4 Ekim 2020 Pazar

Keyif A.Ş. / Richard Sheridan / 2013 / kitap özeti

 

Keyif, hedeflediğiniz kitle tarafından memnuniyetle kullanılabilecek ve geniş ölçüde benimsenebilecek bir şey tasarlamak ve üretmektir.

Keyif, daha derin, daha anlamlı ve işe yarar şeyleri çağrıştırır. Mutluluk, daha ziyade, geçici bir ruh halidir. Her an mutlu olmadan da keyifli olabilirsiniz.

Değişimin en büyük engeli bilinmeyenden duyulan korkudur. Hiç bir zaman kolay olmamıştır. Değişmemenin de riskleri vardır. Hataları hızlı yaparız, düzeltecek zaman kalır, kimseyi yargılamayız. Denemeleri küçük ölçekli yapın, yarı yarıya iyi sonuç alacaksınız, normaldir, korkmayın, pes etmeyin, kimseyi azarlamayın. Çalışanlarınızın hata yapmasına fırsat verin. 

Kahramanlar riske atılır, başarılı ekipler disiplinli çalışmaya güvenirler. Her parçanın yerli yerinde olması, tüm sistemin iyi işlemesini garanti etmez. Sonucun elle tutulanı, somut olanı makbuldür. Esneklik mekanda (yer değiştirme serbestisi, açık ofis,..), kişilerde (görev rotasyonu, iki kişilik ekipler,..), bilişsel çeşitlilik (farklı disiplinler, farklı kültürlerden eleman seçimi), mesai saatlerinde (yarı zamanlı çalışma, esnek saatler,..) her yerde olmalıdır.

Gerçek ölçeklenebilirlik yukarı ve aşağı olmak üzere iki yönlüdür. Nefes alma payı bırakın, kapasiteyi tam doldurmayın. Keyfin geleneksel maliyet hesabında yükselten bir bedeli vardır, modern tarzda müşterinin kullanabilirliği gözüyle bakıldığında fiyatını hak edecektir.

Güven, sorumluluk, başarılı sonuçlar = keyif!

Menlo: Yazılım şirketiyiz.

Açık ofis iyidir, masalar sandalyeler portatiftir, "benim masam, benim bilgisayarım" diye bir şey yoktur, yer değişikliği için izin almaya gerek yoktur. İkişer kişilik ekiplerle ve aramızda konuşarak çalışırız, gürültü değil, birlikte çalışmanın tolere edilebilir sesini duyarsınız. İkili grup çalışmasını tercih ettik çünkü:
  • herkes herkesle eşleşir, iletişim iyileşir, esneklik sağlanır, izin yedeği olur
  • dikkat ve kontrol iş yaparken sağlanır, yeni başlayanları işe alıştırmak kolaylaşır,
  • hiç bir işin sadece tek bileni olmaz, kimse "vazgeçilmez" olmaz
  • herkesin temas etmesi sayesinde hizipleşmeyi önler, 
  • herkes hem öğretmen hem öğrenci olmak zorundadır, 
  • işe alım-işten çıkarma-terfi kararları ekip tarafından verilir
  • ikili sohbet ilişkiyi, ilişki değeri getiriyor, bu sistem sohbete zemin sağlıyor
Günlük rutinde;
  • ayak üstü toplantıda herkes sırayla konuşur, 10-15 dakikadır
  • her çalışana grup önünde sunum yapma fırsatı verilir, şirket içi-müşteri-dış kurumlar dahil
  • Hey Menlo! = herkesin katılacağı toplantı çağrısı, 
  • Hey Gobstopper! = Gobstopper proje takımının katılacağı toplantı çağrısı,
  • Hey James! = James ile yapılacak toplantının çağrısıdır.
  • eposta, toplantı ajandası, toplantı odası vb uğraşılmıyor
  • İş Yetkilendirme Panosu var; ekip isimleri ve haftanın günleri matris düzeninde duvara asılı
    • Panoya ekiplere verilen işler öncelik sırasına ve günlük belirlenen kapasiteye göre asılıyor
    • işe başlayan ekip sarı sticker yapıştırıyor, iş bitiminde öz kontrol var, turuncu sticker, kalite ekibinin kontrolünden geçtiyse yeşil, geçemediyse kırmızı sticker yapıştırılıyor
    • panoya bakınca hangi projede-hangi ekipte ne durumda olduğu hemen anlaşılıyor
    • işlerin ne kadar süreceğini ikili ekipler belirliyor, geç kalma halinde ceza yok
İşe alımlarda özgeçmişteki tecrübe-beceri yerine insani değerler ve Menlo kültürüne uyum kabiliyeti ön plana çıkıyor. 
  • İlk turda kağıt üzerinde iki kişilik görev çalışması yapılıyor ve adayları izleyen bir Menlo çalışanı var. Adayların görevi diğer ekip üyesinin ikinci mülakata çağrılmasını sağlamak! 
  • İkinci turda bilgisayarda iki kişilik görev çalışması ancak bu sefer öğlene kadar bir Menlo çalışanı, öğleden sonra başka bir Menlo çalışanıyla ekip olunuyor. Menlo çalışanının görevi "yarın bu arkadaşla bir projede tam gün tekrar çalışmak ister miydin?" sorusuna cevap bulmak
  • Adayları gönderdikten sonra ekip aralarında oylama yapıyor, tartışıyor, seçilen adaylar iş e davet ediliyor, 3 hafta deneme süresi veriliyor.

3 Ekim 2020 Cumartesi

Verimlilik Savaşları / Hakan Cengiz / 2018 / kitap özeti

Kaizen, kısa vadede bizim ülke ve toplum olarak refahımızı artırabilmemiz için elimizde olan yegane silahtır. Fabrikanın bir kısmı değil, tamamı söz konusudur. Sonuçlar radikal olmalıdır.

Firmalara önerimiz tasarrufun bir kısmının mavi yakalılara zam veya prim olarak verilmesi, bir kısmının ürün fiyatına indirim olarak yansıtılması ve bakiyesinin firmaya kar yazılmasıdır.

Mesele üretmek değil, verimli üretmek! Her yerde fırsat var, müdahale edilmediğinde israf devam ediyor.

Danışman (D) ve kaizen uygulama uzmanı  (KUU) arasındaki farklar:

  • D, formülü verir, uygulanmasını sizden bekler. KUU, formülü probleme uyarlayarak sorunu çözer.
  • D, sahaya nadiren iner hatta hemen hemen hiç inmez. KUU, zamanının çoğunu sahada geçirir.
  • D, sürekli takım elbise giyer. KUU, her zaman rahat ve ortama uygun kıyafetler giyer.
  • D, konuşurken bol bol yabancı kelimeler kullanır. KUU, mecbur kalmadıkça Türkçe dışına çıkmaz.
  • D, size karmaşık formlar verir. KUU, mavi yalılara yönelik basit formlar hazırlar.
  • D, günlerce değer akış analizi yapar. KUU, doğrudan uygulamaya başlar.
  • D, önce 5S ile başlar. KUU, hemen israfları ortadan kaldırmaya başlar.
  • D, her firmaya aynı sırayla aynı eğitimleri verir. KUU, butik çalışır.
  • D, firmalara gereksiz bilgi yüklemesi yapar. KUU, sadece gerekli bilgiyi gerektiği karar verir.
  • D, hayal satar. KUU, gerçekçidir, sonuç odaklıdır.
  • D, sayısız gösterge (KPI) belirler. KUU, az sayıda ve gerekli göstergeleri kullanır.
  • D, her konudan anlar (!) ve tek başına büyük bir firmayı dönüştürmeye çalışır. KUU, sadece kendi uzmanlık alanlarında hizmet verir ve bir ekiple firmayı dönüştürmeye çalışır.
  • D, mesai saatlerine bağlı çalışır. KUU, mesai kavramı olmadan çalışır.
  • D, için sonuç almak önemli değildir. KUU, için sonuç önemlidir, tek hedeftir.
  • D, sadece belirli beyaz yakalıya fayda sağlamaya; KUU, sadece firmaya fayda sağlamaya çalışır.
  • D, mükemmeliyetçidir. KUU, gerçekçidir ve vazgeçebilendir.
  • D, kolay kolay fikir değiştirmez ve tersler. KUU, beraber düşünür, ikna eder, ikna olur.
  • D, güzel sonuçları kendisi sahiplenir, kötü sonuçları ekibe yükler. KUU, güzel sonuçları ekibe mal eder, hataları kendisi sahiplenir.
  • D, soğuktur. KUU, eğlencelidir, samimidir.
  • D, hep aynı tip kitaplar yazar. KUU, nadiren kitap yazar.
  • Danışmanlık firmalarının yabancı ortakları vardır, zirveler düzenlerler, grip isimli eğitimler verirler, web siteler, teorik anlatım ve konu başlığı doludur, mümkün mertebe uzun süreli sözleşme isterler. Uygulamacı firmalar Türkiye'ye özgüdür, zirvelere pek katılmazlar, sadedir ve ana teknikleri basitçe uygulamaya çalışırlar, web siteleri sade ve sonuç odaklıdır, sözleşme imzalama gereği dahi duymayabilir.
Firmaların "bu işte bizde olmaz" bahaneleri:

  • ürün ve sektörel farklılıklar
  • ürün çeşitliliği
  • üretim değişkenliği
  • ücret düşüklüğü ve kalifiye eleman eksikliği
  • ustalık problemi - kimse kendisini firmasından üstün ve vazgeçilemez gösteremez!
  • arızaların çokluğu
  • devamsızlık
  • çalışan sirkülasyonu
  • fabrikamız eski ve yerleşim düzenli değil
  • kalitesiz hammadde ve tedarik parçası
  • müşterinin siparişi değiştirmesi veya acil siparişler
  • hatalı stok bilgileri
  • yer problemi
  • hiç bir şey satın aldırılamaması - önce kazandır, sonra harcattır!
  • bu sistem bize uymuyor, biz denedik - tasarruf ettiririz ve pay alırız, tasarruf yoksa ödeme yok
Değişemeyen ve diğerlerini zehirleyen küçük bir azınlık her şirkette vardır. Diğerlerinin menfaati için bunları göndermek gereklidir. Uygulama başladıktan sonra "bunda ne var, biz de yaparız" yanılgısından kaçının, uygulayıcının "bitti" demesini bekleyin, nasıl olsa süreye değil, sonuca para ödüyorsunuz.

"İnsanı ayakta tutan iskelet ve kas sistemi değil, prensipleridir" - Albert Einstein

Yönetim desteği şarttır, geçmiş yargılanmamalıdır, kimse işini kaybetmemelidir, sigortasız çalışan olmamalıdır, çalışan kalitesinden ödün verilmemelidir, çalışanlara kötü muamele edilmemelidir, uygulayanlara saygı gösterilmeli ve uygulayanlar da firma çalışanlarına saygılı olmalıdır.

Hata ve fireler kader değildir, doğru yöntemlerle kalıcı olarak düşürülebilir.

"Bir araya gelmek başlangıçtır. Bir arada durabilmek ilerlemedir. Birlikte çalışmak başarıdır"      -Henry Ford

"Bildiğini bilenin arkasından gidiniz, bildiğini bilmeyeni uyarınız, bilmediğini bilene öğretiniz, bilmediğini bilmeyenden kaçınınız" - Konfüçyüs

Japonların bilinen 7+1 kayıp listesine Türkçe ilave: Lavabo-tuvalet! Türkiye'den bazı tecrübe paylaşımları:

  • Personel değerlendirmelerinde puanlamaya kriter olarak koymuşlar, kurul değerlendirmiş, az gidene 1 puan çok gidene 10 puan arası not verilmiş, daha sonra sebepleri konuşulmuş, yüksek puan alanlarla ayrıca mülakat yapılmış ve kendilerini değerlendirmeleri istendiğinde tutarlı şekilde aynı olmasa bile diğerlerinden yüksek not verdikleri görülmüş.
  • En yaygın sebep sigara! Futbol maçında sahadan kimse sigara arası vermiyor, otobüs-uçak seyahatinde uzun süreler boyunca sigara içilmiyor, ramazanda oruç tutarken bütün gün sigara kullanılmıyor! Sigara önemli bir israf konusudur.
  • Sigaranın çalışana maliyetini kendisine hesaplatmışlar, asgari ücretle karşılaştırmışlar. O günün şartlarında maaşının %36 sı kadar sigara parası ödediğini görmüşler. Yani kendi geçimi için çalışacağına ayın 1/3 ünde sigara firması için çalışıyormuş. Ailesi de mağdur oluyor, ayrıca zaman içinde sağlığı da bozuluyor.
  • Sigaranın fabrikaya maliyetini birlikte hesaplamışlar: 2 dakika tuvalete gidiş + 2 dakika tuvaletten dönüş + 4 dakika tek sigara içme süresi = 8-10 dakika kayıp, günde yaklaşık 30 sigara içiliyor, molalar ve yemek saatleri dikkate alınsa bile asgari 5 defa iş saatinde gayrı resmi sigara arası veriliyor. Bazıları az, bazıları çok gidiyor, ortalamalar tutuyor, kabaca günlük 50 dakika kayıp var! Bu kabaca 540 dakikada %10 demektir. Yani birileri kafasına göre sigara içebilsin diye her 100 kişi için fazladan 10 kişiyi işe alıyoruz, maaş ödüyoruz! Üretim kaybı, genel gider, amortisman, .. da cabası..
  • Ne yapılmamalıdır? tuvaletlere duman dedektörü, kartlı geçiş sistemi, elbiseye takılan çipler, izinsiz çalışma yerini terk edenlerden savunma istemek,....
  • Ne yapılmalıdır? Hedefli adet takibi, sahici akış, ara stok yapılan proses adalarının iptali, makinaların veya işlerin hücre formunda kurulması

17 Eylül 2020 Perşembe

Yalın Dönüşüm / Lütfi Apilioğulları / 2010 / kitap özeti

Yalın dönüşüm uzun bir yolculuktur, kestirmesi yoktur. Kültür değişimidir, yönetim desteği şarttır. Slogan değil, icraat odaklıdır.

  • lider önden giderek yol gösterir
  • lider vaktinin çoğunu sahada çalışanlarla birlikte geçirir
  • lider ekibine önem verir
  • lider ekibine güven verir
  • lider ekibine hata yapma şansı verir
  • lider kişileri değil, süreçleri yönetir
  • liderin hedefleri-planları-ölçütleri vardır
  • liderin yapılacaklar VE yapılmayacaklar listeleri vardır
Müşteri kalite + zamanında teslimat + esneklik + uygun fiyat ister.

Yedi tip israf vardır: aşırı üretim, bekleme, taşıma, gereksiz stok, gereksiz işlem, gereksiz hareket, hata veya fireler

Yalın Araçlar: standart iş, 5S, Görsel yönetim; kaizen; akış, çekme, heijunka, SMED; yerinde kalite, Jidoka, Poka Yoke; PDCA, yedi kalite aracı,proses yeterliliği

Kayıt etmeyeceksen ÖLÇME, analiz etmeyeceksen KAYDETME, aksiyon almayacaksan ANALİZ ETME

Lot kontrolu genellikle 3 tipte yapılır: Örnekleme (AQL)-kalite bölümü, %100 kontrol-kalite bölümü, hat sonu %100 kontrol-üretim bölümü

Kalite Güvence Ağının 3 bileşeni vardır: Yerinde kontrol, anormalliklerde operatöre durma yetkisi, hata önleyici düzenekler. 

Her süreç iki temel faaliyetten sorumludur: hatalı üretmemek VE hatalıysa sonraki sürece vermemek. Burada kalite sorumluluğu üretendedir, dolayısıyla seri hata çıkmaz. Operatörün iş zamanını kısmen artırabilir, bundan sakınmak için apara-siper-işaretçi-çıt-kalıp-otomasyon-... vb yöntemler denenir.

short term gain but long term pain!

Eğer bir adet numune ürün kaliteli olarak yapılabiliyorsa diğerleri neden yapılamasın? 

 

Yalın Dönüşüm / Art Byrne / 2013 / kitap özeti

Müşteriyi değil, kendimizi değiştirelim. Değişirken karşılaşılan en büyük engel orta kademe yöneticilerdir. Değişim, üst yönetimin işidir, delege edilemez, örnek olunmalıdır. Odak noktası maliyet tasarrufu değil, değer yaratmaktır.

Üretkenlik = Zenginliktir, sonuçlara değil süreçlere odaklan, ekip çalışması...

Yalın yapmayın, Yalın olun! Strateji = Yalındır. Değişin, örnek olun, cesaretlendirin. Daha az yönetici, daha çok koç-lider olun. Hakikaten değiştirebileceğiniz tek şey insanlardır. İnsanlar değişimi sevmezler. Tam bir dönüşüm kabaca 3-5 yıl sürüyor.

Yalın Temel İlkeler: Sürekli iyileştirme ve insana saygı

Yalın Temeller: Takt, tek parça akış, standart iş, çekme sistemi

Temel Değerler-örnek: İnsanlar, müşteriler, kaizen

Geleneksel organizasyon ve düşünce yapısıyla yalına geçiş mümkün değildir. Değer akışına göre organize olunmalıdır. Değer akışlarının yetkili-etkili liderleri varsa merkezi satın alma veya planlamaya gerek kalmaz. Tahminen %25-40 istihdam fazlanız vardır, kimseyi kaybetmek istemeyiz, yani şirket bu ölçekte büyütülmelidir.

Yalın Araçlar: Toplam üretken bakım, 5S, SMED-model değişim süresini kısaltmak, tek parça akış, çekme, kanban, kaizen, ...

Değişim sancılı olacaktır, üç adım ileri, iki adım geri olsa bile azimle devam ettirilmelidir. Gelecekteki liderleri yaratmak en büyük kazanç ve ödevdir.

Standart-maliyet muhasebesi yaklaşımı te
rk edilmelidir, Yalın Muhasebeye geçiş gereklidir. Her şey yolunda giderse rakiplerin korkulu rüyası haline gelirsiniz.

Orta-üst kademe yöneticilerle kar paylaşımı esaslı bir ödül sistemi yararlı oluyor.

En büyük sorunlar yalın anlayış eksikliği ve liderlik zafiyetidir.

16 Ağustos 2020 Pazar

Çorum' da haftasonu....

 
Önce Pazar günüyle başlayacağım. Bu sefer g e r ç e k t e n  uçtum, hem de 900 metre yükseğe, motorsuz, paraglide ile! Olağanüstüydü, pilot Serdar Saçtı (05458658808) çok nazik, bilgili, güven veren ve iyiydi. Hata yaptığımda bile durumu tolere etti, bana bu işi sevdirdi. Bir ara yönlendirme iplerini tutmama izin verdi, rüzgarları, bulutları, kuşların kanat çırpmadan uçuşlarını, göçmen kuşların binlerce kilometrelik yola nasıl dayandıklarını anlattı. Çok rahat bir uçuştu, Mercimek Tepesi / Turhal / Tokat' tan havalandık, yol üzerinde düğün kutlaması yapan iki ailenin yanına konuverdik. İniş beklenmedik ölçüde konforluydu. Hava şartlarını uygun bulmayınca Serdar Bey diğer uçuşu iptal etti. Hararetle tavsiye ederim.

 

Buradan Ballıca Mağarası, Pazar, Tokat' a gittim. Astım ve KOAH hastaları için tedavi edici olduğu bilinen 80 metre derine giden bir mağara. Çok ziyaretçi vardı, çoğu yaşlıydı. Yol üstünde Mahperi Hatun Kervansarayını da ziyaret ettim, açık hava pazarı ve düğün salonuna dönmüş.

 

Buradan da ata binmek için Tokat'a gittim. Sahiden binebilenle benim aramdaki derin farka takıldım. Hobi olarak at besleyen insanları görünce Şampiyon filmini anımsadım. Hediyeliklerimi alıp Çorum'a döndüm.


Şehirde büyümüş bir çocuk olarak köy hayatına ne kadar uzak olduğumu Cumartesi günü Çorum'un Çeşmeören köyüne davet edildiğimde üzülerek fark ettim. Markette görüp doğal halinin neye benzediğini bilmediğim semizotu, hıyar, patlıcan, soğan, fasulye, domates, mısır, karpuz, kavun, sivri biber, dolmalık biberi dalında gördüm, tazecik kopardım. Tarlasından mısır kesip mangalda közledik. Tahta parçalarını yakarak semaverde çay hazırladık, araba farıyla aydınlatarak çay keyfi yaptık. Traktör sürdüm, dilek feneri uçurduk. Geç saate kalmasaydım ata binecektim, inek sağacaktım, ATV ile tarlada gezebilecektim. Davet eden Arslan Torun (05356640210) son derece misafirperver, çok hoş sohbet bir emlakçı, mutlaka tanışın derim, 14 yaşındaki oğlu Şevki şimdiden çiftçi olmuş, 73 yaşındaki babası Şevki Amca hala çalışıyor, son iki dönemin köy muhtarı, şen biraderiyle birlikte çok eğlenceliler. 

9 Ağustos 2020 Pazar

Yörük Köyü

  

İnebolu benim için özel bir yer. 
** Türkiye' de güneşin denizden doğup denize battığı tek yer :)
** İstiklal yoluyla 3 sene gece gündüz, yaz kış, genç yaşlı, kadın erkek cephane nakli var!
** Ersizlerdere adında bir belde var, bu beldeden Kurtuluş Savaşına katılan erkeklerin maalesef hiçbiri geri dönememiş, köy ERkekSİZ kalmış, ismini buradan almış..

İnebolu 'dan İstanbul' a dönerken Kastamonu-Araç ile Safranbolu arasında Yörük Köyünde mola verdim. Bozkırın ortasında yapayalnız bir Bektaşi Köyü. Köy Üniversite gözetiminde koruma altına alınmış. İnsanların ölmeyi bekledikleri, sessiz, huzurlu, serin, sakin türden bir yer. Binalar eski, çoğunun üzerinde "dikkat yıkılabilir" uyarısı var. 

Leyla Gencer, Cemil İpekçi bu köyün çocuklarıymış! Cumhuriyetin köylere kadar uzanan etkisi!!

Burada geometrisiyle dikkat çeken bir çamaşırhane var. 12 imama atfen düzgün onikigen formunda yapılmış. bir yarısının zemininde seviye diğer yarısına göre yükseltilmiş; böylece kısa boylu kadınlar alçak tarafta ve uzun boylu olanlar yüksek tarafta çamaşır yıkayabilmişler. Aynı anda 12 kadın çamaşır yıkarken, ortaya doğru verilen eğim sayesinde kirli sular birbirine karışmadan ortadaki deliğe akıyormuş.
Çamaşır taşa yatırılıyor, deterjan niyetine kül kullanılıyor, arkadaki 3 boy (ihtiyaca göre) kazanda ısıtılan suyla köpürtülüyor ve taşın üzerindeki tokmakla dövülerek yıkanıyormuş.
  
Dağdan taze kaynak suyu sağdaki gibi künk borularla getirilmiş, çamaşırhane girişinde soldaki delikli taş marifetiyle değişik boylardaki (ihtiyaca göre) kurnalara dağıtılmış. Havalandırma için cereyan yapmaması için tek tarafa ve ısınan havanın yükseleceğini düşünerek (aynı zamanda kedi-köpek-böcek girişini zorlaştırarak) çatıya yakın bir yer düşünülmüş. 

2 günlük bir şenlikleri var, köy eşrafından olmak şartıyla kim masraflar için sponsor olursa o senenin Yörük Ağası oluyor, bazıları HanımAğa :)

Bir de konak gezdim, Safranbolu tarzında Harem-selamlık-avlu-cumba tam tekmil.. 
      

  

6 Temmuz 2020 Pazartesi

Çorum Turu, 2020


Mustafa Kemal'in "Tarihini bilmeden toprak, vatan olmaz" vecizesi müze duvarında okunuyor.

Kısıtlı ekonomik olanaklara rağmen buraya kaynak ayrılmış, bulunan en özgün parçalar Ankara /  Anadolu Medeniyetleri Müzesine, ikincil olanlar Çorum Müzesine, diğerleri Alacahöyük - Boğazköy Müzelerine yerleştirilmiş.

Buradan Hititlerin başkenti Hattuşa' ya gidiyorum. Çok sayıda medeniyetin kesiştiği ancak en belirgin izlerin Hititlilere ait olduğu bir yöre.
İçerisinde arabayla gezilen 6 kilometrelik bir yol boyuna şehrin kapılarını, mabetlerini, pazar yerini gezebiliyorsunuz. Haritayla takip ediliyor, aydınlatıcı bilgiler panolarda Türkçe - İngilizce - Almanca olarak verilmiş. Asurlu tacirlerin mallarını sattığı pazar yerine Asur dilinde KARUM denilirmiş, bugün AVM adı olarak rastlıyoruz, tarihteki ilk AVM yi burada gördüm :) 
   

 

Şehrin iç kısmı çayır gibi görünüyor ancak kaçış ve/veya tören için düzenlenmiş bir tünelle ormanlık alana çıkılıyor. Harç kullanmadan, yap-işlet-devret olmadan ücretsiz tünel yapmışlar, 70 metre uzunluğunda ve Mısırlılarla sadece savaşmakla kalmayıp uygarlıklarından esinlendiklerini gösterecek şekilde piramit oluşturmuşlar. Savaş arabaları, zırhlar, strateji derken önemli bir güç haline gelmişler. Hattuşa bin tanrılı şehir anlamındaymış, savaşarak işgal ettikleri yerlerde hangi tanrılar varsa benimseyerek kendi tanrılarının arasına koymuşlar, böylece yeni topluluklarda "kabullenme" kolaylığı sağlanmış, sadakat yaratılmış.

Çok yakınında açık hava mabed ve tören yeri olan Yazılıkaya var, tarihte bahar bayramı olarak bilinen Hıdrellez-Nevruzun ilk kutlandığı yermiş. Kayaların üzerine 12 ayı temsil eden 12 asker, tanrıları ve kralları temsil eden figürler kazılmış. Güneş Kursu tören alayının önünde ses çıkartacak şekilde sallanarak yürünürmüş, kurs güneşten gelen hayatı, etrafındaki figürler doğadaki doğal çoğalmayı-bereketi, iki yanındaki boğa boynuzları ilahi gücü simgelermiş. 


En yakın müze Boğazköy'deydi. Ferah ve modern bir görünümü vardı Berlin' den iade alınan orjinal sfenksler burada sergileniyor. Kadeş anlaşması, evlilik akidleri o dönemin iki hanedanı arasındaki mektuplaşmalar, çivi yazısı kalemi, tableti gibi ilginç ayrıntılar var.

Tekrar yoldayım, Çorum'a dönüyorum, aklımda "bunu Çorumlu yapmaz" esprisi var, derken bir yol kenarı panosunda web linkine rastlıyorum. Maalesef olumsuz bir çağrışımı olan bu deyişin hikayesi aslında anlamlı, bunun için bir web sitesi ve iki adet kısa video bile var.

Osmanlı Padişahlarından Sultan Abdulaziz’in, 1860’lı yıllarda Kafkasya’daki soykırımdan kaçan ve bir kısmı Çorum’a yerleşen Çerkesler için yaptıklarına karşılık gönderdiği parayı “Onlar bizim kardeşimiz” diye geri gönderen Çorumlular için gazetede teşekkürname yayınlatmasıdır. Çorum halkının 154 yıl önce Çerkeslerle başlayan ve günümüzde de özellikle Irak ve Suriye’den gelen göçmenlere yardım elini uzatmasıyla devam eden bir süreçtir.


Bir diğer eğlenceli Çorum hikayesi de "dünyanın merkezi" olmakla ilgili. Nasrettin Hocanın bir meseline atıfla "inanmayan ölçsün" diyorlar.

Leblebisini de anmadan geçmeyeyim. 3.nesil cafeleri, havalı restoranları, yamaç paraşütü, ATV kiralaması, trekking parkurları, İncesu kanyonu, huzurlu camileri ve leziz mutfağıyla akılda kalan bir şehir.. Az bilinen diğer bir yanı da Orta Anadolu'da küçük sanayi için oldukça ciddi bir nokta olmasıdır.

Son olarak Çorum Müzesine gidiyorum. Dışı eski mimari, içi ferah ve modern bir müze, sesli rehber virüsün gazabına uğramış, özellikle etnoğrafya salonunu beğendim. Açık hava sergideki Hıristiyan Bizans izleri burada sadece Hititlerin değil, İslam-Hıristiyan kültürlerin de olduğunu hatırlatıyor. Sütun başlarındaki gamalı haçlar bu sembolün Nazi-Hitler'den çok önce bilindiğini gösteriyor.