarlığın bedeli, eşitsizlikle ödenmiştir.
Partinin dünya görüşü, onu hiç anlamayan insanlara çok daha kolay dayatılıyordu. Kavrayamıyorlar, ilgilenmiyorlar ve dolayısıyla olan bitenden rahatsız da olmuyorlardı. Bireylerin amacı "insan kalmak" değil de "hayatta kalmaksa" zaten ne fark ederdi ki? Hiyerarşik toplumun varlığı, uzun sürede, ancak yoksulluk ve cehalete yaslanarak sürebilirdi (Bugünün sosyal olayları bu fikrin uygulamada olduğunu gösteriyor). Sanayinin devamlılığı için üretimin artması, yoksulluğun devamı için ürünlerin dağıtılmaması gerekiyordu ve bu ancak sürekli savaş durumuyla sağlanabiliyordu. Sürekli savaşın, sürekli barıştan farkı yoktu. Sürekli savaş halinde askeri gereklilik de kalmıyordu. Kıyaslama olanağından yoksun bırakıldıkları sürece, ezildiklerinin farkına bile varmazlar.
Hiyerarşik toplumu bitirmenin dört yolu vardır: Ya bir dış güç tarafından alt edilecektir, ya ülkeyi yönetmekte kitlelerin baş kaldırmasına yol açacak kadar yetersiz kalacaktır, ya güçlü ve hoşnutsuz bir Orta kesimin doğmasına engel olamayacaktır ya da kendine olan güvenini ve yönetme isteğini yitirecektir. Bunların hiçbiri tek başına işlemez, bir arada etkileşirler.
Devrimi korumak için diktatörlük kurulmaz, diktatörlük kurmak için devrim yapılır.
1 Eylül 2017 Cuma
Hayvanlardan Tanrılara Sapiens / Yuval Noah Harari / 2012 / kitap özeti
Bilişsel Devrim
1. Önemsiz Bir Hayvan
Yaklaşık 13,5 milyar yıl önce Big Bang ile madde, enerji, zaman ve uzay ortaya çıktı. - Fizik
Yaklaşık 13 milyar yıl önce madde, enerji, atom derken moleküller oluştu. - Kimya
Yaklaşık 3,8 milyar yıl önce moleküllerden organizmalar oluştu. - Biyoloji
Yaklaşık 70 bin yıl önce Homo Sapiense ait organizmalar kültürü oluşturdu. - Tarih
Homo Sapiens "ayrıcalıklı" değildir, bir türe mensuptur, öncesi yani ailesi vardır. Zaman içinde evrimleşmiştir. 100 bin yıl önce en az 6 değişik insan türü vardı.
İnsandaki değişim doğanın yetişemeyeceği bir hızla gerçekleşti ve doğa (diğer türler) buna uyum sağlayamadılar, sonuçta insan lehine üstünlük oluştu.
2. Bilgi Ağacı
Sapiens diğer türlerden farklı olarak basit sesleri çıkarmanın ötesine geçerek konuşma dilini geliştirdi. Bu da kültür ve hayale giden yolu açtı. Efsaneler, mitler, tanrılar, dinler için zemin oluştu.
Sosyolojik araştırmalar dedikoduyla bir arada durabilen "doğal" bir grubun limitini 150 kişi olarak gösteriyor. Konuşma dili bu limitin aşılmasına yaradı.
3. Adem ve Havvanın Bir Günü
Tarım ve sanayi toplumları üyelerinin büyük bir kısmı evcil hayvanlardır! Bugün Yeni Zelanda' nın toplumu 4.5 milyon Sapiens ve 50 milyon koyundan oluşur. Tarıma geçişle birlikte Sapiens'in bilgi toplama ihtiyacı ve becerisi arttı.
4. Sel
Tarihsel kayıtlar Homo Sapiens' in diğer türler için bir seri katil olduğunu gösteriyor. Diğer türlere göre bir diğer önemli becerisi de değişen ortamlara hızlı uyum sağlayabilmesiydi. Doğayla barışık falan değiliz, bize rağmen hayatta kalabilen türler çiftlik hayvanları olacak.
Tarım Devrimi
5. Tarihin En Büyük Aldatmacası
Tarım Devrimi sanılanın aksine sadece Orta Doğuda değil, dünyanın farklı yerlerinde farklı lokal ürünlere dayalı olarak eşzamanlı başladı. Avcı-Toplayıcılar çeşitli gıdaları bir arada tüketen dengeli bir beslenme düzeninde yaşıyordu. Ancak tarıma geçişle birlikte artan gıdaya rağmen dengesiz ve kötü bir beslenme başladı.
Biz buğdayı DEĞİL, buğday bizi evcilleştirdi!
Tarım Devrimi insana birey olarak bir şey katamadı ama insan türüne önemli katkı sağladı. Evrimde geçerli olan sadece DNA kopyalamasıdır, Sapiens tarıma geçişle birlikte hızla çoğaldı. Tarım tuzaktı, artan nüfusu beslemenin tek çaresi daha fazla tarımdı, artık geri dönüş yoktu.
Stonehedge / İngiltere MÖ 2500 yıllarına aittir. Göbeklitepe / Türkiye kalıntıları MÖ 9500 yıllarına aittir. Avcı-Toplayıcılar her nasılsa bir tapınak inşa etmişlerdir?!
Sapiens sınırlı şartlarda doğal seleksiyona müdahale etmiştir. Evcil tavuk bugün dünyanın en yaygın kümes hayvanıdır. Evrimsel açıdan tavuklar tarım devrimiyle birlikte altın çağlarını yaşıyor(!) Aynı zamanda en zavallı türlerden biridir..
6. Piramitleri İnşa Etmek
Sapiens tarım için doğadaki bir alanı imar etmek zorunda kaldı. Bunlar küçük alanlardı. Tüm tarih dünya yüzeyinin bu küçücük %2 lik alanında olup bitti! İhtiyaçtan fazla gıda üretildiğinde bu fazlayla beslenen seçkinler, askerler, rahipler ortaya çıktı.
Tarihteki savaşların ve devrimlerin çoğu gıda kıtlığından kaynaklanmamıştır. Fransız Devrimini öncüleri aç çiftçiler değil, zengin avukatlardı.
Evrim eşitlik değil, farklılık üzerine kuruludur. Yaratılmamış ama evrimleşmişizdir. Haklar da mutasyona uğrayabilir. Özgürlük kuramsal olarak eşitlik fikriyle çelişkilidir. Mutluluk değil, hayatta kalmak önemlidir.
Medeniyetimizin konuşma dili sayesinde ve yaratılan mitlere dayanan hayali bir düzendir.
7. Fazla Dolu Hafıza
Toplumsal düzen hayali olduğu için sadece DNA kopyalanmasıyla sonraki nesillere aktarılamaz. Aktarım için bilinçli bir çaba gerekir. Artan bilgi miktarı aklıda tutmayı zorlaştırdığında önce sayıları peşinden de yazıyı icat ettik. Tarihte adı yazılmış ilk insan peygamber, komutan veya kral değil, muhasebeciydi. Eski Ahit (Tevrat) bile yıllarca sadece kulaktan kulağa aktarılmıştı. Yazmak yeterli değildi, yazılanları bulabilmek de gerekiyordu. Böylece özgür düşünce ve bütüncül bakış yerini bürokrasi ve sınıflandırmaya bıraktı.
8. Tarihte Adalet Yoktur
Ekonomi oyunu, gayrı resmi "cam tavanlar" ve çeşitli yasal kısıtlamalarla doludur. Ayrıcalıkların korunabilmesi için diğerlerinin sömürüsü her dönemde olagelmiştir. Kendini doğrulayan kehanetleri andıran toplumsal kısır döngüler (kölelik yasaklandı ama siyah-beyaz ırkçılığı devam etti) hiyerarşileri kalıcı hale getirebilir.
Biyoloji izin verir, kültür engeller. Mümkün olan şeyler tanımı gereği doğaldır ama eşcinselliği yine de ayıplarız. Doğal kavramı Hristiyanlık orjinlidir, "doğayı yaratan Tanrı'nın niyetiyle uyumlu" anlamına gelir. Oysa evrimin amacı yoktur. Organlar belli bir amaçla evrilmediği gibi, kullanılma biçimleri de sürekli gelişim halindedir.
Erkek ve Kadın biyolojik değil, toplumsal bir sınıflamadır.
İnsanoğlunun Birleşmesi
9. Tarihin Oku
Mitler ve kurgular, insanları doğumlarından itibaren belirli bir biçimde düşünmeye, bazı standartlara ve kurallara uygun olarak davranmaya ve belli şeyleri istemeye alıştırırlar. Böylelikle, milyonlarca yabancının etkili biçimde işbirliği yapmasını sağlayan yapay içgüdüler yaratmış olurlar. Bu yapay içgüdüler ağına "kültür" denir.
Her kültürün temel unsuru "bilişsel uyumsuzluktur". Bu farklılıklar bizi araştırmaya, eleştirmeye ve yeniden değerlendirmeye mecbur eder.
Tarih durmaksızın "birlik" yönünde ilerler. Hristiyanlığın mezheplere bölünmesi, İmparatorlukların dağılması vb sadece yoldaki kasislerdir. Bugün neredeyse tüm insanlar aynı jeopolitiğin (dünya siyasi haritası), aynı ekonomik sistemin (kapitalist piyasa ekonomisi), aynı hukuki sistemin (insan hakları), aynı bilimsel sistemin parçasıdır.
Homo Sapiens biz ve onlar kavramıyla evrimleşti. Milattan önceki bin yılda üç ayrı düzenleme görüldü:
Şehirleşmeyle birlikte uzmanlaşmak rasyonelleşti. Takas yetersiz kalınca para icat edildi. Paranın dini yoktu. Din bir şeye inanmamızı isterken, para başkalarının da bir şeye inandığına inanmamızı ister.
Paranın icadı teknolojik değil, zihinsel bir devrimdi. Para, birikimleri kolay ve ucuz dönüştürebildiği, depolayabildiği ve taşıyabildiği için ticari ağların oluşumuna önemli katkı sağladı.
11. Emperyal Vizyonlar
İmparatorluğun iki temel özelliği vardır: Birincisi, çok sayıda birbirinden ayrı ve farklı kültürel kimlikleri - toprakları olan insan gruplarını yönetmektir. İkincisi, esnek sınırlara ve potansiyel olarak sınırsız iştaha sahip olmasıdır.
İmparatorluklar bir olgudur, iyi veya kötü değillerdir. Bugün görünmeyen küresel bir imparatorluğa doğru gidiyoruz.
12. Dinin Kanunu
Din bazı toplumsal standartları "sorgulanamaz" hale getirir. Din bu anlamda insanüstü düzene olan inanca dayanan bir insani değerler ve normlar sistemidir. Dinler evrensel ve tebliğcidir.
Çoktanrıcılık tek bir gücün varlığını yok saymaz, ancak bu güç önyargısızdır dolayısıyla insanların dünyevi istekleriyle ilgilenmez. Tektanrılı dinlerde de çeşitli azizler vb ile kısmi çoktanrıcı yaklaşım görülebilir.
Düalizmde dünya iyi-kötü güçlerin mücadele alanıdır. Tek tanrılı dinlerde iyi tanrının kötülüğe kayıtsız kalması açıklanamazken, düalizmde bu normaldir. Zerdüştlükle parlayan bu akım bugün tektanrılı dinlerde de görülüyor. Budizm sorunun kökeninde "arzu" olduğuna inandı, istemezsek mutlu olabileceğimize hükmetti. Meditasyonla anı yaşamaya odaklandı. Tektanrılı dinlerde soru "Tanrı vardır. Benden ne istiyor?" iken Budizmde soru "Acı vardır. Nasıl kaçınabilirim?" şeklindedir.
Modern çağdaki Liberalizm, Komünizm, Kapitalizm, Nasyonalizm ideoloji diye anılır ama dinden ne farkı vardır?
Hümanizm, insana tapınmak değil midir? Dünyadaki tüm türlerin ve dünyanın insana hizmet için var olduğuna inanırken aslında insana tapınmıyor muyuz? Hümanizm üç ana çizgiyi izledi: Bireysel (Kapitalizm), Toplumsal (Sosyalizm) ve Evrimsel. Artık düşük türleri imha etmeyi konuşmuyoruz ama süper insan yaratma çabası hala popüler.
13. Başarının Sırrı
Tarihin iki önemli özelliği vardır:
14. Cehaletin Keşfi
1500 yılından 2000 yılına kadar geçen dönemde insan nüfusu 14 kat artmasına rağmen üretim 240 kat ve enerji tüketimi 115 kat artmıştır.
Modern bilim üç önemli konuda önceki geleneklerden ayrılır: Cehaleti kabullenmek, Gözlem ve matematiğe verilen önem, Yeni güçlerin elde edilmesi. İstatistik giderek daha önemli hale geliyor.
Bilim, sanayi ve askeri teknoloji ancak kapitalist sistem ve sanayi devrimiyle birlikte birbirine bağlandı.
15. Bilimle İmparatorluğun Evliliği
Avrupa Emperyalizmi, dünyadaki diğer emperyal projelerden tamamen farklıydı, fetih yetmezdi aynı zamanda bilgi de edinilmeliydi.
Dilbilim ile Avrupalı İmparatorluklar daha kolay ve sağlam nüfuz edebildiklerini gördüler, kültürel farkları dikkate aldılar.
16. Kapitalist İtikat
Kredi fikrinin icadı önemli bir gelişmedir, sürekli gelişmeye olan inancın sonucudur, gelecek beklentisi bugünün parasına tahvil edilir. Adam Smith ekolü bireysel zenginleşmenin aynı zamanda topluma da yarar getirdiğine inanır. Kapitalist sistemdeki pürüz karların adil elde edilmesini ve dağıtılmasını garanti edememesidir.
Kapitalizmi sevmeyebiliriz ama onsuz yaşayamayız.
17. Sanayinin Çarkları
Sanayi Devrimi en temelde enerji dönüşümünde yaşanan bir devrimdir. Aslında ikinci Tarım Devrimidir. Üretmek yetmez, ürünler satılmalıdır, tüketim şarttır.
18. Kalıcı Bir Devrim
Dünya Homo Sapiens'in isteklerine uygun hale getirildikçe habitatlar ve türler yok oldu. Bir zamanlar yeşil ve mavi olan gezegenimiz, plastik ve betondan bir AVM ye dönüştü. Aile ve toplum çökerken yerine piyasa ve devlet geçmektedir. Ulus, devletin; tüketici toplumsa piyasanın hayali topluluğudur.
19. Ve Sonsuza Dek Mutlu Yaşadılar
Mutluluk somut durumla soyut beklentiler arasındaki ilişkiye bağlıdır. Sosyal bilimciler mutluluk anketlerini zenginlik ve politik özgürlük gibi sosyoekonomik etkenlerle; biyologlarsa biyokimyasal ve genetik etkenlerle ilişkilendirirler.
Kimse lotoyu kazandığı için mutlu olmaz, vücuttaki mutluluk hissi veren hormon arttığı için mutlu olur.
Mutluluk aslında bir insanın hayatını anlamlı ve değerli görüp görmediğiyle ilgilidir. Evrimsel açıdan insanın amacı yoktur, yüklenen anlam sadece sanrıdır.
20. Homo Sapiensin Sonu
Doğal seçilimin yerine akıllı tasarım üç yolla koyulabilir:
Ne istediğini bilmeyen, tatminsiz ve sorumsuz tanrılardan daha tehlikeli bir şey olabilir mi?
1. Önemsiz Bir Hayvan
Yaklaşık 13,5 milyar yıl önce Big Bang ile madde, enerji, zaman ve uzay ortaya çıktı. - Fizik
Yaklaşık 13 milyar yıl önce madde, enerji, atom derken moleküller oluştu. - Kimya
Yaklaşık 3,8 milyar yıl önce moleküllerden organizmalar oluştu. - Biyoloji
Yaklaşık 70 bin yıl önce Homo Sapiense ait organizmalar kültürü oluşturdu. - Tarih
Homo Sapiens "ayrıcalıklı" değildir, bir türe mensuptur, öncesi yani ailesi vardır. Zaman içinde evrimleşmiştir. 100 bin yıl önce en az 6 değişik insan türü vardı.
İnsandaki değişim doğanın yetişemeyeceği bir hızla gerçekleşti ve doğa (diğer türler) buna uyum sağlayamadılar, sonuçta insan lehine üstünlük oluştu.
2. Bilgi Ağacı
Sapiens diğer türlerden farklı olarak basit sesleri çıkarmanın ötesine geçerek konuşma dilini geliştirdi. Bu da kültür ve hayale giden yolu açtı. Efsaneler, mitler, tanrılar, dinler için zemin oluştu.
Sosyolojik araştırmalar dedikoduyla bir arada durabilen "doğal" bir grubun limitini 150 kişi olarak gösteriyor. Konuşma dili bu limitin aşılmasına yaradı.
3. Adem ve Havvanın Bir Günü
Tarım ve sanayi toplumları üyelerinin büyük bir kısmı evcil hayvanlardır! Bugün Yeni Zelanda' nın toplumu 4.5 milyon Sapiens ve 50 milyon koyundan oluşur. Tarıma geçişle birlikte Sapiens'in bilgi toplama ihtiyacı ve becerisi arttı.
4. Sel
Tarihsel kayıtlar Homo Sapiens' in diğer türler için bir seri katil olduğunu gösteriyor. Diğer türlere göre bir diğer önemli becerisi de değişen ortamlara hızlı uyum sağlayabilmesiydi. Doğayla barışık falan değiliz, bize rağmen hayatta kalabilen türler çiftlik hayvanları olacak.
Tarım Devrimi
5. Tarihin En Büyük Aldatmacası
Tarım Devrimi sanılanın aksine sadece Orta Doğuda değil, dünyanın farklı yerlerinde farklı lokal ürünlere dayalı olarak eşzamanlı başladı. Avcı-Toplayıcılar çeşitli gıdaları bir arada tüketen dengeli bir beslenme düzeninde yaşıyordu. Ancak tarıma geçişle birlikte artan gıdaya rağmen dengesiz ve kötü bir beslenme başladı.
Biz buğdayı DEĞİL, buğday bizi evcilleştirdi!
Tarım Devrimi insana birey olarak bir şey katamadı ama insan türüne önemli katkı sağladı. Evrimde geçerli olan sadece DNA kopyalamasıdır, Sapiens tarıma geçişle birlikte hızla çoğaldı. Tarım tuzaktı, artan nüfusu beslemenin tek çaresi daha fazla tarımdı, artık geri dönüş yoktu.
Stonehedge / İngiltere MÖ 2500 yıllarına aittir. Göbeklitepe / Türkiye kalıntıları MÖ 9500 yıllarına aittir. Avcı-Toplayıcılar her nasılsa bir tapınak inşa etmişlerdir?!
Sapiens sınırlı şartlarda doğal seleksiyona müdahale etmiştir. Evcil tavuk bugün dünyanın en yaygın kümes hayvanıdır. Evrimsel açıdan tavuklar tarım devrimiyle birlikte altın çağlarını yaşıyor(!) Aynı zamanda en zavallı türlerden biridir..
6. Piramitleri İnşa Etmek
Sapiens tarım için doğadaki bir alanı imar etmek zorunda kaldı. Bunlar küçük alanlardı. Tüm tarih dünya yüzeyinin bu küçücük %2 lik alanında olup bitti! İhtiyaçtan fazla gıda üretildiğinde bu fazlayla beslenen seçkinler, askerler, rahipler ortaya çıktı.
Tarihteki savaşların ve devrimlerin çoğu gıda kıtlığından kaynaklanmamıştır. Fransız Devrimini öncüleri aç çiftçiler değil, zengin avukatlardı.
Evrim eşitlik değil, farklılık üzerine kuruludur. Yaratılmamış ama evrimleşmişizdir. Haklar da mutasyona uğrayabilir. Özgürlük kuramsal olarak eşitlik fikriyle çelişkilidir. Mutluluk değil, hayatta kalmak önemlidir.
Medeniyetimizin konuşma dili sayesinde ve yaratılan mitlere dayanan hayali bir düzendir.
7. Fazla Dolu Hafıza
Toplumsal düzen hayali olduğu için sadece DNA kopyalanmasıyla sonraki nesillere aktarılamaz. Aktarım için bilinçli bir çaba gerekir. Artan bilgi miktarı aklıda tutmayı zorlaştırdığında önce sayıları peşinden de yazıyı icat ettik. Tarihte adı yazılmış ilk insan peygamber, komutan veya kral değil, muhasebeciydi. Eski Ahit (Tevrat) bile yıllarca sadece kulaktan kulağa aktarılmıştı. Yazmak yeterli değildi, yazılanları bulabilmek de gerekiyordu. Böylece özgür düşünce ve bütüncül bakış yerini bürokrasi ve sınıflandırmaya bıraktı.
8. Tarihte Adalet Yoktur
Ekonomi oyunu, gayrı resmi "cam tavanlar" ve çeşitli yasal kısıtlamalarla doludur. Ayrıcalıkların korunabilmesi için diğerlerinin sömürüsü her dönemde olagelmiştir. Kendini doğrulayan kehanetleri andıran toplumsal kısır döngüler (kölelik yasaklandı ama siyah-beyaz ırkçılığı devam etti) hiyerarşileri kalıcı hale getirebilir.
Biyoloji izin verir, kültür engeller. Mümkün olan şeyler tanımı gereği doğaldır ama eşcinselliği yine de ayıplarız. Doğal kavramı Hristiyanlık orjinlidir, "doğayı yaratan Tanrı'nın niyetiyle uyumlu" anlamına gelir. Oysa evrimin amacı yoktur. Organlar belli bir amaçla evrilmediği gibi, kullanılma biçimleri de sürekli gelişim halindedir.
Erkek ve Kadın biyolojik değil, toplumsal bir sınıflamadır.
İnsanoğlunun Birleşmesi
9. Tarihin Oku
Mitler ve kurgular, insanları doğumlarından itibaren belirli bir biçimde düşünmeye, bazı standartlara ve kurallara uygun olarak davranmaya ve belli şeyleri istemeye alıştırırlar. Böylelikle, milyonlarca yabancının etkili biçimde işbirliği yapmasını sağlayan yapay içgüdüler yaratmış olurlar. Bu yapay içgüdüler ağına "kültür" denir.
Her kültürün temel unsuru "bilişsel uyumsuzluktur". Bu farklılıklar bizi araştırmaya, eleştirmeye ve yeniden değerlendirmeye mecbur eder.
Tarih durmaksızın "birlik" yönünde ilerler. Hristiyanlığın mezheplere bölünmesi, İmparatorlukların dağılması vb sadece yoldaki kasislerdir. Bugün neredeyse tüm insanlar aynı jeopolitiğin (dünya siyasi haritası), aynı ekonomik sistemin (kapitalist piyasa ekonomisi), aynı hukuki sistemin (insan hakları), aynı bilimsel sistemin parçasıdır.
Homo Sapiens biz ve onlar kavramıyla evrimleşti. Milattan önceki bin yılda üç ayrı düzenleme görüldü:
- Ekonomi - para. Tüccar için tüm dünya pazardı.
- Siyasi - İmparatorluk. Kral için tüm dünya halkları tebaaydı.
- Din - Semavi ve diğerleri (Budizm gibi). Peygamber için tüm dünya halkları inanlardı.
Şehirleşmeyle birlikte uzmanlaşmak rasyonelleşti. Takas yetersiz kalınca para icat edildi. Paranın dini yoktu. Din bir şeye inanmamızı isterken, para başkalarının da bir şeye inandığına inanmamızı ister.
Paranın icadı teknolojik değil, zihinsel bir devrimdi. Para, birikimleri kolay ve ucuz dönüştürebildiği, depolayabildiği ve taşıyabildiği için ticari ağların oluşumuna önemli katkı sağladı.
11. Emperyal Vizyonlar
İmparatorluğun iki temel özelliği vardır: Birincisi, çok sayıda birbirinden ayrı ve farklı kültürel kimlikleri - toprakları olan insan gruplarını yönetmektir. İkincisi, esnek sınırlara ve potansiyel olarak sınırsız iştaha sahip olmasıdır.
İmparatorluklar bir olgudur, iyi veya kötü değillerdir. Bugün görünmeyen küresel bir imparatorluğa doğru gidiyoruz.
12. Dinin Kanunu
Din bazı toplumsal standartları "sorgulanamaz" hale getirir. Din bu anlamda insanüstü düzene olan inanca dayanan bir insani değerler ve normlar sistemidir. Dinler evrensel ve tebliğcidir.
Çoktanrıcılık tek bir gücün varlığını yok saymaz, ancak bu güç önyargısızdır dolayısıyla insanların dünyevi istekleriyle ilgilenmez. Tektanrılı dinlerde de çeşitli azizler vb ile kısmi çoktanrıcı yaklaşım görülebilir.
Düalizmde dünya iyi-kötü güçlerin mücadele alanıdır. Tek tanrılı dinlerde iyi tanrının kötülüğe kayıtsız kalması açıklanamazken, düalizmde bu normaldir. Zerdüştlükle parlayan bu akım bugün tektanrılı dinlerde de görülüyor. Budizm sorunun kökeninde "arzu" olduğuna inandı, istemezsek mutlu olabileceğimize hükmetti. Meditasyonla anı yaşamaya odaklandı. Tektanrılı dinlerde soru "Tanrı vardır. Benden ne istiyor?" iken Budizmde soru "Acı vardır. Nasıl kaçınabilirim?" şeklindedir.
Modern çağdaki Liberalizm, Komünizm, Kapitalizm, Nasyonalizm ideoloji diye anılır ama dinden ne farkı vardır?
Hümanizm, insana tapınmak değil midir? Dünyadaki tüm türlerin ve dünyanın insana hizmet için var olduğuna inanırken aslında insana tapınmıyor muyuz? Hümanizm üç ana çizgiyi izledi: Bireysel (Kapitalizm), Toplumsal (Sosyalizm) ve Evrimsel. Artık düşük türleri imha etmeyi konuşmuyoruz ama süper insan yaratma çabası hala popüler.
13. Başarının Sırrı
Tarihin iki önemli özelliği vardır:
- Sonradan Anlama Yanılgısı: O günün şartlarında alternatiflerden biri gerçekleşir ve daha sonra bunun doğal sonuç olduğuna dair mantıksal açıklamalar yapılır. Aslında olan biten sadece seçeneklerden biridir, rastgeledir. Tarih ikinci seviyeden kaotik bir sistemdir. Hava durumu birinci seviyedir, daha çok parametreyle daha iyi yorumlanabilir. Piyasalar ikinci seviyedir, yaşananlara göre tepki vererek sürekli değişirler.
- Fayda Yanılgısı: Tarihin seçimleri insanlığın faydası için değildir. Tarih ilerlerken insanların daha iyi veya mutlu olduğunu gösteren hiç bir işaret yoktur.
14. Cehaletin Keşfi
1500 yılından 2000 yılına kadar geçen dönemde insan nüfusu 14 kat artmasına rağmen üretim 240 kat ve enerji tüketimi 115 kat artmıştır.
Modern bilim üç önemli konuda önceki geleneklerden ayrılır: Cehaleti kabullenmek, Gözlem ve matematiğe verilen önem, Yeni güçlerin elde edilmesi. İstatistik giderek daha önemli hale geliyor.
Bilim, sanayi ve askeri teknoloji ancak kapitalist sistem ve sanayi devrimiyle birlikte birbirine bağlandı.
15. Bilimle İmparatorluğun Evliliği
Avrupa Emperyalizmi, dünyadaki diğer emperyal projelerden tamamen farklıydı, fetih yetmezdi aynı zamanda bilgi de edinilmeliydi.
Dilbilim ile Avrupalı İmparatorluklar daha kolay ve sağlam nüfuz edebildiklerini gördüler, kültürel farkları dikkate aldılar.
16. Kapitalist İtikat
Kredi fikrinin icadı önemli bir gelişmedir, sürekli gelişmeye olan inancın sonucudur, gelecek beklentisi bugünün parasına tahvil edilir. Adam Smith ekolü bireysel zenginleşmenin aynı zamanda topluma da yarar getirdiğine inanır. Kapitalist sistemdeki pürüz karların adil elde edilmesini ve dağıtılmasını garanti edememesidir.
Kapitalizmi sevmeyebiliriz ama onsuz yaşayamayız.
17. Sanayinin Çarkları
Sanayi Devrimi en temelde enerji dönüşümünde yaşanan bir devrimdir. Aslında ikinci Tarım Devrimidir. Üretmek yetmez, ürünler satılmalıdır, tüketim şarttır.
18. Kalıcı Bir Devrim
Dünya Homo Sapiens'in isteklerine uygun hale getirildikçe habitatlar ve türler yok oldu. Bir zamanlar yeşil ve mavi olan gezegenimiz, plastik ve betondan bir AVM ye dönüştü. Aile ve toplum çökerken yerine piyasa ve devlet geçmektedir. Ulus, devletin; tüketici toplumsa piyasanın hayali topluluğudur.
19. Ve Sonsuza Dek Mutlu Yaşadılar
Mutluluk somut durumla soyut beklentiler arasındaki ilişkiye bağlıdır. Sosyal bilimciler mutluluk anketlerini zenginlik ve politik özgürlük gibi sosyoekonomik etkenlerle; biyologlarsa biyokimyasal ve genetik etkenlerle ilişkilendirirler.
Kimse lotoyu kazandığı için mutlu olmaz, vücuttaki mutluluk hissi veren hormon arttığı için mutlu olur.
Mutluluk aslında bir insanın hayatını anlamlı ve değerli görüp görmediğiyle ilgilidir. Evrimsel açıdan insanın amacı yoktur, yüklenen anlam sadece sanrıdır.
20. Homo Sapiensin Sonu
Doğal seçilimin yerine akıllı tasarım üç yolla koyulabilir:
- Biyoloji Mühendisliği: Genlerimizle oynamak bizi öldürmez, ama belki Homo Sapiens'le o kadar çok oynarız ki, sonuçta Homo Sapiens olarak kalamayabiliriz.
- Siborg Mühendisliği: Beyin-bilgisayar ara yüz çalışması ürkütücüdür; beyni doğrudan internete veya pek çok beyni birbirine bağlayıp bir çeşit beyin interneti kurulursa ne olacaktır?
- İnorganik Yaşamın Yaratılması: Yaratıcısından bağımsız olarak öğrenebilen ve kendisini evrim yoluyla geliştirebilen bir program yazıldığında ne olacaktır?
Ne istediğini bilmeyen, tatminsiz ve sorumsuz tanrılardan daha tehlikeli bir şey olabilir mi?
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)