Eski paradigmayı 1900 lü yıllar olarak düşünebilirsiniz. Dönemin dört önemli karakteristiği vardı:
- Kesinlik (certainity)
- Bağımsızlık (independency)
- Bolluk (redundancy)
- İtme (push)
Böylece
tahmin yöntemleri geliştirebildik, çünkü kesinlik vardı, şartlar büyük ölçüde aynı kalıyor, tarih tekerrür ediyordu. Lokasyonlar veya piyasalar veya firmalar birbirlerinden kopuktular, bağımsızdılar, henüz internet yaygın değildi. Tahminde yanılsak bile her şey boldu, biraz daha stok ancak zenginlik sayılırdı, kusur değil.. Gücümüzün yettiği kadar üretir ve ileriye, satışa doğru iterdik.
Böylece
optimizasyon yapabildik. Parametreler geçerli duyarlılık aralıklarında kalıyordu, kesinlik sayesinde bulunan optimum sonuç uzun süre geçerliliğini koruyabiliyordu.
Böylece
MRP uygulayabildik, kesinlik sayesinde süreçler net ifade edilebiliyordu. Az miktardaki belirsizliğe çare olarak bolluk sayesinde sabit emniyet stokları koyabiliyorduk, kapasiteyi sınırsız alabiliyorduk. Üretimi boş bırakmadan üretiyor, her şeyi satışa doğru itiyorduk. Süreçler bağımsızdı ve bu sayede birindeki aksama diğerini etkilemiyordu. Kâr – zarar merkezleri oluşturabiliyorduk.
Sistemler karmaşıktı, daha iyi anlamak ve yönetebilmek için bunları bağımsız parçalara bölebiliyorduk. Lokal optimumların toplamı global optimumu verebiliyordu.
Derken Paradigma değişti.
Yeni paradigmayı 2000 li yıllar olarak düşünebilirsiniz. Eski paradigmadaki dört önemli karakteristik aşağıdaki gibi değişti:
- Kesinlik (certainity) ---> Belirsizlik (uncertainity)
- Bağımsızlık (independency) ---> Bağımlılık (interdependency, dependency)
- Bolluk (redundancy) ---> Kısıtlılık (scarcity)
- İtme (push) ---> Çekme (pull)
Dünya artık eskisinden daha hızlıydı; uzun süren veri toplama, veri işleme, plan aşamaları hıza dayanamıyordu, şartlar değişiveriyordu. Planlama (plan) yerine uygulama (execution) önem kazanıyordu.
Dünya artık eskisinden daha belirsizdi, her şey çok hızlı olarak aşırı değişkenlik gösterebiliyordu; artık tahminler daha sık yanılıyordu, ortalamalar anlamını yitiriyordu. Tahmin (forecast) yerine çeviklik (agility, reflex) önem kazanıyordu.
Dünya eskisinden daha fazla birbirine bağımlı hale geldi, önce internet, şimdilerde Endüstri 4.0 derken sadece dört duvar arasındaki süreçler değil, tedarik zincirleri bile artık bağımlıydı. Bilmek (know) yerine öğrenmek (learn, adopt) önem kazanıyordu.
Dünya artık üreticinin değil, müşterinin kral olduğu hale gelmişti. Müşteri almadıkça tedarik zincirinde bir ürün satılmış sayılamazdı. İtme (push) yerine çekme (pull) önem kazanıyordu.
Bu yeni dünyada artık tahmin algoritmaları yetersizdi, optimizasyonlar çalkantıya dayanıksızdı, artan bağımlılık ve değişkenlik MRP leri geçersizleştiriyordu.
Karmaşıklığın içinde bir düzen vardı, parçalayarak değil, kısıtı bularak yönetebilecektik. Peki eski çözümler işe yaramıyorsa yerine koyacak ne vardı?
İpucu: Kısıtlar Teorisini duymuş muydunuz?
Blog sayfamda çeşitli özet – yorum – sunumları bulabilirsiniz.
Küçük kitapçığım da ilginizi çekebilir.
SCAI.TECH bakabilirsiniz.