Target Volume 18, Number 4, 2002, Lean Accounting and Finance by Orest (Orry) Fiume makalesinden özetleyerek paylaşıyorum.


Yalın prensiplerde hemfikir olmak kolay ancak uygulamayı başarmak zordur.


1987 yılında H.Thomas Johnson ve Robert Kaplan tarafından yazılan Relavance Lost: The Rise and Fall of Management Accounting kitabında geleneksel muhasebenin bugünün değişen ekonomik iklimine artık cevap veremeyeceği açıkça gösterilmiştir.


Büyük partilerle kitle üretimi, uzun akış süreleri, yüklü miktarda stok ile çalışılan dönemin ürünü olan geleneksel muhasebe ilkelerini (absorption, standard cost, variance,...) bugün hâlâ kullanıyoruz; dolaylı maliyetleri çeşitli anahtarlarla dağıtıyoruz, bol kırılımlı finansman raporları üretebilmek için çok miktarda veriyi işlemeye çalışıyoruz. Geçmişte dolaylı giderlerin payı direk işçiliğin içinde %10 iken bugün %200-400 bandına kadar yükseldi. Üstelik dağıtım anahtarına göre farklı sonuçlar alınabiliyor..


Standartları belirlerken "tahmini" dolaylı giderleri, "tahmini" anahtar sarflara dağıtıyoruz ve zaman içinde fiiliye göre gider yazıyoruz. Finansal raporlar işletme katında çok rahat okunamıyor ancak her işletmeci plan ne olursa olsun daha çok üretim yaparsa daha iyi görüneceğini çabucak öğreniyor! MRP çizelgesi bile bir kenara atılabiliyor..


Muhasebecilerin maliyetleri onbinde bir hassasiyetle (12,4578 TL gibi) vermesi hatalı bir "kesinlik" (precision vs. accuracy) algısı yaratıyor. Aslında dağıtım anahtarına göre tamamen farklı bir sonuç yine de alınabiliyor...


Fabrikada kayıt edilen işlemlerin "operasyonel" bir amacı olmalıdır, sırf muhasebe için işlem kaydı yapılmamalıdır.


Verim fiziksel olarak çıktıyla girdinin ilişkisidir, finansal bir kavram değildir, muhasebede değil işletmede iyileştirilmelidir.


Hep işletmemizin diğerlerinden ne kadar farklı olduğunu düşünürüz. Aslında benzerlikler, farklardan daha çoktur. Hepimiz eleman alıyoruz, sipariş topluyoruz, hammadde temin ediyoruz, makine-demirbaş yatırımı yapıyoruz, üretiyoruz, fire veriyoruz, geç kalıyoruz, ... Özellikle muhasebe işleyişi bakımından benzerlikler daha da önemli boyuttadır. Geleneksel muhasebenin vurgusu "maliyet" üzerinedir, muhasebecilerimiz günün büyük kısmında düşünmek yerine daktilo yaparlar, çok sayıda işlem kayda geçirilir.


Ürün maliyeti %85-95 oranında tasarım aşamasında belirlenir. Daha sonra üretimde etki edebildiğimiz kısım son derece azdır. Dolayısıyla gerçekten maliyeti kontrol etmek istiyorsak tasarıma sahip çıkmamız gerekir.


Çalışanlarınızı masraf değil, yatırım olarak görün. Artan verim nedeniyle kimse işinden olmasın, aksi takdirde bir daha iyileştirme çabalarınıza katılmazlar. Yıllık toplam maliyeti 50,000 USD olan bir pozisyona eleman almak üzere olduğunuzu düşünün. Genellikle amirin yapmak istemesi "onay" anlamında yeterlidir. Oysa ki 30 senelik bir dönemde yıllık %8 faize göre yatırımınızın bugünkü değeri 563,000 USD olacaktır. Bu ölçekte bir makine yatırımı yapmak isteseydiniz eleman alımı kararınız kadar kolay olur muydu?


Tam otomasyonun cazibesine rağmen pahalı ve esneklikten uzak olması gibi yan etkileri vardır. Yarı otomasyon hem daha ekonomiktir, hem de daha esnek..


Yalın muhasebe, yalın üretim yaklaşımının sonuçlarına uygundur. İlk yılında düşen stoklar nedeniyle kârda düşüş hissi verir ancak beraberinde nakit akış tablosuna bakılırsa aslında nakdin ortaya çıktığı görülebilir. İşletmenin tüm paydaşlarıyla iletişim kritik önemdedir.