Bireysel
açıdan...
Senelerce ihracat yapan büyük
firmalarda çalışmama rağmen Türkiye’deyken dünyanın küçük olduğunu
hissetmemiştim. Burada tuhaf şekilde global hissini alıyorum. Bir toplantıda
Mısır şirketinin Türk yöneticisi ve Filipinli müşteri temsilcisi, Amerikalı
müşterinin İsrailli acentesi ve acentenin Hong Kong’lu kalite müdürü ve Hint
inspektörüyle bir araya geldik. Her akşam otele dönerken arabada bir Mısırlı,
bir Türk, bir Filipinli ve bir Hint şeklinde fıkra tadında seyahat ediyoruz.
İngilizce bilen mühendis veya
müdür çalışanlar aracılığıyla iletişimdeyim. Lisandan öte kültür farkı
nedeniyle sorun çıkıyor. Örneğin kendinize yol açmak için elinizle gayret
ettiğinizde önce “dokunma” sorunu, sonra da “elinin tersi” sorunu yaşanıyor.
Kadınlara değmeyeceksin kuralı tamam ama aslında erkekler de temastan
hoşlanmıyor. Sokakta veya fabrikada tanımadığınız insanlar selam verdiğinde
almanızı, ellerini uzattığında tokalaşmanızı bekliyorlar. Hijyen çoğu zaman
kafanızı kurcalıyor. Sürekli klimalı ortamlar nedeniyle alerji veya klima
kaynaklı bakteri-virüs teması var, Türkiye’de zorunlu olmayan çok sayıda aşıyı
tedbiren yaptırmama rağmen sık sık nezle-grip-soğuk algınlığı sorunu yaşıyorum.
Güzel bir apart otelde
konaklıyorum, evde kalmaya nazaran çok daha steril ve pratik oluyor. Dışarıda
McDonald’s gibi standart yerlerde veya yakın çevremin önerdiği bilinen yerlerde
yemek yiyorum. İş yerindeki bir diğer arkadaşım oteldeki odasında yer alan
buzdolabı, ocak, mikro dalga, mutfak sayesinde Türk işi yemek yapabiliyor.
Şehirde bilinen bir kuru temizlemeciyle kirli çamaşır sorunu çözülüyor. Arzu
edenler için bira alınabilecek yerleri şoförler biliyor. Etrafta kahve-nargile
mekanları var, sahil boyunca konteynerin alt tarafı mutfak ve üst tarafı teras
düzenlemesiyle irili ufaklı plaj büfeleri bulunabiliyor.
Toplu taşıma neredeyse yok,
dolmuşlar var, zor şartlarda seyahat ediliyor. Taksiler çok eski, bakımsız ve
25 EGP (Egyptian Pound) gibi neredeyse tek tarifeyle çalışıyor. Dolar kuru
kabaca 50 EGP ve sabit seyrediyor, TL kuru 0,70 gibi görünüyor. Döviz bozdurma
işi zahmetli, kimlik fotokopisi evrak vb istenebiliyor, dolar almak her zaman
kolay değil. Kredi kartları düzgün çalışıyor. Modern ürünler içeren temiz
marketler, toplu alışveriş marketleri veya pazar yerleri geniş seçenek sunuyor.
Uber ve InDrive adında mobil ulaşım seçenekleri var, yemek sepeti veya
hepsiburada tarzında alışveriş siteleri kullanılıyor.
Ülkeye gelirken uçakta göçmen
kartı dolduruluyor, girişte 25USD vize ücreti ödeniyor, iki şişe yüksek alkollü
içkiye izin veriliyor. İki ayda bir çıkış yaparken yaklaşık 30USD vize aşım
ücreti ödüyorum. Son işyerinden alınacak referans yazısı, il ticaret odası ve
valilikte apostil edildikten sonra Hidiv Kasrı’ndaki Mısır elçiliğinden oturum
izni için başvurulabiliyor. İzin için dört ay kesintisiz Mısır’da kaldığınız
pasaport üzerinde belgelemeniz isteniyor. Böylece Türkiye’den çıkarken yurt
dışı çıkış harç pulu, giriş vize ücreti ve vize aşım ücreti ödemenize gerek
kalmıyor.
Altın takıya pek hoş
bakılmıyor. Aksesuar olarak saat çok önemli ama zamanın maalesef hiç değeri
yok, işler çok yavaş ilerliyor ve buna alışkınlar. Dahili yayınlarda,
arabalarda, kahvelerde sürekli Kur’an yayını var. İş saatlerinde dahi namaz
vakitleri geldiğinde birisi yüksek sesle ezan okuyor ve üç kişi birlikteyse
biri imam oluyor (cemaat). Kimi zaman arkadaş arabasında veya otelin havuz
başında Arapça pop şarkı çalınıyor ve senelerce Arapçayı sadece Kur’an olarak
kabullenen benim gibilerde tatlı bir şaşkınlık yaşanıyor.
Şirket
açısından...
50.000 adet/gün ile Mısır’ın
en büyük kapasitesine sahip olan önemli bir ihracat firmasındayım. QIZ (Qualified
Industrial Zone) içinde yer alan 15 ayrı fabrikadan oluşan kumaş depoları,
kesim, dikim, lazer, yıkama, ütü-paket tesislerinden oluşan çok ciddi bir
yapılanma var. Zaman içinde büyürken bölgenin sınırlı alanı nedeniyle birbirine
yakın çok sayıda binadan oluşuyor. Binalar arasındaki malzeme hareketleri için
ayrı bir departman var, muhasebe bağlantılı olarak taşıma yapılıyor,
hava-yol-ekipman şartları nedeniyle %2-3 mertebesinde ikinci kalite söz konusu
oluyor. Çok katlı binalar, binalar arası geçişlerle birleştirilen alanlar var.
QIZ yapısında hammaddenin %30
İsrail menşeili olduğu belgelendiği takdirde ABD’ye girişte %16-30 arasında
vergi istisnası var, Amerikalılar bölgede İsrail’e komşu olan Mısır ve Ürdün’de
bu bölgeleri kurarak ticaret ortamını hazırlamışlar.
Müşteriler işlerin yavaş
olduğu bilinciyle temel ürün gruplarında senelik programlarla sipariş
yerleştiriyor, uzun termin veriyor, gecikme halinde ceza uyguluyor. Kalite
sorunları olacağı bilinciyle sıkılaştırılmış AQL (Acceptable Quality Level)
yöntemini minör hata olmadan, üründe bölge ayrımı yapmadan %1 ila %2,5 majör
hata sınırıyla uyguluyorlar. Sosyal ve çevre uygunluk konularında Türkiye’deki
gibi ciddi bir denetim ve takip mekanizması yok, haksız rekabete konu olacak
ölçüde kolay belgelendirme servisi alınabiliyor. Türkiye’de çevresel uygunluk
kapsamında konuşulmayan parça boya siparişleri büyük adetlerle verilebiliyor.
Tek bir model ve iki ayrı
yıkamadan 800.000 adetlik siparişler görülebiliyor. Dolayısıyla bant bir sefer
rayına oturduğunda sürekli ve düzenli üretim, tekrara dayalı öğrenme sayesinde
AQL %1 seviyesinde geçecek kaliteye ulaşılabiliyor. Küçük adetli siparişlere
çok temkinli yaklaşıyorlar, dolayısıyla QIZ avantajının da etkisiyle genellikle
Amerikan müşterilere servis veriliyor.
Çok fabrikalı yapılarda tuhaf
şeklinde “izole adalar” durumu görülüyor. Tüm yöneticiler her şeyi çok iyi
bildikleri için kimse yan tesiste benzer işin nasıl yapıldığına bakmıyor,
dolayısıyla iyi uygulamaları yaygınlaştırmakta çok gecikiyorlar. Alfabe ve lisan
farkı nedeniyle sektördeki gelişmeleri yakından takip konusunda Türkiye kadar
hızlı değiller. Tekstil-hazır giyim teknolojisinde kabaca 20 yıl, temel
mühendislik-yönetim bilimlerinde kabaca 30 yıl gerideler. Örneğin yıkamaların
çok büyük kısmında otomatik dozaj sistemi yok, kesimhanelere otomatik kesici
(cutter) yeni giriyor, planlamalar hala excel üzerinde yapılıyor, prim
sistemlerinin çoğu zaman bir dayanağı yok, kalite yönetimi – yetenek yönetimi –
bant dengesi gibi temel konularda büyük eksikler var.
Doğru bilgi almakta çok
sıkıntı çekiliyor, inkar yaygın, dolaylı anlatım biçimi sevildiği için benim
gibi doğrudan olanlara hayat zorlaşıyor. Çok fazla konuşuluyor, hatta kimi
zaman konuşmaktan iş yapacak zaman kalmayabiliyor. Hiyerarşi fikri neredeyse
kast örgütü kadar katı olarak iliklerine işlemiş. Bir yerde işçinin bir işi
yanlış yaptığını gördüğünüzde işçiye değil, bulabilirseniz ustasına
söyleyeceksiniz; ustası işçiye gitmek yerine müdürüne danışmaya gidecek; sonra
değerlendirme yapılacak, nihayet karar verip işçiye gittiğinizde iş çoktan
bitmiş olacak…
Kendi gözlemime göre işçide
bir sorun yok, çoğunu Türkiye’dekilerden hızlı buluyorum ama usta ve müdürlerde
“değişime direnç” özelinde büyük sıkıntı var. Uygun bir sistem kararlılıkla
uygulanırsa başarılı olunacağını düşünüyorum. Uygun ve kararlılıkla dediğinizde
Türk yönetici (bant ustası seviyesine kadar) ihtiyacı ortaya çıkıyor. Burada dört
tip Türk profili ayırt edebildim. Birincisi satın almaya gelenler, ikincisi
satmaya gelenler, üçüncüsü üretime gelenler, dördüncüsü çalışmaya gelenler.
Çalışmaya gelenleri kendi içinde ikiye ayırıyorum: birincisi araziye uyanlar
(zaman dolduralım, ne kadar uzun sürse kardır) ve ikincisi başarmaya
gelenler…
Ülke
açısından...
Küresel anlamda hazır giyim
siparişleri Mısır’a akıyor. Mısır’da örme ve denim çok yaygın, kumaş
fabrikaları açılmaya başlamış. Trikoyu çok duymuyorum, fırsat olabilir. Mısır’a
gelen siparişler büyük ölçekli olduğu için kapasite önem kazanıyor. Dolayısıyla
yüksek kapasiteli şirketler neredeyse pazarlama yapmadan ve hatta gelen
müşterileri/siparişleri seçerek çalışabiliyorlar. Kurumsal kimlik, müşteriye
sunum hatta fabrikaları gezdirme tarzına varıncaya kadar Türkiye’dekine çok
daha amatör bir yapı var.
Ülkeye yabancı yatırımcı akını
var. Çinliler, Bengaller, Sri Lankalılar ve tabii ki Türkler geliyor. Türk
yatırımcı sayısının 1700 olduğu konuşuluyor. Yabancı yatırımcılar, kendi
ülkelerindeki fabrikalarını söküp buraya taşıyor veya tamamen yeni ve sürdürülebilir
temalı yatırım yapıyorlar, beraberinde disiplin ve eğitim sağlıyorlar. Birkaç
sene içinde Mısır’da kapasite paylaşım yapısı önemli ölçüde değişeceğe
benziyor. Dolayısıyla Mısır’daki mevcut şirketlerin modernizasyon-sistem-yeni
yatırım yapmaları kaçınılmaz görünüyor.
Son artışla birlikte asgari
ücret 6000 EGP (130USD), mühendis maaşları 7000 EGP ve Türkçe tercüman maaşları
15000 EGP seviyelerinde. Türk yatırımcılarla birlikte Türkçe tercümanlar,
İngilizce bilen inspektörler kıymete bindi, iş değiştirmeler ve tarife artışları
yaşanıyor. Aynı zamanda burada çalışan Türk yöneticiler için de iş değiştirme
alternatifleri çoğalıyor. Diğer yandan senelerce İngilizce bilen Tekstil
Mühendisi kariyeri artık Arapça bilen Endüstri Mühendisine doğru evriliyor,
Gaziantep-Şanlıurfa-Mardin yörelerinden Arapça bilen ustalara ve hatta
konfeksiyon görgüsü olan Suriyelilere olan ilgi artıyor.
Yıl sonunda Mısır hükümetinin
ihracattaki vergi iadesini %10’dan %3’e düşürmesi sektörde önemli bir
çalkalanmaya neden oldu. Bazı firmaların 2024 ikinci yarıya dair ödemelerin
azalması nedeniyle batması gündeme geldi. Bu durumda bazı siparişlerin sürpriz
şekilde ayakta kalan diğer firmalara devri söz konusu olabilir. Vadeli satışı
yapılan yazılım-makine-ekipman gibi yatırım ürünlerinin tahsilatlarında
gecikmeler veya aksamalar görülebilir.
Her şeye rağmen önemli ve
heyecanlı bir deneyim olduğunu söylemeliyim. Asla kolay değil ama zoru
başarmanın keyfi sahiden paha biçilmez.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder