Deloitte University Press tarafından 2013 tarihli ABD için yayınlanan Success or Struggle: ROA as a true measure of business performance makalesinden kısaca özetlenmiştir. Orjinaline bu bağlantıdan ulaşabilirsiniz. İtalik dizili olanlar benim ilavelerimdir.
Firmalar çökmüş durumda ancak farkında değiller
Firmalar yüksek kârlar açıklıyor. Ekonomi büyüyor. Borsalar yükseliyor. Ev fiyatları normale döndü. Üretim endekslerinde iyileşme görülüyor.
Diğer taraftan iflaslarda artış var. Geleneksel iş modelleri yetersiz kalıyor. Kısa vadeli aktiviteler uzun vadede firmaları zayıflatan hatalar içeriyor.
Son 47 yıldır ulusal seviyede ROA düşüyor. 1965 te %4,1 iken düzenli olarak düşerek 2010 da %0,9 a kadar iniyor.
ROE-Return On Equity, Özsermaye verimliliği, özsermayenin geri dönüşü anlamındadır. ROE finansal mühendislikle makyajlanabilir, kıyaslama için uygun sayılmaz.
ROA-Return On Assets, Varlık verimliliği, yatırımın geri dönüşü anlamındadır. Kıyaslama için daha uygundur, yönetimi hem kısa hem uzun vadeli olarak sorumlu tutar. (ROI-Retorn On Investment gibi)
Çelişki 1: Çoğu firma rekor kârlar raporlarken uzun vadede zorlanıyorlar.
Kitleler ve borsa kısa vadeli finansal tablolara (bilanço ve gelir tablosu) odaklıdır. Kısa vadeli kazanımlar uğruna (tasarruf için arge ekibini işten çıkarmak gibi) yapılanlar uzun vadede sıkıntılara (arge yoksunluğundan yeni ürün çıkmıyor, pazar kaybediliyor) yol açabiliyor.
Richard Foster' in araştırmasına bakılırsa S&P 500 listesindeki firmaların ortalama kıdemi 1958 de 61 yılken, 2012 de sadece 18 yıla düşüyor. Başka bir ifadeyle böyle devam ederse 15 sene içinde S&P 500 listesinin %75 i tamamen değişecektir.
Çelişki 2: İşçilik verimi artıyor ama firmalar hâlâ sıkıntıdalar.
Genel anlamda işçilik verimi artıyor; 1965 te %45 iken 2010 da %111 olarak rapor ediliyor, iki katına yükselmiş! Dolayısıyla bu kazanıma rağmen ROA düşüşü çok daha vahim bir durumu gösteriyor.
Teknolojide gelişmeye rağmen firmaların bu potansiyeli tam olarak değerlendiremediği düşünülüyor.
Bu yıllar boyunca MRP, ERP, APS, optimizasyon, proje yönetimi, doğrusal programlama, internet devrimi, ... gerçekleşti ama bunların hiçbiri ROA düşüşünü engelleyemedi.
Bu yıllar boyunca Toplam Kalite Yönetimi, Yalın, 6sigma, re-engineering, yeniden yapılanma, birim maliyet, maliyet muhasebesi, ABC muhasebesi, kâr/maliyet merkezleri,... türlü yönetim ekolü ortaya çıktı ama düşüş durdurulamadı.
Bu dönemde kabiliyetlerini geliştirebilen işçilerin gelir seviyesi yükseldi, bilgi işçisi kavramı ortaya çıktı. Başaramayanlar işsiz kaldı veya daha düşük ücretlere mecbur oldular. Firmaların öğrenen organizasyonlar oluşturması gerekiyor. Endüstri 4.0 bu eğilimi hızlandıracak, Türkiye'de çalışan profili bu kabiliyette değil, eğitimi zaman alacak, vasıfsız işçiye dönüşecek ve işsiz kalacaklar endişesi taşıyorum.
Çelişki 3: Tüketicilerin daha çok seçeneği, daha ucuz alternatifleri var ama firmalar sıkıntılı.
Bu seçenekler genel talebin artması anlamına gelmiyor. Firmalar sağlıklı olarak kaldırabileceklerinden daha fazla seçenek sunmaya kalkınca verimsizlikler başlıyor. Çok kanallı satış işinde kanal verimliliği önem kazanıyor. Yani müşteriler bu gelişmeden olumlu yararlanırken, firmalar zarar görüyor.
Çelişki 4: Ekonomi büyüyor ama firmalar sıkıntıdalar.
GDP-Gross Domestic Product, Gayrisafi yurtiçi hasıla anlamındadır. GDP son 50 yıldır artıyor ancak içeriği tüketici harcamaları, iş dünyasındaki resmi ve özel yatırımlar ve ihracat tutarlarıdır. Ülkelerin girdileri ne kadar verimli olarak çıktılara çevirdiğini ölçmez.
Paradigma değişiminin gelir ve yatırımın geri dönüşüne etkileri
Ekonomide yapısal değişiklik var; hizmet sektörü üretimin önüne geçmeye başladı. Ancak işi yürütmek için gereken finansal kaynaklarda önemli bir artış oldu. Dış kaynak (denizaşırı veya daha yakın yörelerde taşeron, satınalma,..) yaygınlaştı.
1965 - 2012 döneminde firma gelirlerinin artış hızı CAGR-Compound Annual Growth Rate %4 iken bunu sağlayan kaynaklardaki artış hızı CAGR %6 oldu. Gelir artışını sağlamak için kaynakların çok daha hızlı artması gerekti.
Sadece tasarruf yapmak yetmez oldu. Yeni müşteri kazanmak, olanları elde tutmak, yeni ürün geliştirmek, kısalan ürün hayat döngüleriyle mücadele etmek, dalgalı talebe cevap verebilmek için kapasite fazlası oluşturmak ve korumak giderek daha zor, daha pahalı hale geldi.
Uzun vadeli düşünmek
Çeyrek dönemlik tüm hedeflerini tutturmasına rağmen bir firma uzun vadeli sürdürülebilirliği sağlamakta zorlanabilir. Hissedar beklentileri kısa vadelidir. Sürdürülebilir ekonomi için düşünce yapısı değişmeli ve uzun dönemli olmalıdır.
Hızlı numuneleme, talebe yakın kalacak ölçüde çeviklik, ROA projeksiyonu yapılması yararlı olacaktır. ROA geçmişe dönük bir indikatördür, bu nedenle projeksiyonu izlenerek gelecek algısı canlı tutulmalıdır.
Bugünün firmaları verimlilik tabanlıdır. Bunun uyum-çeviklik-öğrenme tabanlı olarak değişimi gerekmektedir.
Yeni paradigmaya uygun TOC-Theory Of Constraints, Kısıtlar Teorisi yaklaşımı Türkiye' nin gündemine girebilmelidir. TOC Tamamlama çözümüyle servis seviyenizi iyileştirirken stoklarınızı düşürebilirsiniz, artan stok devir hızı size kaynak yaratır, iş modelinizi değiştirerek tedarik zincirinize bu yararı yayabilirsiniz, işiniz büyür, Türkiye kazanır.
Bilinen çözümlerin tamamı ABD de ROA düşüşünü önlemeye yetmedi, artık başka alternatiflere bakma zamanı gelmedi mi? scai.tech Linkedin sayfasını ilginç bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder