Sehir merkezine yakin cok sayida kilise, pagoda, hindu mabedi, hatta camii bile var.
Cyclo dedikleri bisikletten bozma cekcekle kisa bir tur yapma sansim oldu. Cicek pazarina gittik, yuksek yorelerden duzenli sevkiyatla besleniyor, rengarenk, hos kokulu. Fransizlar onculuk etmis..
Yakininda balik pazari vardi, turlu cesit balik, et vb kimi zaman su icinde canli kimi zaman kesilmis ve acikta sergileniyor. Agir bir kokusu var, hijyen cok zayif. Sehirlerde uygun fiyat nedeniyle domuz yaygin. Tasraya cikildiginda pirinc tarlalarinda calisirken karsilastiklari her seyi (kedi, kopek, fare, yilan, kurbaga, ...) yedikleri soyleniyor. Canli hayvan satisi da populer, anlasilan evin bir tarafinda kumes vb bir yer var.
Agac ve mobilya el iscliginde iyiler. Ilk kaldigim otel butik tipti, mobilyalari etkileyici buldugumu hatirliyorum.
Pirinc tarladan toplaniyor, kabuklari ayriliyor, suda islatiliyor, buharda pisirilirken kagida emdiriliyor, gunes altinda bambu tereklerin uzerinde kurutuluyor, kiyilarak rice noddle (pirinc makarnasi) haline getiriliyor.
Pirinc icin tarlayi hazirlarken eselenen topragi tugla ureticilerine hammadde olarak satiyorlar. Soyulan kabuklari da tugla ureticisi yakacak olarak aliyor. Hammadde islatiliyor, makinadan cekilerek istenen forma getiriliyor, guneste kurutuluyor, firinlaniyor ve tugla olarak satisa sunuluyor.
Fransizlar kendi ulkelerinden kaucuk fidesi getirerek deniyorlar ama iklim nedeniyle tutmuyor. Bunun uzerine Filipinler - Endonezya' dan fide getirerek tekrar deniyorlar, bu sefer tutuyor. Gun dogmadan hasat gerekiyor, ormanin turlu riskini ustleniliyor, kaucuk teneffus edildiginde hasta ediyor, omru kisaltiyor, zor is, kimse calismak istemiyor, baslangicta kole duzeniyle isbasi yapiliyor, sonradan yuksek ucretli isci kullanimi basliyor. Agaclar duzgun siralar halinde ekilmis, her sene 1cm kalinliginda kismi bir kabuk siyriliyor, akis yonunde alt koseye icerisine sertlesmeyi onleyecek kimyasal eklenmis olan kase takiliyor, yagmur yagdiginda agacin govdesini takip eden suyu kaseden uzak tutacak sekilde plastik bantlar yapistiriliyor. Agac her sene daha derin kesilmemek kaydiyla bu kabugu yeniliyor. Yaklasik 20 yillik omru var, sonra kesiliyor, yerine yenisi dikiliyor. Vietnam onemli bir kaucuk ureticisi..
Mekong delta uzerinde adalar var. Debisi duzgun, gel-gitlerden etkileniyor. Saygon deniz kiyisinda degil ama sehirde liman var. Adalarda tropik meyve ve yemisler yaygin. Nehir aslinda kirli degil ama uzun mesafe katederek, kirmizi topraktan bir yatak uzerinde geliyor, dolayisiyla su bulanik ve camur gibi gorunuyor ama icinde zengin balik cesidi var. Bardaga alip beklettiginizde kum cokuyor, su kotu gorunmuyor. Adalarin arasinda botla gezerken sehirdeki sokaklar ve motorlar akliniza geliyor, bir suru irili ufakli su yolu bir ag seklinde bagli durumdalar. Ilkel ve sessiz bir hayat suruyor. Insanlar mutlu gorunuyorlar, turistlere alismislar. Bu sadeligin icinde gittiginiz cafelerde wifi bulabiliyorsunuz (!)
Ustunde yatacaklari kilimi kurumus otlardan ilkel bir tezgahta kendileri dokuyor.
Ananas, mango, zencefil, muz, hindistan cevizi kurutulmus olarak sicak yesil cayla birlikte servis ediliyor.
Daha sonra benzer yemislerin tazeleri ayni sekilde servis edildi.
Farkli bir kulturde yasiyorlar, olmayanlari DEGIL, olanlari degerlendiriyorlar, olaganustu beklentileri yok, mutlular, sakinler..
Dragon Fruit, pirincten daha kolay yetistiriliyor, senede 4 mahsul veriyor, daha iyi para kazandiriyor ve dolayisiyla ciftciler pirincten dragon fruit ekimine dogru gecis yapmaya baslamislar. Yandaki resimde disi mor, ici beyaz ve siyah noktali gorunen dragon fruit..
Seker kamisi suyunu da sevdim, odunun suyunu sikiyor gibi gorunuyor, lezzetli..